KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
21 Kasım 2024 Perşembe
°C
Savaş Sekin
savassekin@gmail.com

Ilımlı toplum ve yerli oryantalistler

19 ARALIK 2017 SALI 22:00
12
30832
2
AA aa

Yakın zamanda oryantalistlerin çok sevdiği ‘ılımlı' kavramı bizde de tekrar gündeme geldi.

Daha önceden çokça ortaya atılan ve değişik tartışmalara konu olan bu kavram ısıtılarak tekrar gündeme atıldı.

Nedense birileri bizim ılımlı! olmamızı çok istiyor.

Ve yine nedense biz de ılımlı! olmaya çok meraklıyız.

Bizde de yerli oryantalistler, yani boyunlarını buradan Avrupa'ya kadar uzatarak kendilerine oradan bakanların sayısı hiç de az değil. 

Kulağa hoş gelen, görünürde akla ve mantığa yatkın görünen bir kavram.

Esas tehlikesi de bu özelliklerinde yatıyor.

Suudi Arabistan'da son günlerdeki ılımlı İslam çıkışları hayra alamet değil.

Bey efendiler katılıktan, aşırılıktan sıkılmış olacak ki; artık modernliğin sesine kulak vererek doğru yolu, yani ılımlı İslam'ı tercih edecekler ve bundan sonra da bu yönde düzenlemelere gideceklermiş.   

 

Bizde de yıllarca dinler arası diyalog saçmalığıyla bu yönde girişimlerde bulunuldu. Proje tatbikatçılarının maskesi düşünce bu sefer de onların sahipleri başka bir hedefe yöneldiler.

 

Bizde medyanın cilalayarak ve sırtını sıvazlayarak ön plana çıkardığı din adamı görünümlü yerli oryantalistlerin bütün çırpınışları, ılımlılaştırma projesinin gönüllü bir versiyonudur.

Bütün bu uğraşlar aklın içindeki kalbi ve ruhu çıkararak aklın aklını almaya yöneliktir.

Bizler kendimizi neden başkalarının belirlediği kavramlara göre tanımlayalım?

Bizden olmayanlar, bizim inancımızı neden kendi kafalarına göre tanımlayıp bu tanımlamayı içimizde piyasa sunsunlar?

Mesele bu soruları cevaplamaya mahal bırakmayacak derecede açık.

Bu yöntemler yeri geldiğinde bizde karşılık buluyor. Yeri geldiğinde safça bu tartışmaların içine dalarak kaynağını kendimizden biliyor ve aklımızı teslim ederek ortaya atılan modernist fikirlere kabullerimiz arasında yer verebiliyoruz.

Biz bu kadar basit oldukça, bu basitliği görüp değerlendirmek isteyenler de olacaktır ve oluyor da. Kendimize ait birçok değeri kendi cehaletimizle ve kendi ellerimizle bir daha geri dönülemeyecek şekilde tahrip ediyoruz.

Televizyon kanallarında cirit atan ve Arap Dünyasını da istila eden Türk dizlerin neredeyse hiçbirinde bu milletin ruh dünyasında, ideal yaşam tarzında karşılığı olan bir şey göremezsiniz. Sahip olduğu hiçbir güzel fikri, güzel davranışı, güzel sözü bu dizilere borçlu olan bir tane dahi insan yoktur.

Neredeyse hiçbir dizi yoktur ki; evlilik dışı ilişkiler gayet olağanmış gibi sunulmasın.  Medeniyetin ölçüsünü zengin olmakta, maneviyattan uzak durmakta ve üzerindeki kıyafetlerin vücutta kapladığı alanın azlığında görmesin. 

Adeta hepsi millete ait değerleri ve kurumları yok etme amacına programlanmış.

Peki suç bunları yapanlarda mı?

Tabi ki hayır. Onlar görevlerini yapıyorlar.

Ya biz ne yapıyoruz!

Yoksa onların görevlerini yapmalarını kolaylaştırmak gibi bir görevimiz mi var?

