KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
29 Mart 2024 Cuma
15 °C Kısmen güneşli
Savaş Sekin
savassekin@gmail.com

Üç atlı

01 EKİM 2013 SALI 07:45
0
6769
0
AA aa


Bir insanın dünyasını ve ufkunu, o insanın sosyal yaşamında ve fikirlerinde neyi önemsediğini ve neyi ön plana koyduğuyla ölçmek mümkündür.

Kısacası sizin için ne önemliyse, vaktinizi ve enerjinizi ne işgal ediyorsa sizin kimliğiniz de o nispettedir.

Bu ölçü kişi için olduğu kadar, toplum için de geçerlidir. Şüphesiz ki; kimlik sahibi kişiler, kimlik sahibi bir toplum yaratırlar.

Bir derdi, bir sancısı, bir mefkûresi yoksa insanın, acaba neyi vardır? Bunun dışında var zannettiği şeyler sadece o insanın hiçliğinin delili olabilir. Varlık âleminde yokluğu yaşamak böyle bir şey olsa gerek.

Ünlü “Çağrı” filmini izlemeyenimiz, hatta defalarca izlemeyenimiz yoktur neredeyse. Orada üzerinde kitaplar yazılabilecek bir sahne var. Peygamberin (s.a.v) İslam'a davet mektubunu yabancı devlet hükümdarlarına ulaştırmak üzere yola çıkan üç atlının birbirinden ayrılış sahnesi. ...

Öyle bir yere geliyorlar ki; buradan her biri farklı bir yola ayrılarak suya atılan taşın yaydığı dalgalar misali etraflarını aydınlatmaya gidiyorlar. Yanıyorlar, ama yakmıyorlar. Mum gibi tutuşarak erim erim eriyor ve böylece etraflarına ışık saçıyorlar. Omuzlarında hakikatin yükü ve o yükün aşkla ulaştırılması gereken koca bir Dünya…

İşte yokluğunun bizi ebediyen yok edeceği varlık kimliği tam olarak bu. Dert bu. Ufuk bu. Mü'min bu.

Endülüs'e gidenler aklın alamayacağı kısa bir sürede oraya bu dertle gittiler ve oranın derin karanlığında kandiller yaktılar. Selahaddin Eyyubi'yi, Nureddin Mahmut Zengi'yi, Memlüklüleri, Selçukluları yakan acı buydu.

İstanbul'da bulunan Eba Eyyub El Ensari (Eyüp Sultan)'nin kardeşi Feyzullah El Ensari'nin kabrinin Bitlis'te ne işi vardı? Peygamber (s.a.v)'i görmüş onlarca sahabenin Diyarbakır'da ne işi vardı? Sahabelerin Afrika'nın uzak yerlerinde, orta Asya'da Rusya'da, Kırım'da ve Dünyanın birçok uzak diyarında ne işleri vardı? Bu kadar kısa zaman diliminde, bu kadar uzak mesafeler nasıl, hangi zorluklarla ve niçin kat edildi?

Şüphe yok ki; bunlar ne mal için, ne toprak için, ne de Dünyaya ait bir başka şey içindi.

Denilir ki; meşhur hükümdar Celaleddin Harzemşah bir gün yine sefere çıkarken kumandanlarından bir tanesi, “Sultanım inşallah her zaman olduğu gibi bu seferden de zaferle döneceksiniz” diye iltifat eder. Sultanın cevabı şudur; “benim görevim bu sefere gitmek ve küffara karşı bütün gücümle mücadele etmektir. Ben sadece buna bakarım. Gerisine karışamam. Zaferle dönmek ancak Allah'ın takdir edeceği bir şeydir.” Kimlik ve ideal sahibi olan bir insanın iç dünyası da işte böyle derin ve halistir.

Medeniyetimizin uğradığı her sekte, aldığı her yara, derdimizden uzaklaşmamızın ve ufkumuzu yitirmemizin doğurduğu bir neticedir.

İslam ülkelerinin neden bu halde olduğunu, cehaletin, fitnenin ve şiddetin neden bu kadar doruklara ulaştığını kendimize sorduğumuzda suçu başka yerde değil, bizzat kendimizde aramamız gerekmez mi?

Bugün yaşadığımız hiçbir sıkıntının sebebi bugün değil. Bugün sadece hasat günü. Hasadını yaptığımız tohumları ne zaman toprağa serptiğimize geriye dönüp bakarsak, göreceğimiz şey bizi uykudan uyandırabilecek acı bir tokattan başka bir şey olmayacaktır.

Bu derde artık düşmemek dert sahibi olmakla, bu acıları artık yaşamamak acı sahibi olmakla, yangında artık yanmamak, yanmakla mümkündür.

Günümüzün sığ sularda ayakları yerde kulaç atanları, kollarını boşa yoruyorlar. Yorulmaları gereken yeri bilmedikleri için kendi içlerini oyuyor, bindikleri dalı kesiyorlar. Dünyanın derdiyle dertlendikleri için Dünya kadar dertleri var. Yanmayı bilmedikleri için başkaları tarafından yakılıyorlar.

Bir sokakta, bir sohbet meclisinde doğruya dair fikirlerin, ideallerin, metotların konuşulduğuna, masiva ve malayaninin itibar görmediğine şahitlik ettiğimizde, bir toplumsal yükselişe şahitlik edeceğimiz günler yakın demektir.

Amaçsız başıboşlukların yarattığı acı boşlukları en temiz membalardan beslenen, dert ve aşk sahibi ufuklarla doldurma zamanı artık. Kimlik sahibi olma, kimlik sahibi kılma, kimliğiyle yaşama ve kimliğiyle ölme zamanı artık.

Kısacası; Üç Atlı'nın peşine takılma zamanı artık.

Yolumuz açık olsun. 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın