KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
28 Mart 2024 Perşembe
13 °C Parçalı bulutlu
Savaş Sekin
savassekin@gmail.com

Ortadoğu ve ortadoğulu imtihanımız

21 AĞUSTOS 2014 PERŞEMBE 21:48
0
6713
0
AA aa

Ortadoğu'da birçok yerde yaşanmakta olan acıların Türkiye toplumu üzerinde bıraktığı manevi ve fikri tesirler, bu toplumun dini ve siyasi algı anlamında bir haritasını da dolaylı olarak orta koyuyor.

O bölgede canı yananlarla birlikte burada canı yananlar da var, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” modunda olanlar da var, bunu siyasi iktidarı alt etme malzemene dönüştürmek isteyenler de var.

Türkiye'ye sığınanlara misafir gözüyle bakanlar da var, baş belası parazitler gözüyle bakanlar da var. Hatta bu ülkede her gün sayısızca, hırsızlık, gasp, cinayet v.s türünden yaşanan vakaları görmezden gelip sığınmacılarca işlenen bir suçu toplu linç sebebi sayacak kadar aynasızlar da var.

Bu tarz ciddi hadiseler karşısında, kişinin kalbinde ne varsa ortaya döktüğü de odur, dilinden dökülen de odur. Kırılma noktası mahiyetindeki büyük hadiselerde kalp ile dil arasındaki riya merkezli farklar kapanmaya daha yakındır. Tabiri caizse herkes eteğindekini döker.

Ortadoğu'nun yaşamakta olduğu bu tarihi kaos ortamını bir de bizimle alakalı bu yönüyle değerlendirmek, kalben, fikren, ahlaken nerede olduğumuzu bilmek açısından gerçekten önem arz ediyor.

Bu çok bilinmeyenli görünen denklemin dini, tarihi, ekonomik ve stratejik bütün yönlerini doğru okuyan ve teşhisi doğru koyan aklı selim ve kalbi selim insanlar, meselenin bir medeniyet savaşı, modern bir haçlı seferi ve gelecek vaad eden güce karşı dolaylı bir haddini bildirme operasyonu olduğunu iyi biliyorlar. Burada bir sorun yok.

Gelelim diğerlerine; kendi ülkesinin yanı başındaki bu devasa acıları görmezden gelip, devlet yönetimi içinde siyasi sorumlular bulup bütün meselelerin onların yanlış politikalarından kaynaklanıyormuş gibi bir intiba yaratarak bunun üzerinden kendi ideolojisi baskın hale getirmeye çalışan kronikleşmiş muhalifler tam bir enaniyet ve sorumsuzluk abidesi halini almışlar.

Aklı selim bir insan, kendisinin de içinde bulunduğu gemi fırtınaya yakalanınca gemi kaptanı düşmanı dahi olsa bu geminin batmaması için çözümler üretmeye çalışır. Kaptanı dövmeye kalkışmak intihardan farksızdır.

Bu tavırlar, insanların şahsi menfaatleri ile milletin menfaatleri çatıştığında hangi menfaati daha üstün gördüğünün de bir göstergesidir.

Bugüne kadar çözüm adına hiçbir fikir ve proje üretememiş olup sadece milletin selametini siyasi ihtirasından çok daha önemsiz görerek, gözünü göz kapağı bürümüş ihtiras sahiplerinin ne bir davası, ne bir edebi, ne de tutarlı bir fikirleri var. Var olduğunu bildiğimiz tek şey ise onların yoklukları.

Acaba bir an için bu seçkin ve elit sınıfın, gemideki avamın dışında ve bulutların üzerinde kibir kulelerinde yaşadığını ve dolayısıyla gemiden ve fırtınadan etkilenmediklerini unuttuk mu ne..!

Diğer yandan evlerini, mallarını, ülkelerini terk etmek zorunda kalıp Türkiye'ye sığınan yüzbinlerce insana olan bakış açısı da toplumsal ahlak gerçek manada kardeşlik şuuruyla doğrudan ilgilidir.

Vatanlarını terk ederek dilini ve kültürünü bilmedikleri başka diyarlara sığınmak zorunda kalan bu insanların yerine kendimizi koyabilirsek vahameti az da olsa anlayabiliriz. Kendi evladımızı kucağımıza alıp kilometrelerce yol yürüdüğümüzü, açlık, ve yokluktan kırıldığımızı, kaderimizin başkalarının merhametiyle birebir orantılı olduğunu hayal edelim.

Gözümüzün önünde cereyan eden bu vahamet ve dram, toplumsal, ekonomik, fiziki, sosyal, ahlaki v.s tüm yönleriyle gayet açık ve olduğundan fazla ayrıntıya inmeye de gerek görmüyorum.

Misafir olarak kabul etmemiz gereken bu kardeşlerimize dilenci ve sığıntı gözüyle bakıp tiksinen yığınlar var. “Nereden çıktı bunlar” zihniyetiyle sırtına kambur olarak görenler var. Besleme gözüyle bakanlar var. Bu varların dışında daha birçok varlar var…

Kardeş olmak aynı ana babadan doğmak değildir. Aynı Allah'a, aynı Kitaba ve Peygambere inanmak yetmez mi? O insanlar başkalarına sığınmadılar, bilakis kendi evlerini terk edip bir başka evlerine gittiler.

O insanlara atılan her tokadın bize de atıldığını ne zaman anlayacağız. Onların bize saldırmak üzere harekete geçenlerin güzergahları üzerinde yaşadıkları için ayaklar altında ezildiğini ne zaman anlayacağız. Bizim üzerimize farz olanları yapmadığımızdan dolayı onların göreceği her türlü zarar, hakaret ve kayıptan dolayı hesaba çekileceğimizi ne zaman anlayacağız.

Ortadoğu'da yaşananlara ve yaşayanlara olan bakışımızın bize dair önemli veriler içerdiğini ve en esaslı meselelere dair ne kadar sağlam ve onurlu durduğumuza dair önemli bir test olduğunu bilmek durumundayız.

O coğrafyada acılar ve kayıplar yaşanıyorsa bunun gölgesi bizim üzerimize de düşüyor. Bu sebeple zalime ve zulme karşı doğru referanstan beslenerek doğru bir yerde duran ve doğru adımlar atan her safın içinde olmak ve desteklemek durumundayız.

Şahsi veya ideolojik iç meseleleri bu esas meselenin önüne yerleştirmek öncelikle şahsiyetini yitirmektir. Kendisine sığınan kardeşlerine sığıntı gözüyle bakmak da insanlığını yitirmektir.

Bu tarihi acılar sadece fiilen o acıları yaşayanların değil, aynı zaman da bizim de imtihanımızdır.

Bir gözümüzün gördüğü vardır, bir de kalbimizin gördüğü.. Bu gördüklerimizi toplamı beslendiğimiz esas referansın bizden görmemizi istedikleri ise doğru görüyoruz demektir.  

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın