Yetki sizde olsaydı...?Gençlik ve Spor İl Müdürü ile Milli Eğitim Müdürü atamaları yapıldı. Memlekete hayırlı olsun diyelim. Ancak atamalara dair eleştiriler olduğu gibi takdir ve tebrikler de öne çıkıyor. Bizler, atamaları yapılanların isimlerine bakmaksızın durumu biraz daha genel bir değerlendirmeyle işleyelim. Bu atamalar sonrası yapılan yorumlar incelendiğinde kamuoyunun bir kısmının, kurum amirlerinin Bingöllü olmamasından yana tavır takındığı görülüyor. Nedeni ise Bingöllü yöneticilerin olduğu alanlarda gerek kurum içinde, gerekse halk açısından adamcılık, kayırmacılık, torpil ve benzeri hususların yaşandığına olan inanç. Bu nedenle Bingöl'deki kurumlara farklı illerden yönetici atanması gerektiği görüşü ifade ediliyor. Bu konudaki görüşlerin bir etkileşimin sonucu ortaya çıktığı düşünüldüğü gibi bazı yaşanmışlıklara dayandığı da hissedilebiliyor. * * * * * * * * Bir kısım ise yöneticilerin Bingöllü olması gerektiğini düşünüyor. Bingöllülerin de yönetebilecek kapasitesinin olduğu, bir takım bireysel eleştirilere dayandırılarak farklı illerden atama yapılması isteğinin doğru olmadığı kanaati öne çıkarken, altı çizilen en önemli yorum ise şöyle; “Kendi insanımızı beğenmeme eğilimine sahibiz. Sürekli bir yabancı hayranlığı var. Tüm kurum amirleri elbette Bingöllü olmamalı, en nihayetinde başka illerde de Bingöllü yöneticiler olduğu gibi Bingöl'de de farklı illerden yöneticiler olabilir. Ancak kendi insanımızı hor görmekten de vazgeçmeliyiz. Nihayetinde kimse yönetici doğmuyor. Kendi insanımıza da yönetebilme imkânı sunulmalı.” * * * * * * * * Bir kısım ise liyakat esasına vurgu yapıyor. Bingöllü ya da farklı bir ilden atamanın önemli olmadığı görüşünü savunan kesim yönetilen kurumun etkin olması isteğini aktarırken, bu kesim üzerinde de kısmen torpil ve adamcılık gibi olumsuz tutumlardan yakınma olduğu görülebilmektedir. Kısacası, herkesin dilinde “liyakat” esası ön planda! Bu önemli elbette! Ancak işin özüne bakıldığında esasların, duygusal bağlara yenildiğini de görebiliyoruz. Çünkü yakınlık dereceleri ve yönetenle olan kişisel ilişkiler çoğunlukla bu esası örtbas edebiliyor. * * * * * * * * Öte yandan; kamu ihaleleriyle ilgilenenler ilgili yöneticinin kurumdaki ihaleleri yakın çevresine verdiği inancına ve yorumlarına sahipken, işsiz bir vatandaş da kamu yöneticilerinin ve özellikle siyasilerin sadece kendi yakınlarını işe aldığı ve kendisi gibi referansı olmayanların ötelendiğini düşünmekte. Özellikle İş-Kur alımlarında sürekli aynı isimlerin çalıştırıldığı inancı yüksek iken, yapılan kuraların da formalite olduğu öne sürülüyor. Aynı durum, yoksullar için yapılan yardımlarda da öne çıkıyor. Şartlar bakımından eşitlik olmasa da kendisine her koşulda yardım yapılması gerektiğini düşünenler, şahsına veya yoksul olduğuna inanılan yakınına yardım edilmediği durumlarda da tüm yardımların kurum yöneticilerinin ve siyasilerin çevresine yapıldığını ifade ediyor. Gelelim işin özüne; Yaklaşık 13-14 yıl önce benzer bir durum yaşamıştım. İl Özel İdaresi Müdürü Turgut Bey'in vefatından hemen sonra boşalan müdürlük için ismini vermek istemediğim bir hemşehrimizin talebi olmuş, aynı anda Adıyamanlı birinin de bu makama talip olduğu belirtilmiş ve bu hususta kendisine destek olmam istenmişti. Önce mektuplarla başlayan bu talep aktarımı, sonrasında yüz yüze görüşme ile noktalanmıştı. Görüşme esnasında hemşehrimiz olan yöneticiye verdiğim yanıt; “Sizin olmanızı arzu ederim ancak kabiliyetler noktasına bakmak lazım. Şayet Adıyamanlı dediğiniz kişi sizden daha iyi bir yöneticiyse o olsun. Şayet siz daha iyiyseniz sizin olmanızı arzu ederim. Şöyle ki, şayet kabiliyet ve beceri noktasında şartlarınız eşit olursa, yine sizin tercih edilmenizi isterim. Bizim için kişiler değil, memleketin geleceği önemlidir” şeklinde olunca, kayıtsız şartsız bir destek bulamayan bu hemşehrimizi son görüşüm olmuştu. Nihayetinde ikisi de bu makamı elde edememişti. Bu da demek oluyor ki, herhangi bir konuda bir görev, bir destek verdiğiniz ya da talebini karşıladığınız kimseler için en iyi kişi olabiliyorsunuz. Aksi durumda ise sizden kötüsü yoktur. Bu karakter mi, yoksa fıtrat meselesi mi? Yorumu size bırakıyorum… Evet, bir yönetici atanacaksa Bingöllü olmasını isterim. Ancak her atananın kabul edilmesi de beklenemez. İlla bir kuruma yönetici atanacaksa tabi ki kabiliyetli, işin ehli ve nitelikli olması, o kuruma bir katma değerinin bulunması, hizmet alanında etkin olması ve şehrin gelişimine katkısı temel önceliğimizdir. Ancak hiçbir kabiliyeti olmamasına rağmen sırf siyasi referansla atanmış olması da o yöneticinin her yaptığının tasdik edilmesi manasını taşımıyor. Aslında hepsinin temelinde adalet yatıyor. Adalet yoksa şayet; hak etmeyene görev, hak etmeyene iş, hak etmeyene yardım, hak etmeyene her şey verilir. Bu hak teslimatı sadece yöneticilere veya onların atamalarını yapan siyasilere ait değildir. Biri de dönüp der ki; “Oy verirken adalet ve liyakate baktın mı ki, sonrasında adalet bekliyorsun?” Son bir soru; atama yetkisi sizde olsaydı şayet, yakınlık, siyasi görüş birlikteliği, hemşehricilik kavramları ve liyakat esaslarını da düşünerek kimleri atardınız?
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|