Bizim için Filistin davası neden önemli?Yahudiliği, Siyonizmi, Masonluğu ve büyük İsrail projesini bilmeyenler Filistin davasının önemini anlamakta güçlük çekerler. Yahudileri tanımlamak için kullanılan bazı terimler bulunmaktadır. Bu terimlerin kullanım gerekçelerinden başlayarak Yahudiliği anlatmaya çalışacağız. İbrani: Yahudilerin en önemli atası Hz. İbrahim'in dedelerinden olan Eber'in adından türetildiğine inanılmaktadır. Eber'in neslinden gelenlere İbrani, dillerine de İbranice denilir İsrail: Hz. Yakub'un lakabıdır. İsrailoğulları: Hz. Yakub'un soyuna, onun İsrail unvanına dayanılarak İsrailoğulları da denilmiştir. Yahudi: Hz. Yakub'un oğullarından Yahuda'nın soyundan gelen kabilenin kurduğu Yahuda devletinin adından dolayı bu şekilde isimlendirilmişlerdir Musevi: Bu isim, Osmanlının son dönemlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Hz. Musa'ya uyanlar anlamında kullanılır. Günümüzden yaklaşık dört bin yıl geriye giden bir din olan Yahudilik, İbrahimî geleneğe bağlı dinlerin en eskisi olarak kabul edilmektedir. Yahudi anlayışa göre, Yahudi tarihi Hz. İbrahim ile başlamaktadır. Bu anlayışta, Hz. İbrahim'den önceki dönem Dünya Tarihi çerçevesinde anlatılırken, Yahudi tarihinin Hz. İbrahim ile birlikte başladığı söylenir. Dinî açıdan Yahudiliğin başlangıç noktası ise, Hz. Yakub'un on iki oğlundan neşet eden İsrailoğulları'nın Hz. Musa tarafından Mısır'daki kölelikten kurtarılıp Sina yarımadasına götürülmeleri ve burada Tanrı ile ahidleşerek O'ndan Tevrat'ı almaları kabul edilmektedir. Ancak günümüzdeki Yahudilik, Yahudilerin Bâbil, Pers, Grek, Roma, Bizans, Sasani, Müslüman Arap, Osmanlı ve Hristiyan Avrupa gibi çeşitli dönemlerde farklı kültürlerle yaşadıkları tecrübe ve karşılıklı etkileşimler neticesinde biçimlenen dinamik bir sisteme evirilmiştir. Yahudiliğin kutsal metinleri yazılı ve sözlü olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.
Bu üç bölümden, Arapça'da Tevrat olarak bilinen Tora Hz. Musa'ya verilen kutsal kitap olarak bilinmektedir. Tevrat'ın içeriğinde alemin yaratılışından Hz. Musa'nın ölümüne kadar olan olaylar ve Tanrı'nın Hz. Musa'ya gönderdiği dini kanunlar yer almaktadır.
Ayrıca, zaman zaman ahidlerini bozarak Tanrı Yahve'den yüz çevirmeleri, Tanrı'nın gönderdiği elçiler vasıtasıyla ahidlerini tekrar yenilemeleri ile ilgili hususlar anlatılmaktadır. Bu bölümde tarihî ve dinî olaylar kronolojik düzende ele alınmaktadır.
Yahudiler, Hristiyan dünyasında yüzyıllar boyunca dışlanarak yaşadılar. Modern çağa kadar Avrupa'da Hristiyanlarla eşit haklara ve doğrudan siyasi güce sahip olamadılar. Zira Hristiyanlar “Hz. İsa'nın Katilleri” olarak gördükleri Yahudilere mesafeli davranmayı tercih ediyorlardı. Ancak modernleşme ile birlikte Avrupa'nın katı Hristiyan kimliği de hızlı bir şekilde değer kaybetmeye başlayınca ve kilisenin öğretileri etkisini yitirip yerine seküler düşünce ve ideolojiler hâkim olunca, Yahudilerin üzerindeki kısıtlamalar da gevşemeye başladı. Bu durumdan yararlanmaya başlayan Yahudiler, tüm dünyada etkisini gösterecek olan Yahudi temelli olmakla beraber tamamen ideolojik olan Siyonizm'i dünya gündemine soktular. Siyonizm Yahudi milliyetçiliğini tanımlamak için kullanılan bir terim olup Avusturyalı Yahudi Nathan Birnbaum tarafından 1890 yılında ortaya atılmıştır. Siyonizm, Filistin bölgesinde Yahudi yurdu kurmayı amaçlayan ideolojik bir harekettir. Modern Siyonizm, 1897 yılında resmi olarak Theodor Herzl tarafından