Dedikodu tayfası ve bingöl listesiMerkezi İstanbul'da bulunan “Cenaze Ağlama Derneği”nin yaptığı iş, kimi kimsesi bulunmayan, yada ünlü olup da pek sevilmeyen, bu yüzdenden de ölümünden sonra ağlayanı bulunmayan kimselerin cenazelerine katılıp ağlamak ve bunun sonunda ücret almak. Neyse ki, Bingöl'de böyle bir durum yok. Herkes, tanımasa bile ölüme üzülüyor, cenazenin defnine katılıyor, taziyesine gidip Fatiha'sını okuyor. Gözyaşı dökülüyorsa, o da sevdiğinden, değer verdiğindendir. Lakin dedikodu üzerine bir dernek kurulsa Bingöl'de, sanırım iyi de iş yapar, hatta en revaçtaki sivil toplum örgütü(!) olur! Akıllıların alaylı yaklaşımlarıyla insanların kafayı yediği, delinin daha da delirdiği bu topraklarda, ‘batıyor' yaygarasıyla esnafların iflasa sürüklendiği ve siyasi konulara dair iddiaların yalan dahi olsa, “gerçekmiş gibi” anlatılmasını sanatsal olarak icra edenlerin yoğunluğunu hissedebiliyoruz. Bingöl'ün yakın geçmişine bir göz attığınız da, ne demek istediğim çok daha iyi anlaşılacaktır… Yüce Rabbim, bilmediği konular üzerine fikir beyan eden, oturduğu her ortamda duyumdan öteye geçmeyen iddiaları gerçekmiş gibi lanse ettiren, insanların şahsına yada ailesine yönelik asılsız söylemlerde bulunanları ıslah etsin. Amin. İslam'ı çok iyi yaşadığımızı savunsak da, gıybet noktasında dinimizin koyduğu yasaklara bir türlü aldırış etmememizin tarifini ise yine sizlere bırakıyorum… Bu konuda elbette çok şey söylemek istiyorum ama aynı hataya düşme tereddüdünü yaşıyorum. Şunu tavsiye edebilirim ki; ölümün sebeplerini merak etmek, araştırmak, yaşananlar üzerinden mantık yürütmek yada ‘öyle diyorlar' sözü üzerinden duyumları sohbet konusu edinip aileyi üzmek ve daha acısı taze iken bunun üzerinden siyaset devşirmek yerine, ölene dua etmek, aileye Allah'tan yardım dilemek en makbul davranış olacaktır. * * * * * * * * * Ve gelelim gündemin bir diğer konusu olan AK Parti aday listesine… Aday listelerinin bireyler üzerinden değerlendirmenin ötesinde, tabloyu yanlış okumanın ortaya çıkardığı handikaplar olduğu kanaatindeyim. Söylemlerin içeriği ve sunum biçimlerine baktığımızda “kadın aday” ifadesi üzerinden yapılan yorumların “Ne yani!' Kadın aday olamaz mı?” tepkisini tetiklediğini görüyoruz. Aslında AK Parti'nin listesinde eleştirilerin hedefi, hiç şüphesiz Şebnem Koçakelçi hanımefendinin listeye giriş biçimidir. Fakat eleştirilerin ortaya konuluş şekli son derece yanlış. Eleştirinin özü şudur; 39 kişi Bingöl'den aday adayı oldu, yığınca maddi külfetin altına girdi, temayüllerde ve kamuoyu araştırmalarında öne çıkabilmek için ciddi masraflarda bulundu. Üstelik bu aday adaylarından 3-5 tanesi de bayandır. Tüm bunlara karşılık Bingöl'den müracaatı bulunmayan, buradaki tanıtımlarda emek ve zaman harcamayan, üstelik kendi aile ve akrabalarının haricinde hiç kimsenin tanımadığı birinin listeye girmesi hazmedilemiyor. Bir diğer husus, merkezden (aynı köylü sayılacak) iki aday tercih edilmesi ve Solhan ile ‘kuzey' diye tanımlanan ilçelerden birine adaylık verilmemesi. Tüm bunların üzerine Celal Ayrancı'nın ölümü de eklenince, siyasete kan buluştı, işler tam bir çıkmaza girdi. Bu hamur, daha çok su götüreceğe de benziyor. Çünkü ciddi bir tepki, hatta boykot çağrılarına varan durumlar gündeme geldi bile. Sonuç ne olur, bekleyip göreceğiz. Eleştirideki hata nedir? Her konuşanın ağzından “Kadını getirip liste 1'e koydular” sözünü duyuyorum. Bu, eleştirinin daha ilk andan itibaren yanlış sunulduğunu gösteriyor. “Kadın aday” ifadesi ile başlayan eleştiriler, tüm bu bahsedilen hususları gölgede bıraktığı gibi toplumun kadına karşı olduğu algısına sebebiyet verdiği için “kadın aday olamaz mı?” şeklinde karşı atak oluşmasını sağlıyor. Aslında toplum, daha doğrusu aday adaylarının ve onların yakınlarının (azımsanamayacak bir çoğunluk) kadın adaya karşı değil. Tanımadıkları, Bingöl'den müracaatı olmayan bir kişinin bir anda liste 1'e konulmasına karşılar. Toplumdaki eleştirileri bir bütün olarak ele aldığımızda şunu görüyoruz ki, hiç kimsenin Şebnem hanımla bir sorunu yok. Zaten çoğunluk tanımıyor bile! Fakat sürece dair eleştirilerdeki ifade yanlışlıklarının yol açtığı sıkıntılar var. Şebnem Koçakelçi hanımefendiyi bir gazeteci olarak ben de tanımıyorum. Tanımadığım bir kimse hakkında önyargılı konuşmayı, eleştiride bulunmayı elbette doğru bulmuyorum. Bingöl'den ilk kez bir kadın aday gösterilmesini önemli bulmakla birlikte, “belki erkeklerden daha fazla katkısı olur” düşüncesini de taşıyorum. Bingöl'den seçilip Meclis'e gittikten sonra ne tür katkılarının olacağını da zamanla göreceğiz. Ayrıca rahmetli babasının CHP'li olduğu bilgisi üzerinden Şebnem Hanımı eleştirmeyi de açıkçası yakışıksız buluyorum. Daha düne kadar farklı partilerde görev yapıp bugün AK Parti'de yada bir başka partide siyaset yapanları da görüyoruz. Eğer eleştiriler doğru temeller üzerine kurulmazsa, duygusal tepkiden öteye geçmez ve yanlış varsa bile düzeltilmesi sağlanamaz. Şebnem hanımın yakınlarına da bir tavsiyem olacak elbet! Eleştirileri hazmedemeyebilirsiniz. Ancak daha şimdiden sosyal medya üzerinden “gelirsek gününüzü göstereceğiz” şeklinde aba altından sopa göstermeye kalkarsanız, en büyük zararı kendiniz vermiş olursunuz. Kimse kimseden çekinmez, 4 yıl da susmaz, hiç bir şey yapılamasa da itibarın zedelenmesi sağlanır. Bu diğer adayların yakınları için de geçerli. Bu yüzden bireylerle tartışmalarda lütfen daha düzeyli ve yakınınız dahi olsa aday olan kişinin adına karar verici cümleler kurmaktan kaçınınız. Sonuç olarak; herkesin içinde bir yara kaldı bu süreçte. Kimin sandıkta nasıl bir karar vereceğini 7 Haziran akşamı öğrenmiş olacağız. Bugün konuşulanların suni bir gündem mi olduğunu, yoksa gerçek bir tepki mi olduğunu o gün hep birlikte göreceğiz.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|