Şehirde kimsenin işi gücü kalmamış herkes bir siyasi partinin il başkanı kim olacak derdinde sanki.
Sosyal medyayı yeni keşfetmiş bir güruh türedi. Adamın biri yazmış "neden partide temayül yoklaması yapılıyor? Neden şehirde yapılmıyor? Halkın fikrine önem verilmiyor mu" diye. Pardon ama halkı ne ilgilendiriyor senin partinin başkanı? Partinin il başkanını seçecek kişiler tabii ki partililer olacak. Sanıyorlar ki tüm halk, tüm dünya Bingöl il başkanı kim olacak derdinde. Gözleri kör olmuş adeta. Sanıyorlar ki, orada yazdıkları her kelimeyi Reis-i Cumhur bizzat okuyup kararlarını ona göre veriyor. Bilmiyorlar ki, kimse okumaya dahi tenezzül etmiyor. Baksalar aslında yazdıklarını gören sayısı 10, okuyan ise iyimser bir şekilde 3'tür. Sosyal medyanın kullanımı hakkında daha önce de yazmıştım. Malum güruha anlatmak istedim ama biliyorum ki, onlar okumadan konuşmayı, bilmeden fikir sahibi olmayı maharet sanan kişiler. O yüzden kendimi bu konuda yormayacağım. Bir siyasi partinin il başkanı kim olmuş, kim gitmiş bundan ziyade şehrimizin daha önemli konuları ve problemleri var bunlar hakkında konuşmak istiyorum.
Hepinizin bildiği üzere COVİD-19 Pandemisi ile savaş halindeyiz. Henüz bulunan bir aşı olmadığı için hepimiz her an risk altındayız. Elimizde olan tek silahımız ise maske, sosyal mesafe ve hijyen. Bu silahları kullanırsak virüs bizden uzak duracaktır. Lütfen buna dikkat edelim. İnsanımız konunun ciddiyetinin farkında değil. Her gün bu şehirde insanlar ölüyor. Sıradakinin kim olacağı meçhul ama herkes sanki aşısını yaptırmış gibi ortalıkta. Ama iyi bir haber de vereyim, bu gidişle devam edersek Bingöl'de 3 aya kalmaz vaka sayısı sıfırlara ulaşır. Çünkü bu hızla ve rahatlıkla devam edersek 3 ay içinde hastalıkla tanışmayan kimse kalmayacak.
Tabi bir de bu salgının uzun süreli etkileri olacak.
Şu anda yavaş yavaş hissetmeye başladığımız ekonomik boyutu önümüzdeki yıllarda belirgin bir şekilde bizleri etkilemeye başlayacak. Her şey daha iyi olmayacak maalesef. Bu süreçte ekonomik birikimleriyle ayakta durmaya çalışan esnaflar bir bir teslim bayrağını çekecek, üretim aksayacak, üretimde oluşan açıkların kapanması için işçiye ve emekçiye iş yükü artarak yüklenecek. Kredilerini ödemeyenler hacizlerle karşılaşacak, çekleri karşılıksız çıkanlar batacak. Yurt dışından hammadde ithalatı yapmak zorlaşacak, üretim azaldıkça fiyatlar artacak, yerli hammadde yurt dışına satılacak. Hazır ürün yine daha pahalıya alınacak. Yani daha fazla zam, daha fazla enflasyon, paranın değersizleşmesi gibi durumlar hayatımıza daha yakından esir etmeye başlayacak.
Pandemi sürecinde öğrencilerden kira almayan, dükkânları boş kalan mülk sahipleri geçen yılların acısını tabii ki yine esnaftan ve öğrenciden çıkaracak. Mülk sahibinin çıkardığı acıyı tek başına sırtlayamayan esnaf durur mu? O da onun acısını vatandaştan çıkaracak. Bunun yanında üretim sektöründe de işler bu şekilde işleyecek. Herkes zararını birilerinden çıkaracak. Sonuç olarak da asgari ücretle çalışanlar, emeğini satan emekçiler, memurlar ve sabit gelirliler tek başlarına bu ekonomik yükün altında ezilmeye başlayacak. Yoksulluk sınırının altında olanlar, açlık sınırına yakın olanlar hepsi açlık sınırının altında yaşamak zorunda kalacak. Fakirleşeceğiz. Evet bazı kesimlerden bahsetmediğimi fark etmişsinizdir. Onlar devlet desteğiyle, hibeyle, teşvikle, kapitülasyonlarla falan yine zenginleşmeye devam edecekler. Belki bir kısmı daha yavaş zenginleşecek. Ama daha ilerleyen dönemlerde o da halledilir eminim.
Tüm bunlara paralel olarak toplumda sosyolojik ve psikolojik çözülmeler başlayacak. Özellikle salgın dönemi sonrasında psikolojisi allak bullak olmuş bir toplum göreceğiz. Çocuklarımız virüsten sandığımızdan daha fazla etkileniyor. Anlamını bilmedikleri bir olayın içerisindeler ve herkes bir şeyler yapmalarını söylüyor.
Geçen gün oğlum annesiyle konuşurken
– "Anne koronavirüs bitince asansörün düğmesine tekrar basabileceğim değil mi?" Diye sordu.
3.5 yaşında henüz. Bir de 2 sene eğitimlerinden, sınıf ve okul kokusundan uzak kalan çocukları düşünelim.
Hastalığa yakalanıp zorlu süreçleri gören insanların iyileştikten sonra tekrar eski psikolojiye kavuşabilme sürelerini, hayata adapte olabilme durumlarını düşünelim. İnsanların yine her gün birbirine sarılma, her gördüğünü selamla olaylarını benimsemelerini, sosyal mesafenin hayatımızdan çıkarılması dönemini düşünelim. Ama hayır! Bizim tek derdimiz var, "İl başkanı niye gitti? Kim gelecek?" Her gün şehrimizde insanlarımızı öldüren bir hastalık var. Ve bizim derdimize bakın lütfen. İl başkanı kim olacakmış. Yeryüzünde siyasetle bu kadar ilgili olup siyasetten bu kadar anlamayan bir toplum daha yoktur. Adamların çocukları okula gidemiyor, adamların evinde internet yok, adamların evinde bilgisayar yok, adamların çocukları eğitimden mahrum kalacak ama oturmuş kahvede il başkanı kim olacak diye tartışıyorlar, tweet atıyorlar. Yahu bu çocuğun eğitimi ile ilgili bir fikrin olsa ya. Ak Parti'nin teşkilatlanmalardan sorumlu genel başkan yardımcısını tweete etiketliyorsun da çocuğunun öğretmeninin adını bilmiyorsun sen daha. İyimser dileklerde bulunmayı bıraktım artık. Bu şehirde cidden iflah olmaz bir güruh var. Allah onları ıslah etsin diyorum.
Özetle belirtmek gerekirse, bu şehrin önceliğini sadece bir siyasi partinin il başkanına indirgemek şehre yapılan bir haksızlıktır. Gündemi meşgul edecek yegane şey COVİD-19 Pandemisi olmalıdır. Önceliğimizi iyi belirleyip ona göre mücadelemizi yapmalıyız. Yoksa her gün insanlar hastalık kapmaya, ölmeye devam edecek.