Sorunlarımız ve lgbt rezilliği!Başlangıcından sonucuna kadar tartışmalar ve eleştirilerle dolu bir seçim sürecinin hemen akabinde rahmet ayı Ramazan'ı karşılamak seslerin kısılmasına yetti de arttı bile. Her ne kadar camiler dolup mukabelelerde buluşulsa, manevi atmosfere kapılan bir toplum olabilme başarısını göstersek de, günlük yaşamın gelişmeleri de alabildiğince uzuyor. Zamanının önemli bir kısmını sosyal medyada geçiren bireylerin dilindeki yegâne konu ise hiç şüphesiz Müslümanların yaşadığı zulümler, Suriye meselesi, Taksim'deki LGBT yürüyüşü ve koalisyon görüşmelerine hazırlık aşaması… Hepsi bir birinden önemli konular. Fakat yaşadığımız bu toprakların sorunlarını da görmezden gelemeyiz. Gelmemeliyiz de! “Birkaç kelime söylemeliyim” dediğim o kadar çok konu var ki, hangi birinden başlayacağımı kestirmekte oldukça güçlük çekiyorum. SÜTAŞ YATIRIMI BİTİRİLEMEYEN HASTANE BİNASI Önceki akşam bir dost sohbetinde de yüklenici firmanın mali açısından iyi durumda olmadığı, hastane inşaatının bitirilmesinin mümkün görülmediği belirtiliyordu. Görünen o ki, Bingöl uzun bir süre daha yeni hastane binasına kavuşamayacak. Bu hususta şehrin yeni seçilen milletvekillerine seslenmek istiyorum; “Başka illerde başlayan hastane binaları hizmet vereli aylar/yıllar olmuş iken, Bingöl halkının cezalandırılmasına ve kaliteli sağlık hizmetinden mahrum bırakılmasına sebebiyet veren bu konuya müdahale için el birliğiyle ilgili ve yetkili tüm makamların kapısını aşındırmanızı ısrarla istiyoruz. Bu hususta gerekli özveriyi göstermeniz ve sonuç almanız, bu şehre yapılabilecek en büyük iyilik olacaktır” BÜROKRASİ HANTALLIĞI HASTALIĞA DÖNÜŞÜYOR Bir kez vurgulamakta yarar görüyorum ki, bu şehrin siyasilerden çok güçlü bürokratlara ihtiyacı vardır. Üst kademelere yerleştirilecek Bingöllü bürokratların bu şehre siyasilerden daha hızlı ve kalıcı hizmetlerde bulunacağına yürekten inanan biriyim. Şehrin yereldeki bürokratları da artık günlük işlemleri takip edip klasör dolusu evrakları imzalamaktan yorulmak yerine, işbirliği yaparak eksikleri giderme çabasını ortaya koymalı. Belediye; şehir temizliği, kaldırım işgali, yarım kalan yolların yenilenmesi, imar revizyonundaki sorunları ve yaşanan mağduriyetleri giderme yolunda artık toparlanmalı ve toplumun sesine kulak verip çözüm yolunda güçlü ve hızlı adımlar atılmalı. İl Özel İdaresi; köy yollarındaki çalışmalarını daha kaliteli yapmalı ve ihtiyaç duyulan alanlarda çalışma ağını genişletmeli. Karayolları Şube Şefliği; zahmet buyurup şehirlerarası yolların halini görmeli ve eksikleri gidermek için Elazığ'ın ıslık çalmasını beklemek yerine yenileme faaliyetlerini hızlandırmalıdır. Muş, Erzurum ve Diyarbakır yolları çukurdan geçilmiyor, Kervansaray ve Kültür kavşaklarındaki kazalara sebebiyet verecek riskler acilen ortadan kaldırılmalıdır. Kurumları ve hantallıklarını saymakla bitiremeyiz elbette. Buradan, birkaç ay önce ilimizde göreve başlayan Sayın Valimiz Yavuz Selim Köşger Bey'e seslenmek istiyorum; “Bürokratları toplayıp sorunları ve çözüm yollarını masaya yatıracağınız bir toplantı düzenlemeniz ve bir süre sonra ikinci bir toplantıyla hangi sorunların çözüldüğünü sorgulamanız bürokrasiyi harekete geçirecektir. İnanıyoruz ki, ilin valisi olarak ortaya koyacağınız tavır ve irade, şehrin irili ufaklı sorunları bir yana, köklü sorunlarına da çözüm getirecektir. Yeter ki, inanın ve kararlılığınızı koruyun” KOALİSYON ARAYIŞLARI İSLAM CAOĞRAFYASINDAKİ ZULÜMLER LGBT DESTEK YÜRÜYÜŞÜ Sözde ‘Onur Yürüyüşü' adıyla yapılan ve onurdan nasibini alamamışların meydanları doldurduğu bu yürüyüş, tam bir faciaydı. Ramazan ayında böyle bir organizasyonu düzenlemek, kutsallarımıza dil uzatmak ve bunu ‘demokrasi' ile bağdaştırmak kelimenin tam manasıyla rezillikti. Bu sözde onur yürüyüşünü düzenleyenlere de, bunu normal göstermeye çalışanlara da, ‘velev ki ibneyiz' pankartı taşıyanlara da onların tabiriyle tek bir sözüm var, “İbneliğin lüzumu yok!” Bu rezillikleri “Demokrasi ve İnsan Hakları” kisvesi altında topluma kabul ettirme ve sıradan birer eylem gibi gösterme çabasına da anlam verebilmiş değilim. Seçim öncesinde “Şeyh Said'in torunlarıyız” diyerek nara atanların Şeyh Said'in şahadete erdiği gün düzenlenen bu kepazeliğin yanında yer alması da manidardı. Hele ki, sosyal medyada ısrarla bunu savunanlara da teessüf ediyorum. Bir tarafta Şey Said'in torunları olduklarını öne sürüp o günde hiçbir etkinlik düzenlemeyenler, diğer tarafta eleştirilip çoğu zaman katledilen Hüda-Par'ın Şeyh Said'i anma etkinliği düzenlemesi. Yaşananlar bireylerin ve toplulukların samimiyetini gösteriyorsa (Ki, öyledir. Ne demişler? Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz) burada durup düşünmek lazım. Şu noktayı kaçırmamak lazım; Hiç kimse, LGBT'lerin yaşam hakkının gasp edilmesinden yana değildir. Herkes dilediği gibi yaşar. Fakat beni rahatsız etmeye, kutsallarıma dil uzatmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Kadın cinayetleri daha fazla iken, LGBT'lerin böyle bir yürüyüş yapmasının gereği nedir? Kim gidip katletmiş onları? Kim yaşam haklarına müdahale etmiş? Her türlü rezillikle yaşamlarını sürdürürlerken, onlara müdahale eden kim olmuş? Yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede Ramazan ayında böylesi bir rezilliği yaşayan ve yaşatanların demokrasi dersine ihtiyacımız yoktur! Kutsallarımıza dil uzatıp bizden saygı bekleyemezsiniz. Dilediğiniz gibi yaşayabilirsiniz. Ama bilesiniz ki, topluma ahlaksızlığı empoze etmenize izin verilmeyecektir. Daha fazla uzatmak istemiyorum. Temennim odur ki, ilimizdeki, ülkemizdeki ve İslam coğrafyasındaki zulümlerin son bulması, sıkıntıların giderilmesi ve daha ahlaki bir toplum olabilme başarısını gösterebilmemizdir. Sağlıcakla kalın... YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|