Ufkumuzun söyledikleriBu ülkede yaşayan ve bir ümmet ve medeniyet kaygısı olan herkesin omuzlarında ağır bir sorumluluk ve üzerinde düşünmesi gereken önemli meseleler var. Kendisini bu tablonun dışında hissedenlere elbette söyleyecek bir şeyimiz olamaz. Zira bu kendi tercihleridir. Farkında olunması gereken ilk husus; bizler bu ülkede yaşıyor olsak da, aslında bu ülke Türkiye'nin coğrafi sınırlarından ibaret değildir. Dünyanın herhangi bir noktasında bizimle aynı inancı, aynı hisleri, aynı kaygıları taşıyan insanlarla bizim ülkemiz aynıdır. Dertleri dertlerimiz, mutlulukları mutluluklarımızdır. Kendi coğrafi sınırlarımızın içine kapanıp “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” şeklindeki bencil ve gayri insani bir ruh haline bürünemeyiz. Zaten öyle bir mantık, bizi dokunulur kılmaktan ve hallerini görmezden geldiklerimizin haline düşmekten kurtaramaz. Bugün, yüz yıl önce Osmanlı'nın çekildiği topraklar üzerinde Batılılar tarafından icraya konulan sömürü ve kaos eksenli uzun vadeli planların bir neticesi olarak yanı başımızda oluk oluk kan dökülüyor. Geçmişte bu topraklarda fitne ve sömürü tohumu atanlar, şimdi de daha farklı yöntemlerle bölgeyi kendi menfaatlerine hizmet edecek şekilde yeniden dizayn etme gayretindeler. Onlarca, yüzlerce, binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce Müslüman'ın kanın dökülmesi umurlarında bile değil. Onlar için çıkarlarından daha önemli hiçbir şey yoktur. Bu trajediye, bu vahşete karşı söyleyecek sözümüz olmalı, atılacak adımlarımız olmalı. Tarafsızlık denen zillete ve korkaklığa karşı bir tarafımız olmalı. Ortaya konulacak tavrımız sadece bireysel olarak değil, millet olarak konulmalı. Bu tavrın millet adına ve milletle birlikte devlet tarafından ortaya konması en anlamlı ve en sağlam duruşu ifade eder. Türkiye'de bundan sonraki süreçte iktidar olacak gücün bir medeniyet ufkuna, büyük ve kudretli devlet refleksine sahip olması şarttır. Öyle bir refleks ki; büyüklüğü korkutmayan, korkutanlardan korkmayan, bilinçli ve şuurlu bir refleks.. İktidar olmaya veya kalmaya talip olan bir hareketin, bizlere bir medeniyet ufku vaad etmesi gerekiyor. Bu ülkenin Dünyanın her bir yerindeki Müslümanlar için bir ışık, umut, bir dost eli, bir liman, bir sancaktar olarak algılanacağı bir politika vaad etmesi gerekiyor. Modern haçlı seferleri farklı görünümlerle olağanca hızıyla devam ediyorken, bu ülke onların karşısına dikilen bir Selahaddin, bir Kılıçarslan olmak zorundadır. Üzerimizdeki tefrika ve cehalet illetinden bir an önce kurtulacak yeni yollar bulmak zorundadır. Her türlü fitneye açık, birbirini yok etmeye müsait ve bir birliği ve gücü olmayan bu coğrafyanın maruz kaldığı fırtınalara set olacak bir güç kaçınılmazdır. Aksi halde hepimiz rüzgârın önüne katılmış kuru bir yaprak misali savrulup yok olmaya mahkûmuz. O halde bu yürüyüşte değil düşüp kalkmaya, sendelemeye dahi hakkımız yoktur. Derdimiz bu kadar büyük, yükümüz bu kadar ağırken Türkiye gündeminin sığ ve çocuksu siyasi çekişmeleri, ihtiras ve hırs dolu siyasi anlayışları hiç içinde bir hiçten farklı değildir. Atacağımız her adım, söyleyeceğimiz her söz, omuzlarımızda büyük emanetin hakkını verebilme gayretinden izler taşımalıdır. Gerisi dünyadır.. Dünyanın tanımını ise varın siz yapın.. YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 02 Ocak 2024 Gazze'den Yankılananlar18 Eylül 2022 Fay Hatları Arasında Yürüyüş!14 Mayıs 2022 Kimlik Sorunumuz18 Mart 2022 O Kuşak Kim?
|