Kedinin özü fareyi görünce ortaya çıkarmış...!Seçim süreci olunca, sohbetin en hararetli anları da bu noktada şekilleniyor maalesef. Herkesin partilerin aday listelerini yaptığı ve bu listeler üzerinden seçim sonuçlarını şekillendirici yorumlar ortaya koyduğu bu dönemde, Cumhurbaşkanlığı seçim yarışına dair de çarpıcı örneklemeler yapılıyor, hatta ilginç ve bir o kadar ibretlik hikayeler de dinleme şansımız oluyor. Masanın diğer ucunda gözlüklerini burnunun ucuna tokuşturarak okuduğu siyasi haberi tümüyle bitirip derin bir soluklanmanın ardından gözlerini dikerek konuşmaya başladı; “Henüz 8-10 yaşlarındaydım. Köyde radikal bir solcu abimiz vardı. Halen hayatta ve görüşüyoruz. Bir gün ben ve aynı yaştaki bir arkadaşıma, sevip saydığımız Alevi kökenli bir köylümüze ait yakındaki kavun ekili tarlayı işaret ederek “Buraya girin, bir şey diyen olursa ben sizi korurum” dedi. Biz de çocuk aklıyla dediğini yaptık ve tarlaya girip kopardığımız kavunları kucaklamaya başladık. Bir iki derken, tarla sahibinin sesi yükseldi yakınlardan. Bizden tarlaya girmemizi isteyen ağabey, bir anda bağırarak bizi kovalamaya başladı ve o anın refleksiyle bizler de kaçmaya başladık. Arkamızdan da tüfekle havaya bir el ateş etti. Bizler, panikle kucağımızdaki kavunlarla kaçıp uzaklaştık ve sonra bir baktık ki, bizi tarlaya sokan adam tarla sahibiyle oturup kavun yiyor. Çocuk aklıyla buna bir anlam veremesek de yıllar sonra, bu durumu Amerika'nın Ortadoğu politikalarına benzetmiştim. Önce birilerini kendi elleriyle sahaya sürüyorlar, sonra o sürdükleri kitleleri ya da gurupları silahla kovalayıp ülkelerle dostluk ilişkileri geliştiriyorlar ve pastadan paylarını, hatta çoğu zaman pastanın tamamını alıp yiyorlar.” Bu anlatılanlardan etkilenmedim desem doğru olmaz. Şaşırtıcı ve günümüzün özeti diyebiliriz. Anlatılanlar bununla sınırlı değildi. Bir sonraki gün bir dost meclisinde ise yine sohbet konusunun siyasetle harmanlandığı bir anda Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili değerlendirmeler tek tek sıralanırken, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun kazanmasını istediğini beyan edip oy vereceğini belirten bir arkadaşımıza cevaben başka bir arkadaşımız şu hikâyeyi anlatarak yanıt olmuştu; “Günün birinde Padişahın huzurunda bulunan vezir, yanına sokulan kediyi severken padişaha döner ve;
Vezir kediyi alıp eğitmeye başlar ve verilen süre dolunca kediyle birlikte padişahın huzuruna çıkar.
Hikâye o ya, Vezir başlar talimatlar yağdırmaya. Kedi oturur, kalkar, cübbeyi öper, saygıyla eğilir, hatta ikramlıklardan servis dahi yapar. Herkes şaşkındır. Bir kedinin eğitilmesi, öğretilenleri tekrarlaması şaşkınlık ve hayretle izlenmektedir. Vezir ne kadar iyi eğitici olup kediyi hünerli bir hayvan olarak göstermeye çalışsa da Padişah tek hamleyle onca zamanlık emeği hiç eder. Cebinden çıkardığı fareyi avlunun ortasına salar ve bir anda elindeki tepsiyi kenara atan kedi, farenin peşinden koşmaya başlar ve padişah, vezirine dönüp şöyle der; “Evet vezirim. Çok iyi bir eğitmensin, kediyi dahi olsa iyi eğitip bize farklı sunabildin. Ama unutma ki, bu bir kedidir ve ne yaparsan yap, fareyi görünce özüne döner. Kediyi eğitebilirsin ama özünü asla değiştiremezsin” Hikâyeyi anlattıktan sonra devam etti arkadaş; “Bazen cilalamak, parlatmak, özgürlükçü cümlelerle farklı bir sunuş yapılarak algılar yaratılsa da, özüne bakmak lazım. Özü belli olanın sözünü neyleyeyim?” Bu hikayelerin üzerine söylenecek çok şey olsa da ben bu kez susma hakkımı kullanacağım. DİP NOT: Özgürlükçü ve demokrasi havarisi diye kükreyen ama her fırsatta hakaret içerikli yorumlarla özünü yansıtanları da görmüyor değiliz. Özü sözü bir olanlarla karşılaşmak ümidiyle…
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|