BAYAN USTA ÖĞRETİCİLERİN ÇİLESİUsta Öğreticiler… Ne memur… Ne işçi… Ne kadrolu… Ne de kadrosuz… Statüleri belli olmayan bayan emekçilerimiz… Tamamına yakınının maddi durumu da kötü… Bitmeyen çilelerine bir iki örnek vereyim, bakalım bana hak verecek misiniz? Mahalledeki dikiş-nakış becerisi olan bir ablamızı örnek verelim… Yıllarca, mahallelerinde açılan dikiş kurslarına gitmek zorunda… Sadece bir kurs yetmiyor, ayrı ayrı ona yakın kursa gidip başarılı olduğu takdirde sertifika alır. Bu sertifika saatlerinin toplamı 800 saate yakın olacak ki kalfa olarak değerlendirilsin. Sonrasında Mesleki Eğitim Merkezindeki Ustalık Sınavlarına katılması gerekiyor… Bu sınavlarda teknik, sosyal, kültürel konulardan bilimsel ayrıntılara kadar bir hafta boyunca ter döker. Sözlü sınavla iş bitmiyor tabi. Bir de kamera karşısında ‘pratik uygulama sınavı' olur. Bu sınavda ustalık alanlarına dair beceri ve hünerlerini hatasız uygulamak zorunda. Ustalık sınavlarından başarı ile çıkan ablamızın hala işi bitmemiştir. Usta Öğreticilik Sınavı da var. Bir hafta süren eğitim ve sınav aşamasından sonra başarılı olursa, artık yeterlilik kazanmıştır. Peki, bunca sene ve çabadan sonra hemen kurs açabiliyor mu.? Bu aşamada Halk Eğitim Merkezlerinin inisiyatifine kalır... İlimizdeki usta öğreticilerimiz bu konuda biraz şanslılar. Çünkü Bingöl Halk Eğitim Merkezi, taleplerin tamamını karışlamak için baya anlayışlı davranır. Hatta nüfus oranına göre, diğer illere nazaran nerede ise ilk sıradadır ilimiz... Peki, kurs açma talebi onaylanan bu ablamız hangi şartlarda çalıştırılır… Bu ablamız ya 40 günlük, ya iki, ya da üç aylık periyotlarla çalıştırılır. Yani toplasanız senede taş çatlasa 6-7 aylık kurs açabilir… Peki, kursunu nerede açar... Kendi gidip mahalle mahalle uygun bir yer arar... Şehir içindeki okulların bodrumlarında yer bulursa ne ala… Bulamazsa, apartmanların bodrum katlarındaki kapıcı dairelerinde boş yer arar. Onu da bulamadığında, terkedilmiş bir barakayı cebinden onarıp, soba kurar. Aslında bu bile bir şanstır onun için. Çünkü merkezde kendine yer bulamazsa köylere gider. Köylerdeki derme/çatma eski evlerde yer bulabilen bu ablamızın çilesi çok daha fazla olur. Çünkü buraların kira, yakıt, ısınma, elektrik, yol gibi sabit giderleri olur… Karda/kışta, sabahın köründe yola düşüp köye giden ablamızın dönüşü de bir başka çile… Peki bunca masraf ve külfeti kabul eden bu cefakar ablamızın aldığı ücret ne kadar.? Maalesef asgari ücretin altında bir ücrettir eline geçen… En fazla, 1800 civarı... Belirttiğim belli başlı masrafları bu ücretten çıkaralım, bakalım ne kalıyor geride… Yol ücreti: 300, Kira: 250, Elektrik: 50, Isınma (odun-kömür ya da elektrikli ısıtıcı) : 200… Yukarıdaki giderleri topladığımızda 800 ediyor ve elde kalan 1000 tl… Hele bir de dikiş makinesi de yoksa - ki bu şart – iki aylık maaşını gözden çıkarmak zorunda. Daha öğle yemeği, iğne, iplik, kumaş ve eğitim materyalleri