HDP ÖNÜNDEKİ ANNELER VE GELİŞMELERAylardır, yüz civarında anne-baba, HDP önünde evlat nöbeti tutuyor. Ne çektiklerini bir onlar bilir, bir Allah… Peki, muhataplar üzerlerine düşeni yaptılar mı? DEVLET; Anneler ısrarla isim, adres, yer ve zaman göstererek, kimlerin çocuklarını dağa götürdüklerini gözyaşları içerisinde anlatmalarına rağmen, elle tutulur bir operasyon yapılmadı. AKP: Annelere sahip çıkacak söylemlerde bulundular ama bu yetersizdi. Mesela batı illerinden bu anne-babalara kayda değer bir destek gelmedi. HDP: Çocukların annelerine teslim edilmesi için örgüte herhangi bir çağrı yapmadılar. CHP: Anne-babları ziyaret yerine, onlarla alay edenlere koştular. Annelerin dualarını değil, HDP yönetiminin alkışlarını tercih ettiler. Böylece HDP seçmenine göz kırpmaya devam ettiler. Bu konuda bile milli bir duruş sergilemekten imtina ettiler. Davutoğlu-Babacan-Gül Treni: Acılı anneleri ziyaret edeceklerine, Demirtaş'a güzellemeler yapıp, kayyumları eleştirmekle meşgul oldular. Canlarından koparılan anne-babaların acılarına ortak olacaklarına, Erdoğan'ın canından bir parçacık daha koparmaya yönelik siyaset sergilediler. ÖRGÜT: Siyasi şov gayesi ile de olsa, ‘biz kimseyi zorla tutmuyoruz' diyerek çocukları gönderebilirlerdi. Ne annelerin, ne de babaların o kahır içindeki gözyaşlarını umursamadılar. Medya: Bu yüreği yanık anne-babaları, Fener-Ol kampanyası kadar bile gündemde tutamadılar. Görüldüğü üzere canı yanan, kalbi kanayan, içi parçalanan, derdi ile kahrı ile kalakaldı. Yaşanan bu süreçten anladığımız; Kürt meselesi de, kütlerin acıları da, annelerin kahrı da olduğu gibi kalacak, siyasiler ise bu meseleyi sadece siyasetlerine göre kullanmaya devam edecekler. Şeyh Said'lerin, Seyyid Rıza'ların hâla eşkıya, terörist, hain gösterildiği, mezarlarının ortaya çıkartılmadığı, okullarda okutulan Resmi Tarihteki çelişkilerin düzeltilmediği, Anayasada Kürt-Türk eşitliğinin hak ettiği yerini bulmadığı bir realite orta yerde dururken, daha bir 100 yıl daha annelerin çektikleri yanlarına kar kalacak gibi. ‘Seni başkan yaptırmayacağız' lanetli sözünden sonra, Kürt Sorununun kardeşlikle taçlandırılması zaten büyük bir hayal olmuştu… Hele bir de Erdoğan'ın, ‘Kürt Sorunu diye bir şey yoktur' diyecek noktaya geldiğini de gördük ya, bizde umut falan kalmadı tabi. Bir gün bu sorunun çözümü mutlaka bir başka Osmanlı ya da Selahaddin torununa nasip olacak ta, o günleri görmek bizlere nasip olur mu, o bir muamma işte. Kürt Meselesinin çözümü için yakın gelecekte bir hüsn-ü zannımız kalmasa da, HDP önündeki anne-babaların çocuklarına kavuşma ihtimali için hâlâ bir ümidimiz var. O ümidimiz, Leyla Zana gibi Kürt siyasetçiler ve bölgenin kanaat önderlerinin insiyatif alarak, çocukların teslimi için aracı olma ihtimalidir. Bunu imkânsız olarak görenler daha çok biliyorum ama garibin ekmeği de umut işte... Annelerin evlatlarına sarıldığı o güzel günleri görmek ümidi ve duası ile… Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler… Saygılarımla…
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 15 Ekim 2020 YENİDEN REFAH NEDEN BU KADAR PASİF!27 Eylül 2020 BÜROKRASİDE KARADENİZLİ İMPARATORLUĞU07 Eylül 2020 TÜRK KARDEŞLERİMİZ BİRAZ EMPATİ YAPABİLİRLER Mİ?14 Ağustos 2020 Ak Parti Kadın Kollarından Büyük Hata!
|