KEMALİZMİN DOĞUŞUNDAN ERDOĞAN DÖNEMİNE (4)Kurtuluş Savaşındaki milli başarılarda tüm Anadolu halklarının tek tek kahramanlıkları olmuştur ancak sadece Mustafa Kemal ve onun çevresinde kalan üç-beş kişi öne çıkarılmıştır. Anadolu halkı onun inanç ve yaşantısı ile çok ilgilenmedi, kahramanlıkları ile anılmasından da rahatsız olmadı hiç. Fakat etrafındakiler o hayatta iken de, ahirete irtihal ettikten sonra da, kraldan çok kralcılık yaparak, bir Kemalizm türettiler ve bunu çok kötü şekilde emellerine alet etiler. En basiti, ‘devletin inançlara eşit mesafede olup, inançlar önündeki engelleri kaldırmak' olması gereken Laikliğin içi boşaltılarak, uygulamada ‘inançların karşısında duran bir demokrasin kılıcı' yapıldı. Yine başka acı bir örnek; kız çocuklarını mini eteklerle liselerde erkeklerin yanlarına oturtup, tenleri görünen beyaz gömlek ve kısa çoraplarla, Anadolu gençlerinin ahlakı zehirlendi. Milli bayramlarda, ülkenin tüm statlarında, on binlerce insanın önünde bu mektep kızlarını dans ve raks ettirdiler. Bunlar bilinçli yapılıyordu ki bu gençler, lise/üniversite cağlarındaki ‘ergenlik dönemlerini' yaşıyorlardı. Sonra daha açık bir zulüm sergileyip, başı örtülü kızları okullardan ve kamu kurumlarından uzaklaştırdılar. Bu tür zulüm ve ahlaki yozlaşmalara karşı çıkanlar için, ‘Mollalar İran'a, Kahrolsun Şeriat, Kara Fatmalar, Böcek Kafalılar” diyerek, dini hassasiyetleri olanları da türlü haksızlarla aşağıladılar. Her fırsatta, sandıklar yolu ile özüne dönmek isteyen Anadolu'nun temiz insanlarına karşı bu sefer de, on yılda bir darbeler ile ipotek koydular. Bunları yapanlar kendilerine Kemalist deyince, özellikle İslami hassasiyetlerinden dolayı dışlananlar açısından Kemalizm, kötü bir ün olarak kaldı. Anlayacağınız Kemalizm, dindarlara ve farklı ırklara bir zulüm aracı olarak anılır olmuştur… Özal döneminde ilk kez, Erbakan ile daha yüksek sesle Kemalizm'in derinlerine çomak sokulmuştu. Onlar çeşitli bedeller ödediler. Erdoğan'ı ise, yasal bir şiiri okudu diye cezaevine atanlar yine bu zihniyetti. Ama kader ağlarını ilmek ilmek işleyecek, hapisten çıkan Erdoğan, iktidara gelecekti. Erdoğan'ın müesses nizam ile kavga etmeden, peyderpey attığı adımlar meyvelerini vermiş, ülkeyi baştanbaşa saran muazzam hizmetler, ekonomik verilerdeki iyileşmeler, İMF'ye olan borçların bitirilmesi, özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması, Kürt sorununun kabul edilip bazı adımların atılması, başörtü sorununun tarihe karışması, sağlık alanlarındaki muazzam ilerleyişler gibi nice gelişmeler, Kemalizm'in kaymağını yiyenlerin uykularını kaçırsa da, ülkeye bir huzur gelmişti. Dış güçler de bu huzurlu ortama çomak sokmaktan geri durmayacaklardı. Ve ülke içerisinde inanılmaz sıkıntılar baş göstermeye başlayacaktı. Bunun ilk sinyali, AKP'ye açılan kapatma davası ile olacaktı. Gazete kupürleri ve asparagas haberler ile ülkenin iktidar partisine kapatma davası açıldı. Erdoğan'ın Abdullah Gül için ‘kardeşim' diyerek Cumhurbaşkanlığından feragat ettirilmesi, hele bir de 411 vekilin meclisten geçirdiği başörtüsü yasasının Anayasa Mahkemesince reddedilmesi… Bu zulümlerin açık açık yapılması, hükümetin düşmesi için meclise girmeyen bazı sağ vekillerin ikiyüzlülükleri gibi gelişmeler, halkın gözünden kaçmıyordu. Böylece Erdoğan'a, ülkenin gelmiş geçmiş en büyük desteği veriliyordu sandıkta. O günlerde askeri cenahtan 27 Nisan E Muhtırası, Kemalist elitistlerden de ‘demokrasi sadece sandıkla olmaz' diye gelen açıklamalar ile Kemalizm'in sopası sert bir biçimde yine gösteriliyordu. Mit başkanının gözaltına alınma girişimi, gezi olayları, 17/25 Aralık, Çukur Eylemleri, Mit Kumpası ve ardından da FETÖ darbe girişimi… Tüm bu olan bitenler elbette ki Erdoğan'ın şahsında, mütedeyyin ve demokratik gelişmelere yapılıyordu. Erdoğan'ın her köşeye sıkışması, Kemalizm'in kaymağını yiyenlerin işine gelse de, millet her seferinde olaya el koydu. Ama hani bir söz vardır ya; “insanın kendisine yaptığını düşmanı yapmaz” diye... İşte o acı gerçek başlayacaktı… Evet, Erdoğan Afrika gibi dünyanın dört bir yanındaki yetimlerin, açların, mazlumların dualarını almak için dünyayı dört bir yandan dolaşa dursun, partililerin yaptıkları inanılmaz hatalar, haksızlıklar, torpiller, adam kayırmalar, haksız zenginleşmeler, usulsüzlükler, iş-kur ve yargılamalardaki gariplerin yiyilen haklarına kadar türlü pislikler, artık hemen hemen her aileden birer ikişer mağduriyetlere sebebiyet veriyordu. Yani 18 senedir tüm iç ve dış müdahalelere rağmen diz çöktürülemeyen Erdoğan ve Partisine, kendi eli ile seçtikleri darbe vuracaktı! Kemalistlerin başaramadığını, AKP'liler kendi elleri ile başarıyordu yani… Bu da, Kemalizm ve onlarla kader birliğine soyunan ateist siyasal Kürt hareketi ve Türk solu için bulunmaz bir fırsat olmuştu. (Devamı bir dahaki yazımızda inşallah) Saygılarımla… YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 15 Ekim 2020 YENİDEN REFAH NEDEN BU KADAR PASİF!27 Eylül 2020 BÜROKRASİDE KARADENİZLİ İMPARATORLUĞU07 Eylül 2020 TÜRK KARDEŞLERİMİZ BİRAZ EMPATİ YAPABİLİRLER Mİ?14 Ağustos 2020 Ak Parti Kadın Kollarından Büyük Hata!
|