Herkes kendini sorgulasın!Salondakilerin nefesiyle ısınmıştı atmosfer! Öğrenciler pür dikkat dinliyordu, “Kim, ne söyleyecekti?” diye meraklı bakışlar eşliğinde… Karşılarında ilin yönetim kademesi vardı! Bu, ilk kez önlerine gelmiş geniş zamanlı bir fırsattı! Bu yüzden de akılları kurcalayan hususlar üzerine soru hazırlama telaşı da inceden inceye sarmıştı hafızaları! Program devam ediyor, yönetim kademesince Bingöl'ün eğitim, belediyecilik, güvenlik ve diğer alanlarla ilgili yapılan ve yapılamayanlar ile yapılması planlananlar anlatılıyordu. Arada, tavsiyeler de sıralanıyordu… Şehri bir bütün olarak değerlendirirken iyi bir idarecinin tarifini yapıp bunu Amerika'dan bazı örneklerle süsleyen, realist olunması durumunda başarılacaklardan bahseden Vali Bey, Bingöl'ün, 5-10 yıl sonra Paris olabileceğini söylüyordu. Aslında bunun gerçek olmayacağını biliyordu Vali Bey! Buradaki kastı; realist olunması, kaynakların doğru kullanılması ve sağlıklı bir iletişim ve güç birliği ortamıyla bunun başarılabileceğini vurgulamaktı. Haklıydı! En nihayetinde bu, şahsının bir temennisiydi, belki de hayal ettiği Bingöl idi. Memleketini seven, kalkınmasını arzulayan her birey için “güzel, gelişmiş bir Bingöl” hayali bağlamında etkileyici temenni ve sözlerdi bunlar! Doğru planlamaların yapılması, kaynakların doğru kullanılması, fikirsel istişareler ve güç birliğiyle bu güzellikleri hayata geçirmemiz elbette mümkündür! Lakin Bingöl'de siyasi ve bürokratik alanda realist yaklaşımların pek de görünür olmadığı gerçeğini söylemekten kaçamayız! Siyasiler tarafından dikkate alınmak, telefonla aranmak, taleplerin bizzat ilgili siyasi tarafından kendisine aktarılmasını arzulamak yerel bürokrasimizin klişe tabusu haline dönüşmüştür. Bir diğer handikap ise bürokratlarımızın kendini “devlet” olarak görme aciziyetine kapılmasıdır. Onlar, devletin gücünü kendi gücü olarak ortaya koymak ve ilelebet sürdürmek ister! Asla risk almak istemezler! Çünkü çalışınca hata yapma riski oldukça yüksektir. Bu yüzden klasik evrak imzalama, yapılması gereken işlerin takibini sürdürmek gibi görevlerle meşgul olurlar. Kurumsal işleyişi sürdürürken yaptıkları faaliyetler anlatıldığında “ne çok çalışıyorlarmuş!” dersiniz! Oysa bahsettikleri rutin işlerdir! Bu yönüyle bakıldığında, Vali Bey'in bahsettiği “realist” bürokrasiyi göremiyoruz! Ben, durum tespitinde daha farklı bir pencere çizmek istiyorum! Muş ilinde aklı dengesi yerinde olmayan bir engellidir Hasan! Kızdırıldığı anda ağzından çıkan cümleler ne kadar ağır olsa da insanlar bununla eğleniyor, asla sinirlenmiyor ve bu hususta kışkırtıcı bir tavırdan da sakınmıyorlar. Öğrencisinden öğretmenine, kamu görevlisinden esnafına… Herkes Hasan'ı kızdırıp o olmadık sözleri işitir ama bu onlar için vazgeçilmez bir eğlencedir! Derken, günün birinde Muş Valisi, Hasan'ı makamına çağırtır. Masum bir şekilde makam odasına giren Hasan, Vali'nin keyifli yaklaşımı karşısında gevşer, yaşadığı rahatlık konuşmalarına dahi yansır! Vali Bey, ilin bürokratlarına kızgındır! Bu yüzden Hasan'a “Makamlarına gideceksin ve o sözleri onlara sarf edeceksin. Bunu başarabilirsen bu ayki maaşımı tümüyle sana vereceğim” diyerek isteğini beyan eder. Hasan şaşkındır! Bir aylık maaş ödülü ise kulaklarına adeta bir melodi gibi fısıldıyordur! Teklifi kabul eden Hasan, heyecanla kapıya yönelir ancak tam çıkacağı sırada “bir fikrim var” dercesine dönüp Vali Bey'e seslenir; - Sayın Valim, benden tüm bürokratlara o lafları söylememi isteniz ya, Vali şaşkındır! Ama Hasan, Vali'nin isteğini kısa yoldan halletmiştir, tüm bürokrasiye söylenecek sözleri Vali'ye söylemiştir! Söylenmekten yorulunca Vali Bey'e yaklaşır ve mırıldanır; “Alayım maaş ödülümü” Vali de çaresizce maaşı miktarındaki parayı Hasan'a öder! Söylemlerin bir önemi yoktur. Önemli olan, hikâyenin ne anlattığıdır! Bu hikâyeden yola çıkacak olursak, Bingöl'deki bürokrasiye yönelik eleştirilerin ana hedef noktası Vali Bey'dir. Bu benzetme, siyasi mekanizma için de geçerlidir. Alt kademelere yapılacak eleştirilerin bir hikmeti olmayacaktır. Bu yüzden söylenecek sözümüz varsa, onu da tüm icraların başındaki insanlara söylememiz gerekir. Gerçekçi olmamız gerektiğini söyledik ya! Bürokrasi yeterli değilse bunun sorumlusu Vali'dir, başarılıysa bu da Vali Bey'den kaynaklıdır. İktidara bağlı siyasi mekanizma başarısızsa bunun sorumlusu Bakan Bey'dir, başarılıysa o da yine Bakan Bey'den kaynaklıdır. Bu durum belediyede de, üniversitede de aynıdır! Yöneten ve idare edenlerin “başarısızlıktan” yakınma lüksü yoktur, olamaz da! Sistemden kaynaklı boşluklar, devlet idaresine dair kurumsallaşma eksikliği, farklı sıkıntılar veya etkinlik yaratamama sorunları bulunabilir! Ama en nihayetinde, yöneten ve idare edenler ne kadar başarılıysa, alt birimler de o kadar başarılı olur! Bunlar bir eleştiri değil, sadece bir durum tespitidir! Hem, ne demişti Vali Bey? “İdeal bir yöneticinin hedefleri olmalı ve eleştirilerden korkmamalı” Ve gelelim Vali Bey'in en başta aktardığımız “Bingöl'ün, 5-10 yıl sonra Paris olabilir” sözüne! Evet! Kesinlikle olabilir! Bu yöndeki temennisini de memnuniyetle karşılıyorum! Ama yöneten ve idare edenler ne kadar realist olur ve başarı için azmederse, iyi bir ekip oluşturup çabalarsa, bunu başarmak da o kadar mümkün olur! Ve diyorum ki, herkes kendini sorgulasın ve işe kendisinden başlasın! Vesselam… YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|