siyasi bir örgüt olarak kuruldu. Herzl, Yahudilerin Avrupa dışında göç edeceği bir yurt arayışına başlaması gerektiğini savunmuş ve bu amaçla 29 Ağustos 1897'de Basel'de (İsviçre) ilk Siyonist kongresi toplanmış ve bu kongrede "Dünya Siyonist Örgütü" kurulmuştur. Birinci Siyonist kongresinde Herlz kuracakları Yahudi devletinin sınırlarını, kuzeyde Kapadokya , güneyde Süveyş kanalı, Sloganımız Davut ve Süleyman'ın Filistini olacaktır” diyerek açıklamıştır. Filistin toprakları Siyonistlerin ilk hedefi olmakla beraber, daha sonra üstün Yahudi ırkını Nil'den Fırat'a ve nihayet bütün dünyaya ekonomik ve her türlü güç bakımından hâkim kılmak Siyonizm'in ana prensibini oluşturmaktadır. Arz-ı Mev'ud olarak bilinen bu bölge Siyonist anlayışa göre vaat edilmiş topraklardır. Nihai olarak hedeflenen Büyük İsrail Devleti, Irak'ın kuzeyi, İran'ın batısı, Suriye'nin kuzeyi ve Türkiye'nin güneyinden alınacak toprak parçalarını kapsamaktadır. Siyonizm'in bu hayalini gerçekleştirmenin önündeki engelleri aşmanın ilk aşaması Osmanlının yıkılması, akabinde Uydu Arap Devletçikleri kurmaktı. Bu amaçla önce, Mekke Emiri Şerif Hüseyin, kendisine Arapların bağımsızlığını sağlayacağını iddia eden İngilizlerin kesin olmayan sözlerine kapılarak, bağlı bulunduğu Osmanlı Halifesine karşı ayaklandı ve Osmanlının Hristiyan devletlerce bölünmesine aracı oldu. Osmanlının yıkılması ve Halifeliğin kaldırılmasından sonraki ikinci hedef, bir İsrail devleti kurmaktı ve bu da Filistin topraklarında gerçekleşti. Ancak vaat edilen toprakları elde etmek için Yahudilere bu yetmeyecekti. İdeolojik Siyonizm, Dünya'da etkisini siyasal, sosyal ve ekonomik olarak göstermesinin ardından, arkasına ABD ve diğer birçok Avrupa devletlerinin desteğini almayı da başardı. Şimdi artık vaat edilen toprakları elde etme zamanıydı. Büyük İsrail İçin Irak'ın İşgal Edilmesiİsrail Dışişlerinde stratejik değerlendirme uzmanı olarak çalışmış Oded Yinon 1982 yılında yazdığı raporda, İsrail'in bekası için, başta Ortadoğu'daki Müslüman ülkeler olmak üzere bütün Müslüman ülkeleri parçalayarak, sınırları yeniden çizmeyi, bölgeyi ve dünyayı İsrail için güvenli bir konuma getirmeyi önermiştir. Oded Yinon Irak'ın Suriye'den daha güçlü olduğunu Yakın gelecekte İsrail için en büyük tehdittin Irak'ın gücü olduğunu ve Irak'ın bölünmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bundan sonraki gelişmeler de bu raporda detaylandırılan süreçlere uygun ilerlemiştir. İran'a karşı desteklenen Saddam Hüseyin Başkanlığındaki Irak, ABD ve Avrupa'dan aldığı silahlarla ve İran'a karşı uzun zaman giriştiği savaşta edindiği savaş deneyimi ile güçlenmiş ve Büyük İsrail için bir tehdit olmaya başlamıştı. Bu nedenle Büyük İsrail için bu tehditin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bush dönemi Savunma Politikaları Başkanı Richard Perle, Savunma Müsteşarı, Douglas Feith gibi isimlerin yer aldığı bir grup, Orta Doğu'yu yeniden şekillendirerek İsrail'in güvenliğini sağlamaya yönelik görüşler içeren bir rapor hazırladı. Bu raporda, İsrail'e Saddam Hüseyin'in yönetiminin devrilmesi için çaba sarf edilmesi ve bu doğrultuda bölgesel ittifaklar geliştirilmesi önerilmekteydi. Raporu yazan bürokratlar Bush yönetimi içerisinde yer alıyordu ve ABD yönetimi bu raporu dikkate aldı. ABD, kitlesel ölüm silahları yalanıyla tüm dünyayı ikna ederek Irak'ı işgal etti ve ordusunu tamamen dağıttı. Üstelik farklı bölgesel yapılara da ayırmayı başardı. Irak artık Büyük İsrail