Bu yıkıma çanak tutan, destek olan, sürekli kılan bizler değil miyiz. “Hem izlerim hem de eleştiririm” diyen bizler değil miyiz.

Bir mal pazarda bolca pazarlanıyorsa, o malı bolca alan var demektir. Biz müşteri olmaya devam ettikçe, tüccarlara söz söyleme hakkımız yoktur. Bu durum, uyuşturucu madde tacirinden uyuşturucu alıp kullandıktan sonra tacire kızmaya benzer.

Özelde toplum, genelde medeniyet olarak bin yılın hastalığı olarak tanımlayabileceğimiz “cehalet” kavramının en acı sonuçlarından biridir bu durum.

Cehaletin kol gezdiği bir toplumda fitne ve tefrika kol kola gezer.

Şu an genel olarak üç tane büyük tehlikeden bahsedebiliriz.

Birincisi; İnsanların kafalarındaki inanç referanslarına yönelik taarruzlar.

İkincisi; Aile yapısını bozmaya, aile kavramını ortadan kaldırmaya hizmet eden her türlü tehlike.

Üçüncüsü; Bilhassa gençlerin ahlaki yapılarını bozmaya, aidiyet duygularını ortadan kaldırmaya, içlerindeki ruhu alarak onları seküler ve modernist bir kişilik haline getirilmelerine hizmet eden tehlikeler.

Bu tehlikeler karşısında sağlam ve korunaklı surlar örülmesi hayati derecede önem arz ediyor.

Bu tehlikelerin zaman kaybetmeden bertaraf edilmesi hem devletin, hem de bu konuda imkân ve sorumluluk sahibi her kurum ve kişinin görevidir.

İnanç, eğitim ve aile üçgeni bizim için hayati önem taşıyor.

Bu konularda gerekli maddi ve manevi alt yapıya sahip olarak kendi kavramlarımızı kendimiz üretmeli, üzerinde kendi doğrularımızla kendimiz düşünmeli, atacağımız her adımı kendimiz belirlemeliyiz.

Bu topraklar ecnebilerin ve oryantalistlerin talimgâhı olmadığı gibi, bizler de onların bizim üzerimizden bize operasyon çekme malzemesi değiliz. 

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
My name is V (@Misafir_21603)
05 Ocak 2018 Cuma 13:49
Evet. Kendi dogrularimizi kendimiz düşünmeliyiz. Burada akıl dağıtırken çuvaldızı kendimize demeliyiz. Onlar görevini yapıyor. Siz görevinizi yaparken ne kadar dogruyu savunuyorsunuz? Görev diye yalan atan bir kişinin topluma dini konuda ders vermesi bizim ilimanligi geçip yozlastigimizin en büyük göstergesidir. Ama burada din dersi verdiginize göre, icra takibi yapmıyor, resmi faiz talep etmiyor ve almıyor, suçlu olanı savunmuyorsunuz. Ya da işinizde çok iyisiniz ve dini çok güzel bir basamak olarak kullanıyorsunuz. Artık vicdaniniz ne der siz muhasebesini yapın.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_20864)
20 Aralık 2017 Çarşamba 10:20
Sn.Cumhurbaşkanımız konu hakkında dindar nesiller yetiştireceğiz demişti, maalesef dindar yerine sanki dinİdar nesiller yetişiyor gibi bir realite var karşımızda. Peki asıl sorun kimlerden kaynaklanmaktadır? Bence akpartiyi avuçlarının içine alan akp li üst düzey bürokratlardan kaynaklanıyor tüm sorunlar. Çünkü efendim bunların halkın sorunlarına karşı gözleri kör, kulakları sağır, dilleri ise laldır.Reisi Cumhur belki de onunla birlikte bir elin parmak sayısı kadar kişi bu ülkenin sorunlarıyla gerçek manada ilgileniyor. Hatırlatayım;en basitinden bingöl devlet hastenesi inşaatı 6 yıl sürdü..
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın