Karl Marx bugün yaşamış olsa, ‘Din afyondur' sözü yerine kullanabileceği tek bir cümle olurdu. O da ‘Sosyal medya afyondur.' Toplum olarak dini nasıl yanlış anlayıp yanlış yorumladıysak sosyal medyayı da aynı şekilde anladık. Dinler zamanında kitleleri harekete geçirmek için bir araç olarak kullanıldı. İnsanlar dinlerini yaymak adına dünyaya açıldı, misyonerlik faaliyetlerinde bulundu. Bir zaman sonra dinin gücünü fark eden bazı kesimler, din içerisinde kendi dinlerini oluşturup, kendi amaçlarına hizmet edecek insanları dincikler içerisinde topladılar. Bunlara mezhep, cemaat, tarikat ya da her ne derseniz deyin. Şüphesiz Allah, dinleri insanları doğru yola getirmek için peyfamberleri aracılığıyla gönderdi ama insanlar, zamanla kendi hırs ve çıkarları için dinleri birer araç olarak görmeye başladılar. Buna da yozlaşma dedik. Yozmlaşmayı o kadar iyi becerdiğini gören insanoğlu artık kendisine sunulan her nimeti bir yozlaşma aracı olarak kullanmaya başladı. İşte sosyal medya denen çok kısa süre önce ortaya çıkan, hızla yayılan ve aynı hızla yozlaşan aslında bir iletişim aracı olarak tasarlanan aygıt şu anda toplumumuzda inanılmaz bir yozlaşma ve kültür kırılmasına neden olmaktadır.
Örneklerle açıklayacak olursak, sosyal medya Mısır'da yaşanan devrimde en temel iletişim aracı olmuş ve örgütlenmenin temelini oluşturmuştu. Henüz üzerinden 10 sene geçmemişken sosyal medya artık bir örgütlenme değil tam tersine bir apolitize etme, susturma, sindirme aracına dönüşmüş durumda. Üstelik bu sindirme dediğim nokta vicdanların sindirilmesi noktasına kadar ulaştı. Hep beraber üç beş olayı incelediğimizde söylemek istediklerim çok daha net anlaşılacaktır. Hepimizin bildiği, üzüntülerini, kızgınlıklarını ifade ettiği Hatay'da daha birkaç gün önce yaşanan talihsiz bir olay gerçekleşti. Bir baba çocukları aç olduğu için kendini ateşe verdi. Bizler sosyal medyadan üzüntülerimizi paylaştık. Vicdanlarımız rahat. Merhum babanın uğruna kendini ateşe verdiği çocukların adını, yaşını bilenimiz var mı? Yetkililer resmi açıklama yaptılar. O da sosyal medyada tepki gösteren bizlerin susması içindi. Ülkenin geldiği halden bu kadar şikayetçi olan bizler, bu şikayetlerle ilgili olarak somut birşey yapıyor muyuz? Yapmayı düşünüyor muyuz? Kesinlikle hayır. Çünkü sosyal medyadan yazdıklarımız vicdanımızı rahatlatmamıza yetiyor.Taziyelere gitmek yerine sosyal medya hesabımızdan açıklama yapıyor muyuz? Fransa'da ölen biri için değil ha, aşağı sokakta ölen biri için sosyal medyadan baş sağlığı dileyip yerimize oturuyoruz. Yetmiyor baş sağlığı dileğimizi beğenen sayısıyıla daha fazla ilgileniyoruz.
Herkes kendi işini bırakıp başkalarının işine odaklanmayı tercih ediyor. Sorgulama yeteneğinden yoksun ama yargılamada kimseye pabuç bırakmıyor. En tepeden en dibe, kurumlardan kişilere herkesi bir yerlerden yargılayıp infaz ediyoruz. ‘Kral Çıplak' meselesini herkes kabullenmiş de sanırım bu sefer halk da çıplak ve eksik olan tek şey ayna. Bize artık bir çocuğun haykırması yetmiyor. İsviçreli bilim adamlarının vicdanları gösteren bir ayna yapması gerekecek sanırım.
Artık kimsenin gizli yönleri yok. Herkesin toplumdan gizlediği, ya da tam tersi topluma göstermek istediği yönlerinden oluşturduğu başka kişilikleri var. Hani ünlüler kamera karşısında oldukları gibi değillerdir gerçekte deriz ya şimdi hiçkimse gerçekte olduğu gibi değil. E tabi sosyal medya denen afyonda müritlik ettiklerimizin sözlerini kopyalayıp yapıştırmak olmazsa olmaz. Bir sürü insan görüyorum. Siz de görüyorsunuzdur. Kendi beyinlerini yorma zahmetine bile girmeden sürekli birilerinin cümlelerini kullanıyorlar. Beğendiğinizde kendini Mevlana hisseden sayısı da sandığımızdan fazladır eminim. Biz son aylarda kendini asan, siyanür içen, yokluk dolayısıyla, çaresizlik dolayısıyla yaşamına son veren bir sürü insan için ülkeyi ateşe vermek istemedik mi? Sosyal medya denen olgu, kavram ya da her ne ise bizlerin tüm tepkilerini sanallaştırdı. Realiteden yoksun bir toplum olduk. O yüzden gerçekleri dile getirmek yerine sanal tepkilerle geçiştiriyoruz. Bazen diyorsunuz ya sosyal medyayı yasaklarlar falan. Onlar hep yalan. Güç sahipleri toplumun gazını almak için sosyal medyadan daha etkili bir silah bulamazlar.
Kimsenin sokakta takip edip suçlu ya da şüpheli aramasına gerek yok mesela. Bir paylaşım yap. Hiç tanımadığın bir insan terörist deyip, paylaşım altına yetkili kurumları davet etsin. Fikrini ifade et. Biri çıkıp muzya'dan sen teröristsin desin. Diğeri çıkıp sen ondan daha teröristsin desin. Teröristlik normalleşti artık teröristlik seviyeleri yarışır oldu. Fikrimizi ifade ederken otokontrolde üst noktalar çıktık adeta. Adalet desen en son mahkeme salonunda aranır oldu. Herkes adaleti sosyal medyada arar oldu. Amerikadaki jüriler halt etmiş. Bizde milyon kişiden oluşan jüriler kuruluyor. Yeter ki peşinden gittiğimiz birini suçlu ilan etsin. Sosyal medya en güçlü iletişim ve propaganda aygıtı olmakla beraber pazarlamada da 1 numaralı araç oldu. Kapitalizmin her kolu salya akıtarak sosyal medyaya bakmakta. Bizleri pazarlama şirketlerine satıyorlar. Ne kadar basit ve anlaşılmaz bir cümle değil mi? Ama ne yazık ki hepimiz, sosyal medya kullanan herkes sanalda pazarlama şirketlerine satılan köleler gibi. Bununla beraber istihbarat teşkilatlarının da ana veritabanları haline geldiler. Kontrol edilemez bir hale geldi. Toplumlar, sosyal medya aracılığıyla artan bir yozlaşmanın elinde. Yasaklanmasın kesinlikle. Ama artık tüm sosyal bilimler kadar eğitimi verilmesi gerekir. Üzerine makaleler tezler yazıldığını biliyorum. Akademisyenler bildiklerini pazarlama şirketleri yerine halka anlatmalılar. İlk başta ben eğitimini almak istiyorum.
Sosyal medya da dinler gibi kitleleri harekete geçirecek bir dinamizme sahipken biz yine bir yolunu bulup afyon haline getirmeyi başardık. Tıbbi olarak bağımlılık ve hastalık olduğunu söyleyen psikologlar da var. Yani işin özeti şu ki, o korktuğumuz korona virüsü insanları öldürürken, bilinçsizce kullanılan sosyal medya insanlığımızı öldürüyor. Gerçek yaşamı sanal yaşam karşısında ikinci plana atıyor. Robotlaştırıp, makineleştiriyor. 200 karakter yazmak duyarlı olmak sayılmıyor pek de. Ama duyarlı bir eylem için harekete geçiriyor ise, reelde karşılık buluyor ise o zaman duyarlılık da sayılır. Sosyal medyayı bilinçli kullanmış da sayılırız. Bilinçli kullanıma Mısır örneğini verdim ama Elazığ depreminde sosyal medyanın istendiğinde ne kadar faydalı kullanılacağını görmüş olduk. Bir çok organizasyon, kampanya, duyuru kısa sürede kitlelere ulaştırıp insanları harekete geçirdi. Bunlara daha fazla yoğunlaşmalıyız.