KEMALİZMİN DOĞUŞUNDAN ERDOĞAN DÖNEMİNE (2)Ulusçu zihniyetin özellikle 1924'te başlayan sert inkılapları, öyle basit gelişmeler değildir. Mesela Halifeliğin kaldırılması… Osmanlılarda ya da başka bir İslam ülkesinde bunun şakası bile olamazdı. Ancak İttihatçı Ulusçu zihniyet, 1924 inkılapları ile kalmayıp, sonraki yıllarda çok daha ağır nice batı kanunlarını ‘ben yaptım oldu' edası ile Anayasamıza sokmayı başardılar. Anayasaya sokulan yeni kanunlar, tamamen batı tipi bir hayat tarzı oluşturmaya matuftur. Ulusçuluk Sistemi, Ulusalcılık kılıfı altında süspanse edilir ama sonrasında daha radikal bir sınıf çıkar ortaya. Bu yeni radikal sınıf ve yeni hayat tarzının fikrî temelleri de Kemalizm'i oluşturur. Yapılanların tamamına yakını, Muhafazakâr Dindar kitleyi direk etkileyen, yer yer kutsallarına dokunan konular olunca, günümüze kadar süregelen bir kırgınlık, küskünlük, yer yer nefret duyguları oluşmuştur. Muhafazakâr, dindar ve şeriatçı kesimin şikâyet ettikleri konulara bir bakalım mı.? Bakın, İttihatçı Ulusçular için neler söylüyorlar; “Hilâfeti kaldırdılar, devletin dini İslam'dır, ibaresini anayasadan çıkardılar, şeyhülislamlığı ve lağvettiler, miras hukukunu değiştirdiler, dinî nikâhı yasakladılar, kocası ölen ve ya boşanan kadınlara ait iddet şartını kaldırdılar, başörtüsüne karşı çıktılar, evlilik hukukunu, şer'î yemini değiştirdiler, İslam hukuku yerine, medenî kanunu getirdiler, askerî sancaktan, kelime-i tevhidi kaldırdılar, Ayasofya camisini müzeye cevirdiler, Hulefa-i Rasidin levhalarını camilerden indirdiler, din derslerini kaldırdılar, Kur'an harflerini yasak edip, Latin harflerini getirdiler, ezanı Türkçeleştirdiler, medreseleri, türbeleri, tekkeleri kapattılar, milletin başına zorla şapka giydirdiler (giymeyenler asildi), ser'î talakı (boşanmayı) tanımadılar, millet kürsüsünde ‘din zehirdir' dediler, sarık ve cübbeyi yasakladılar, Müslüman kızların gayri Müslimlerle evlenmelerine müsaade ettiler, vakfiye şartlarına riayet etmediler, mason localarının açılmasına müsaade ettiler, ‘Türk milleti baldırı çıplak bir Arap'ın vaz ettiği hükümlere bağlı kalamaz' diye Peygamber'in tahkir edilmesine müsaade ettiler, din ehlini darağaçlarında, sarıklarını boyunlarına doladılar, bazı haramları helal saydılar ve satışına müsaade ettiler (içki satısı ve domuz beslenmesi gibi), buluğ cağına gelmiş erkek ve kız çocuklarının karışık okumalarını mecbur ettiler, komünistlerin teşkilatlanmalarına müsaade ettiler, cuma günü tatilini pazara cevirdiler, hicrî takvimi miladi takvime cevirdiler, dini devletten ayırmak suretiyle devleti dinin kontrolünden çıkardılar, katiller ve caniler için şeriat ceza maddelerini değiştirdiler, Ramazan'a karsı hürmetsizlik yaptılar, mektep kızlarının kısa elbise ve giyinişlerinde Hristiyan kızlarına benzettiler, güzellik yarışmalarına kadın ve kızları kattılar, suret ve heykellerle evleri, makamları, kabirleri ve meydanları süslemekte ecnebilere benzediler, namaza bile baş açık durarak yabancılara benzediler, camilerde bile kadın-erkek karışık bulunmasını caiz gördüler, dindarları hapis ettiler, kendilerine karşı çıkanları da tutukladılar, günlük islerini ser'î kanunlara göre değil, dinsiz kanunlara göre yürüttüler…” gibi uzayıp giden yığınla itirazları oldu, oluyor, bundan sonra da olacak gibi... Bunların tamamı dini mevzulardaki yenilikler ve itirazlar. Bir de ırklara, ana dillere, kültürlere karşı yapılan inanılmaz haksızlıklar ve karşılığında oluşan sert itirazlar gün yüzüne çıkmıştır… İtirazların bazılarına katılmadığımızı söylemekle birlikte, katılalım ya da katılmayalım, bir milletin yaşam tarzına, inanç dünyasına, kutsal bildiklerine bu kadar radikal bir şekilde müdahale edilmesi sizce ne kadar doğrudur.? Daha yumuşak bir geçiş süreci ile bazı adımlar atılamaz mıydı? Kırmızıçizgilere karşı daha hassas olunamaz mıydı?! Yukarıdaki şikâyetlerin bazılarında belki de Mustafa Kemal'in dâhili bile yoktur. Bazıları da onun ölümünden sonra olan gelişmelerdir. Ancak Mustafa Kemal'i ve Kemalizm'i kullanan özellikle CHP zihniyeti yüzünden, ülkenin önemli bir kesimi tarafından, Mustafa Kemal'e karşı oluşan soğukluk ortadan kalkmamıştır. Bu durum da, kutuplaşmaları derinleştirmiş, böyle de gideceğe benziyor. Kemalizm'in kaymağını yiyenlerin bu kanun ve yasalara sahip çıkmaları, gerekirse zorla uygulamaları ve özelliklede günümüzde bazı haksız uygulamaların kaldırılması gibi girişimlere de şiddetle karşı çıkmaları, mütedeyyin ve dindar kesimin Kemalistlere olan nefretimsi duygularını hep taze tutmuştur. Hâlbuki Kurtuluş Savaşı sonrasındaki dönemler zor dönemlerdi ve o dönemlerde bazı yanlışların yapıldığı kabul edilebilirdi. Hatta Mustafa Kemal'in kendisi bile bazı konularda bir özeleştiriye gitmiştir. Ancak Kemalizm'in kaymağını yiyenler, o dönemde yapılanların hiçbirine yanlış demediler, hatta tüm inkılaplara İMAN derecesinde kutsallık atfettiler, hala da ediyorlar. (Devamı bir dahaki yazımızda inşallah…) YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 15 Ekim 2020 YENİDEN REFAH NEDEN BU KADAR PASİF!27 Eylül 2020 BÜROKRASİDE KARADENİZLİ İMPARATORLUĞU07 Eylül 2020 TÜRK KARDEŞLERİMİZ BİRAZ EMPATİ YAPABİLİRLER Mİ?14 Ağustos 2020 Ak Parti Kadın Kollarından Büyük Hata!
|