gibi giderleri yazmadım. Onları da eklediğinizde 600/700 ya kalır ya kalmaz… İşte bu cefakâr ablamız, bu kadar çile karşısında yine de büyük bir özveri ile çalışır. Ayrıca kursiyer toplamak zorunda. Bu kursiyerlerin devamını da sağlamak durumunda. Eğer kursiyer sayısı yetersiz olursa, denetime giden görevliler tutanak tutup kursunu kapatır. Hâlbuki kursiyerlerin kurslara gelmemesi onun suçu değildir. O üzerine düşeni yapıp erkenden yola koyulup gidip sobasını yakıp kursunu açar. Yine de yetkililer karşısında mahcup duruma düşer. Bunca sıkıntı ve emeğin karşısında cüzdanına biraz harçlık girer hepsi bu… Biliyor musunuz, usta öğreticilerimiz yine de tüm bu çileleri dert etmiyorlar. Sadece tek talepleri var devletten. O da statülerinin biraz daha insani boyuta çıkartılmasıdır. Bu amaçla kurulan dernekleri de var. İlimizin dernek başkanı Sayın Fatma Bayramoğlu inanılmaz bir çaba sarf etmekte. Ankara'ya kadar gidip siyasiler ve yetkililer ile dertlerini paylaşmaktadır. Yaptığımız sohbette gözleri nemli şekilde “neden bu emekçilerimizin özlük haklarını düzenlemiyorlar. Neden tüm yıl çalıştırılmıyorlar. Neden sigorta primleri tam yatırılmıyor, neden üvey evlat muamelesi yapılıyor” gibi feryatlarını anlatırken ne kadar üzüldüğüne şahit olmuştum. Sadece dernek başkanının değil, tüm üyelerin daha aktif olması lazım. Bu konuda maalesef çok pasifler. Devletimiz, bu masum talepleri ciddiye alıp özlük haklarını bir gün muhakkak düzenleyecektir. Ancak şimdilik yerelde yapılabilecek bazı şeyler var; Mesela, özellikle İş-Kur üzerinden desteklenebilirler. İlimizdeki ilgili müdürlerin biraz daha duyarlı olmaları gerekir. Biraz daha anlayış bekliyorlar. Halk Eğitim ve Mesleki Eğitim Merkezleri de, usta öğreticilerimizin yaptığı ürünleri toplayıp senede bir gün de olsa, onlar adına satmak için etkinlikler yapabilirler. Bir ara Halk Eğitim Merkezi öncülüğünde Kumaş Bankası gibi örnek bir proje olmuştu. Bu amaç ile ihtiyacı olan usta öğreticilere ücretsiz kumaş desteği de verildi. Ancak bu projenin devamı gelmedi. Resmi kurum ve kuruluşlar, yine İş Kur üzerinden Usta öğretici talebinde bulunup kurslar açabilirler. Bu emekçi ablalarımız için herkesin empati yapması gerekir. Kendi anne, abla, kardeş ve eşlerimizi onların yerine koyalım. Bu soğuk kış günlerinde, uzak köylere gidip türlü çileler çektiklerini ve ellerine bir mutfağın bir haftalık masrafını bile karşılamayacak miktarın kaldığın bir düşünelim. Demek ihtiyaçları var ki, bu kadar çileye razı oluyorlar.! Usta öğretici bayanların çilelerinin bitmesi, seslerinin duyulması ümidi ile… Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler… Saygılarımla… YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 15 Ekim 2020 YENİDEN REFAH NEDEN BU KADAR PASİF!27 Eylül 2020 BÜROKRASİDE KARADENİZLİ İMPARATORLUĞU07 Eylül 2020 TÜRK KARDEŞLERİMİZ BİRAZ EMPATİ YAPABİLİRLER Mİ?14 Ağustos 2020 Ak Parti Kadın Kollarından Büyük Hata!
|