Sonumuz hayrola!Birçok gündem konusu var ama ben, tek konu yerine birden fazla konuyu işlemeyi uygun görüyorum bu kez! Paris'te haftalık mizah dergisi Charlie Hebdo'nun ofisine yapılan saldırının detayları ve akabinde Peygamber Efendimizi (s.a.v.) sözde tasvir edilen karikatürler üzerinden yapılan İslam düşmanlığını hepimiz üzüntü ve şaşkınlıkla izleyip duruyoruz. Bebek katillerinin ve İslamiyet düşmanlarının sırf Müslümanları töhmet altında bırakma adına nasıl bir yarış içinde olduklarını, Müslüman liderlerin ise algı operasyonlarına karşı nasıl tutum içinde bulunduklarına da şahitlik ettik, ediyoruz da! Dünyanın birçok ülkesinde Müslümanlar hem saldırıyı kınamak, hem de Peygambere hakarete karşı dik duruş sergilemek adına şiddetten uzak bir tutumla tepkilerini ortaya koyuyorlar. Fakat Türkiye'de her şey tıkırında işler bir vaziyette. Hele ki, Bingöl'de! Kutsallarımıza yönelik bu kadar aleni bir saldırı söz konusu iken Hrant Dink cinayetinin daha fazla gündemde tutulması da şaşırtıcı! Bu sözlerim, Hrant Dink cinayetini meşrulaştırma gayesini taşımıyor elbette! Dini, dili, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun, elbette ki insanların öldürülmesini tasvip edemeyiz. Fakat duygularımızı sıkıştıran husus, kutsallarımıza yönelik açık bir saldırı söz konusu iken bizim bu kadar rahat ve hiçbir şey olmamış gibi davranmamız! Peygamber Efendimize hakaret ediliyor ama bizler normal bir durumu yaşıyor gibi bir ruh halindeyiz. Çeçenistan Cumhuriyeti'nde 1 milyon civarında insan toplanıyor ve bu hakarete karşı tepkisini ortaya koyuyor. Fakat Türkiye'de, kınamaktan öteye bir tablo çizilemiyor. Elbette ki, şiddet içerikli eylemler olmamalı ama tüm dünyaya bu hakaretin kabul edilemeyeceğini gösterecek bir organizasyon da gerçekleştirilebilmeliydi. Kalabalık gruplar, ellerine tutuşturdukları “Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeni'yiz” dövizleri taşıyarak protestolarını gerçekleştiriyorlar ama yüzde 99'u Müslüman olan aynı ülkenin insanlarının ‘Anam babam sana feda olsun' dediğimiz Peygamberimize sevgisini göstermek adına “Peygamberimi seviyorum” diye döviz taşıyamaması sizce de biraz garip değil mi? Tepki büyük ama ne hikmetse basında da bir Hrant Dink cinayeti kadar yer edinmiyor! “Ermeni'yiz” diyebilecek kadar özgürlükçü iken, kutsallarımıza hakarete dur diyecek kadar cesur olamadığımız için üzüldüğümü ifade etmek istiyorum. Ne zaman bu kadar değiştik? Ne ara bu kadar özgürleştik(!)? Anlamıyorum! Peygambere hakareti lanetlemek için belli bir dini cemaate, siyasi görüşe ya da gruba mensup olmak gerekmiyor! Neden sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, halk, kısacası herkes aynı meydanda buluşamıyoruz? Müslüman olmamız, kenetlenmemiz için yeterli bir sebep değil mi? Peygamberimize yönelik hakaretlerde bulunanlar ve Müslümanları katledenler için söylenecek bir sözümüz var, o da “Zalimler için yaşasın cehennem!” MİLLİ EĞİTİM ATAMALARI Yereldeki bir diğer gündem konusu ise eğitimdeki atama sancıları. Malumunuz, gazetemizin 20 Ocak 2015 tarihli (dünkü) sayısında milli eğitim atamalarına yapılan siyasi müdahaleyi işlemiştik. Haberin altındaki yorumları takip ettiğimde, kişisel bir yaklaşım üzerinden mevcut atamaları savunanlar olduğu gibi, konunun ana temasını kavrayarak değerlendirmelerde bulunanlar da vardı. Haberde bahsedilen isimler üzerinden haklılık oluşturma çabasına girenlere şunu söylemek isterim ki, asıl mesele, siyasilerin bu işe müdahalesidir. Süper ötesi başarılarının bulunduğunu iddia edemeyiz ama bu şekildeki hak gaspına da sessiz kalınamaz! Bakanlığın yazılı sınavında 84 puan alıp il birinci olan, bir önceki yıl ‘çok başarılı' notu verilen bir eğitimciye bu kez 65 puan verip siyasilerin yakınlarına 99-100 puan vermek ve bu sayede onların idareci olarak atanmasını sağlamak vicdani ve ahlaki ise, söyleyecek başka sözüm olmaz! Gerçi bu tabloda vicdandan söz edilemez ya! Neyse… Eğitim ve sağlık atamalarında çok daha hassas davranılması gerekirken, kamuyu köye çevirmenin gururunu(!) yaşayanlar verdikleri zararın farkında değiller! Yaptıklarıyla gurur duyacak kadar basit bir düşünceye sahip olduklarını ben gibi herkes görüyor tabi ki! Pasifize edilen hiçbir idareciyle siyasi görüş birlikteliğim yoktur. Ama bu, haksızlığa göz yummam anlamına gelmiyor. Başarılı olmayabilirler. Fakat bunun yolu, adaletten uzak bir yöntemle elenmelerini sağlamak olmamalıdır. Ataması yapılan kimseler belki çok daha başarılı olacaklardır. Bunu zaman gösterecek. Fakat bir kez daha altını çizmek isterim ki, mesele atamanın şeklidir, siyasi müdahalenin varlığıdır. Doğru bir yöntemle yapılan atamada adı, köyü, siyasi fikri ne olursa olsun, hak ediyorsa o makama gelebilmeli. Aksi halde, bir sonraki dönem iktidar olacak siyasi düşünceye ya da isme, aynı uygulamayı yapma fırsatı verilecektir. Ve haksızlık, bir ömür boyu devam edecektir. Ne diyelim? Memleketin sonu hayrola… YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|