için bir tehdit olmaktan çıkmış oldu. Büyük İsrail İçin Suriye'nin Parçalanmasıİsrail devletinin kurulmasından itibaren Suriye Büyük İsrail hayali için hep tehdit olarak görülmüş ve her dönem İsrail saldırılarına maruz kalmış ve bir kısım toprakları da işgal edilmişti. Ancak bu yetmezdi, Suriye hala bir tehlikeydi! Siyonizm'in baş destekçisi ABD bunun da çaresini buldu ve Suriye'yi üç farklı yapıya bölen süreci başlattı. Milyonlarca insanın ülkesini terk ettiği, yüzbinlerce insanın öldürüldüğü bu süreç sonunda zayıflatılmış, fiili olarak bölünmüş ve Büyük İsrail hayali için nerdeyse tehlike olmaktan çıkmış perişan bir Suriye kaldı geriye. Büyük İsrail İçin Türkiye'yi Böldürme ve Zayıflatma HayaliBüyük İsrail için, İsrail'e yönelik bütün ciddi tehditlerin ortadan kaldırılması, bölgenin mezhep savaşlarıyla güçsüz devletçiklere bölünmesi, İsrail kontrolünde Kürt devleti gibi yeni devletçiklerin oluşturulması ve bölgede hiçbir güçlü ulus devlet bırakılmaması gerekirdi. İsrail'in Ortadoğu'daki Kanlı Stratejisti Oded Yinon'un raporuna göre Büyük İsrail'in kurulması sadece iç dinamikler ile değil, komşu ülkelerin durumu ile de ilgilidir. Komşu ülkelerin birleşme yoluna gidilmesi İsrail için en büyük tehdittir. Oded Yinon'a göre Yapılması gereken önce düşman ülkeleri mezhep ve etnik temelde iç karışıklık çıkarıp bölmek ve bu durumdan faydalanarak İsrail'in bölgesel gücünün tesis etmektir. Neredeyse tüm Arap Devletlerinin, ABD'nin ve Avrupa'nın da etkisiyle İsrail için ciddi bir tehdit olmadığı artık aşikârdır. Ancak, Yahudilerin Kutsal Kitabında bahsedilen, İsrail'in Nil'den Fırat Nehrine kadar olan “vaat edilmiş topraklara” sahip olabilmesinin önünde en önemli başka bir engel daha bulunmaktadır, o da GÜÇLÜ TÜRKİYE'dir. Büyük İsrail için bu kadar devlet feda edilmiş ve milyonlarca insan katledilmişken Türkiye'ye karşı ABD destekli Siyonist entrikalar olmaz mı? Türkiye'ye karşı bir savaşı göze alamayan Dünya Siyonizm'i farklı planlarla Türkiye'yi zayıflatmayı ve hatta mümkünse bölmeyi tercih etmektedir. Bunun için çeşitli terör örgütlerinin kurulması ve sahaya sürülmesi gerekiyordu, Dünya Siyonizm'i tam da bunu yaptı. İstihbarat Uzmanı Prof.Dr. Mahir Kaynak bu konuda şöyle bir ifadede bulunur: “Diyorlar ki terör örgütleri yeni devlet kurma derdinde. Hayır efendim, yanlış. Hiçbir örgüt devlet kuramaz. Ortadoğu'daki tüm örgütler Büyük İsrail devleti kurulsun diye kurulmuştur”.
Güçlü Türkiye demek istilacı, yayılmacı, katil, soykırımcı İsrail'in, Arz-ı Mev‘ûd, yani Büyük İsrail hayalinin gerçekleşmesine asla izin vermemek demektir. Büyük İsrail hayalinin gerçekleşmemesi için Filistin davasına sahip çıkmak her Müslümanın görevidir. Filistin bizim davamızdır, çünkü bu davaya sahip çıkılmadığında sınırları Kayseri'ye kadar devam eden Büyük İsrail'in kurulmasına engel olmak artık çok geç olabilir. Ülkemizde Filistin topraklarında yaşanan soykırımı görmezden gelenler başka da yüzleri olmadıkları için, 'Biz Türklerin Filistin davası yok' diyerek Büyük İsrail hayalinin tek engeli olan bu Ülkenin yerine hüküm vermeye kalkıyorlar. Filistin de Mescid-i Aksa da sadece Fatih'in ve Selahaddin-i Eyyübi'nin torunlarının değil tüm İslam Alemi'nin davasıdır.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 06 Haziran 2024 Bilimin gelişimine İslam mı, Müslümanlar mı engel oldu?28 Mayıs 2024 Bilim dine karşı mı? - II15 Mayıs 2024 Bilim dine karşı mı? -108 Mart 2024 Bankamatik memurluğu marifet mi? -2
|