Geziciler ve istismarcılar!Neredeyse bir aydır gündem değişmiyor, tüm haber kanallarında aynı haberler yer alıyor. İstanbul Gezi Parkı eylemleri bir anda gündemin tek konuşulan ana maddesi oluyor. Sosyal medya ise bu işin çığırından çıkarılmasında en etkin rolü üstleniyor. Gündem bu şekliyle ilerlerken, bizim de gözümüz kulağımız orada tabi ki. Yakıp yıkma o kadar sıradanlaşıyor ki, buna ‘demokratik hak arayışı' etiketi yapıştırmakta ısrar edenler olduğu gibi, ülkenin geleceğini hiçe sayıp sırf siyasi geleceği adına bu çirkef olayları sahiplenip çapulcu olduğunu vurgulayan siyasetçileri artık herkes daha açık görüyor. Okuduğum yeni bir haberde ‘1. Çapulcular Kurultayı' adı verilen Kadıköy Müjdat Gezen Sahnesi'ndeki toplantıda Tüm Gençlik Birliği (TGB) Başkanı Çağdaş Cengiz, “Mesele Gezi Parkı meselesi değildir. Mesele hükümeti devirme meselesidir… Ateş Silivri'de, Hatay'da ve diğer cephelerde daha önce yanmıştı. Gezi Parkı vesile oldu” diyor Ergenekon davasında kararın açıklanacağı 5 Ağustos günü Silivri'ye şimdiye kadarki en büyük çıkarmanın yapılacağı görüşünü ekliyor. Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel'in ise “eylemlerin hükümet devrilip sistem çökene kadar sürdürülmesi gerektiğini” söylediği kaydediliyor. Her şey bu kadar açık ve net iken, yaşananları görmezden gelen birileri popülizm duygusu ekseninde demokrasi dersi vermeye çalışınca insanın tansiyonunu kontrol etmesi güçleşiyor. Öte yandan, düne kadar Kürt Sorunu eksenli Doğu'da yaşananları, sokak eylemlerini eleştiren ve biber gazına karşı bağışıklık kazanan bölge insanına terörist damgası vurmakla kalmayıp bu etiket üzerinden kendilerine ülkenin tek sahibi rolünü biçenler, bu gün daha fazlasını yapıp ortalığı savaş alanına çevirişlerini ‘demokratik hak arayışı' diye nitelendiriyorlar. Yesinler demokrasi anlayışını! Sizin ağa babalarınızın kimler olduğunu, bu işi kimlerin organize ettiğini bu millet gördü. Akılları sıra Çözüm Süreci'nde yaşanan olumlu gelişmelerin önünüz kesmek için zaman kazanacaklar, belki de unutturacaklardır. Neyse ki başarılı olamadılar. Bu noktada MHP ve BDP'nin de hakkını teslim edelim. Bu iki partinin tabanını sokaklara dökme çabası karşılık bulmadı. Onların aklıselim tutumu sayesinde eylemler kısa sürede etkisini yitirdi. Zararları büyük oldu ama hedefe ulaşamadılar. Bu millet kimin KeMal olduğunu gördü. Nasipse ilk fırsatta dersini de verecek. TECAVÜZ DAVASI… Günler Gezi Parkı eylemleriyle devam ederken, bir anda Bingöl'deki elim olay gündeme oturdu. 14 yaşında cinsel istismara maruz kalan ve 2 yıl boyunca bu vahşetin etkisinde kalan bir kız çocuğunun yaşadıkları bir anda patlak verdi. Hele ki, insanlık dışı olayda parmağı bulunan askeri personellerin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması tepkileri zirveye çıkardı. Nefsine hakim olamayıp iki dilim baklava çalan çocukları 12 yıl hapse mahkum eden yargı, 18 yaşından küçük bir kız çocuğuna tecavüz ettiği belirtilen uzman çavuşları ‘askeri personeldir, bir yere kaçamazlar' gerekçesiyle tutuksuz yargılanmak üzere salıveriyor. Ve gelelim devletin yaptığı girişimlere ve hem mağdur olan kız çocuğuna, hem de ailesine yapılan sözde desteklere… Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, günlerdir açıklama yapıyor, gerekli görüşmelerin yapılıp kız çocuğunun koruma altına alındığını vurguluyor. Ya Bingöl Milletvekili Sayın Eşref Taş'ın açıklamasına ne demeli? Tam manasıyla içler acısı! Bir milletvekili işin hangi boyutuyla ilgileniyor bakar mısınız? Cinsel istismara maruz kalan 16 yaşındaki bir kız çocuğuna sözde sahip çıkan devletin ilgili makamları, Milletvekili Eşref Bey'in de bahsettiği üzere Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı fonundan yardım edileceğini vurguluyor. Ne yani, 2-3 bin lira nakdi yardımda bulunarak aileyi koruyacağınızı mı zannediyorsunuz? Bu işin takipçisi olacağınızı söyleyebilirsiniz ama işin maddi boyutunu satır aralarına serpiştirmenizi akla ziyan görüyorum. Yazıklar olsun! Kızın yaşadığı travmayı az da olsa biliyorum. Hele sarf ettiği bazı cümleleri işitince aklının nasıl uçtuğunu fark etmek bir yana, yaşadıklarının manasını kaldıramayacak hafiflikteki zihin hali yürek burkuyor. Psikolojisi düzgün bir insan asla o sözleri söylemez… Bu tür vakalarda yapılması gereken iş, mağdureyi ve ailesini olayın vuku bulduğu yerleşim alanından uzaklaştırmak, onlara çok farklı bir yerde yepyeni bir yaşam sunmaktır. Aile Bingöl'den gönderilip farklı bir şehre yerleştirilebilir, haklarında çıkan haberleri göremeyecekleri, duyamayacakları bir ortamda psikolog desteği de verilerek yeni bir yaşam oluşturmaları sağlanabilir. Gerekirse kızın adı soyadı bile değiştirilir. Maalesef Bingöl'ün yanı sıra ülke genelinde büyük tepki oluşturan, insanları çileden çıkartan bu vahşet karşısında olaya el koyduğunu savunan Bakanlık, ilgili makamlar ve kişiler, aileyi 2-3 bin liralık nakdi yardımla terbiye etmeye çalışıyor, bu şekilde kendilerine sahip çıkıldığını gösteriyor! Bu kız çocuğu kadar devletin haline de acımamak elde değil! İşin özü şu ki, bu vahşete imza atanlar gün ışığının tadını çıkarıyor, kız çocuğu ise evinde koruma altında (!) tutuluyor. Rapor hazırlama telaşını yaşayan Bakanlığın hali ise ortada. DİPNOT: Olayın çarpıtılmadan, siyasete alet edilmeden, toplumun tümü tarafından tepkiyle karşılanmasını saygıyla karşılıyorum. Fakat benzer birçok vaka yaşanırken ve birçok mağdur avukat bulamazken, Barolar ve bazı kesimler kalkıp işin takipçisi olacağını vurguluyor. Bu iş kamuoyunda büyük topladığı için mi meydanlardasınız? Acı olayı lanetliyor ve bu vahşeti yapanların gerekli cezaları almalarını diliyorum. Fakat konunun saptırılmasının kabul edilemeyeceğinin de altını çizmek istiyorum. YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|