Ülke hiç olmadığı bir kadar karanlık bir ekonomik tablo ile karşı karşıya. Siyaset, ekonomi, halk. Bu üçlünün tek arzusu seçim. Fakat seçim yapılmıyor. Seçim yapılamıyor. Çünkü ülkede iktidara talip, bozulan ekonomi için politika üreten, siyaseten yozlaşmış sisteme alternatif sunan bir muhalefet bulunamıyor. Siyasi çözümlemeleriyle her zaman infial yaratabilen HDP, uzun dönemdir duraklama çağını yaşıyor. Kendi içerisindeki problemlerle uğraşmaktan, kalıplaşmış söylemlerin ötesine geçemiyor. Belli kesimler tarafından ortaya atılan gündeme sarılıp tam olarak rakiplerinin istediği rotada gidiyor. Güncelin peşinde enerjisini harcamakla meşgul. CHP her zaman olduğu gibi kendine altın tepside bir iktidar sunulmasının hayaliyle yanıp tutuşuyor. 100'den fazla vekili olmasına rağmen 2 Belediye Başkanı ile oy toplamayı hedefliyor. Türkiye'nin her tarafı kesinlikle onları alakadar etmiyor. Kuruldukları günden bu yana da etmedi. Birilerinin sırtına basarak bazı kazanımlar elde etmiş olsalar da rakipleri çok iyi sayılabilecek siyasi hamlelerle onları da saf dışı bırakmış durumda.

İyi Parti her ne kadar farklı eylemler ve söylemler geliştirme amacıyla hareket ediyor gibi görünse de onlar da milliyetçiliğin faşizmle olan bağlılığını ayrıt edebilmiş durumda değiller. Bu da onların bir Türkiye Partisi olmasına her zaman engel olacak.

Gelelim ülkenin kurulmadan önce daha fazla inanıp güvendiği yeni partilere. Gelecek ve Deva.

Öncelikle Gelecek Parti, kurulmadan önce ortaya konulan profil ile iyi bir alternatif gibi gözükse de parti lideri Davutoğlu, alıştığımız lider karizmasından uzak olması sebebiyle düşük profilli seçmende karşılık bulamadı. Teşkilatlanmayla güçlü bir yapıya kavuşabilecekken hemen Türkiye'nin her yerinde Ak Parti'de umduğunu bulamayan, pek vizyon sahibi sayılmayacak, hatta bugün yer bulsa Ak Parti'ye kayabilecek bir çok isimle yola çıktılar. Bu da halkta samimi bir karşılık bulmalarına engel oldu. Ölü olmasa da prematüre bir bebek doğdu ve yaşam mücadelesi devam ediyor.

Deva Partisi'ne baktığımız zaman da durum Gelecek Partisi'nden pek de parlak değil. Uzun bir kuruluş serüveni olan, bu serüven esnasında Abdullah Gül, Mehmet Şimşek, Kürşat Tüzmen, Ertuğrul Günay gibi parlak Ak Parti döneminin başarılı isimlerinin yer alacağı bir partiyle Babacan'ın siyaset sahnesine hızlı bir giriş yapması bekleniyordu. Oysa Babacan tek başına çıktı bu sahneye. Ve henüz saydığımız isimlerden bir destek gelmiş değil. Mustafa Yeneroğlu gibi kendini geliştirmiş, Avrupa'da yetişmiş bir siyasetçi partisine artı değer katsa da halkta beklenen karşılığı bulmadığı aşikâr. Gelecek Partiye göre Ak Parti'nin ilk dönemlerini andıran kozmopolit bir yapıda kurulmuş olan Deva Partisi yine yerel teşkilatlanmalarda sınıfta kaldı diyebiliriz. Birçok siyasi partide yer edinememiş, öncesinde halkına faydalı hizmetlerde bulunamamış, şahsi oyu olmayan, vizyonu kamuoyunca takdir edilen insanların çok az olduğu teşkilatlanmalar oluşturdular.

Ve önemli bir parantez de Türkiye İşçi Partisi'ne açmak istiyorum. 2 tane milletvekili ile TBMM'de yer almalarına rağmen, deyim yerindeyse Cumhur İttifakına kök söktürüyorlar. Haftada 3 5 dakika konuşan Erkan Baş ve Barış Atay Mengüllüoğlu, her konuşmalarında ülkede gündem yaratabiliyorlar. İktidar politikalarındaki yanlışlıkları çok kısa ve net ifadelerle tüm ülkeye duyurabiliyorlar. Diğer muhalefet partilerinin milletvekillerinin de bu konuda kendilerinden destek almaları gerektiğini düşünüyorum.

Sonuç olarak ekonomisi alarm veren bir ülke. Seçim isteyen bir ülke. Değişmiş sistemin S.O.S. vermeye başladığı bir ülke. Ana muhalefetin yetersiz kaldığı bir ülke. Yeni oluşumların kof kaldığı bir ülke. Bu şartlarda yapılacak bir seçimden en karlı kim çıkar derseniz iktidar derim. Bu ekonomiye rağmen üstelik. Ama iktidarın da yeni partileri kendi gözünde büyüttüğünü düşünebiliriz. Ki bu onları daha da büyütür.

12

13

0