Canınız cehenneme!“Hz. Ömer'in adaleti” kavramı sıkça kullanılır. Son dönemlerin moda kelimelerinden ya da ‘yaklaşım' olarak da özetleyebileceğimiz hususlardan biridir bu! Adil olmak, eşitçil yaklaşmak, Hakkı gözetmek ve hak yememek olarak farklı ifadelerle şekillendirilebiliyor. Genellikle siyasi ve bürokrasi tarafından sıkça kullanılan bu sözcükler, çoğunlukla “işinizin gerçekleştirilmesi talebinize karşılık” ‘işinizin olmayacağı manası üzerine kullanılır ama biliniz ki, işin özünde altı boştur bu cümlelerin. Ne adalet vardır, ne de hakkı gözetmek! Sosyal medyada gezinirken, bir öğretmenin “Şube Müdürü olma sırası bende sanırım, Dün gece komşu okuldan bir öğretmen Şube Müdürü olarak atandı, sıra atlayacak değiller her halde;)))” şeklindeki paylaşımına rastladım. Biraz ironi idi. Ama yazılanlardan çıkan sonuç netti. Şube müdürü olma arzusu ile olamama sancısı aynı sözcüklerde saklıydı. ‘Olma' arzusunun yoğunluğuna karşılık, olamamanın sebebini “dayım yok” sözleriyle özetlemekle yetiniyordu. Haksız da değildir aslında. Etrafımıza bakalım ve son dönemlerdeki atamalara genel çerçevede bir göz gezdirelim. İdareci olmanın temel şartı “başarı” ya da “liyakat” olarak dillendirilse de bazı siyasilerin bu yöndeki tercihlerinin “Köyünüze, ilçenize, partinize bakılarak” şekillendiğini açıkça ifade edebiliriz. Kısacası, temelinde “bizden değilse” mantığının yattığı düşünce sarmalının bir sonucu olarak gerçekleştiriliyor bürokratik atamalar. Bunun açık örneklerini sağlıkta, eğitimde ve diğer birçok alandaki atamalarda görebilmek mümkün. Birçok kişi yâda topluluk tarafından “koyunlarımı teslim etmem” denilen kimselerin siyasi destekle farklı noktalara atandığını söylemek mübalağa olmaz sanırım. Bu, geçmişten bugüne ‘gelenekselleşen' bir tablodur. Adaletten bahsedilir ama uygulamalarda ‘iradenin keyfiyetine göre adalet' davranışının vuku bulduğu görülür. Geldiğiniz noktada siyasilerin yakınlarını doyurabiliyorsanız yâda talimat üsluplu taleplerini kısa sürede yerine getirebiliyorsanız, mesele yoktur. Kamu çıkarlarını siyasilere ya da yakınlarının menfaatine kullanmanız durumunda sizden asil, çalışkanı yoktur. ‘Rozet atma' pahasına da olsa o makamda oturma şansınız vardır. Çünkü ‘kaz gelen yerden tavuk esirgenmez' diye düşünülür. Siyasette genel yaklaşım da ‘biat' kültürüne dayanır. Söz dinleyen, her denileni hukuka yada yönetmeliğe aykırı da olsa yerine getiren kimselerle çalışmak kriter olarak yorumlanır, atamalarda da bu özellikler kıstas olarak öne sürülür. Kabullenemediğim husus ise toplumun güvendiği siyasi kişilerin olanlara kayıtsız kalmasıdır! “Neden kızıyorsun?” diyenler olabilir elbet. Bunca sözü de laf olsun diye demiyorum. Kimin ne verip nereye geldiğini, yerinde kalma karşılığında ne vereceğini, ya da gelmesi durumunda ne verebileceğini bildiğimdendir bu sitemim! Alacak da, verecek de görünen köy kadar yakındır! Bir tarafta memleketin kaderine tesir edecek çalışmalar için çabalayan siyasiler, diğer yandan ucuz işlerin peşinde koşan, çoğunlukla eforunu temizlik veya güvenlik görevlisi alımına, kurum amiri yada alt birim atamasına, kurumların yaptığı işlerden yakınlarını nemalandırmaya harcayan siyasiler varken, yaşananları izlemekle yetinmek kabul edilebilir değil! “Büyük düşün Bingöl” diye bir slogan vardı hatırlarsanız. Evet! Büyük düşünüyoruz. Büyük düşüncelerimizin karşısında küçük hesaplarınızı da görüyoruz. Zaten aramızdaki fark da budur! Ama merak etmeyin. Biz yine büyük düşüneceğiniz. Büyük düşünceler elbette küçük hesapları alt edecektir. Sizin adaletiniz, ilahi adaletin önüne geçemeyecektir elbet! Yediğiniz kul haklarının helalliğini kimden, nasıl isteyeceksiniz bilmiyorum ama ilahi adalet karşısında boynunuzun kalkamayacağına olan inancım tamdır. Adalet, insani yönleriyle de öne çıkabilmelidir. Gerçekten hak edenlere, alnın teriyle belli makamlara gelenlere söyleyecek sözümüz olmaz. Ama karşımızdaki tablo, son dönemlerde önemli bir bölümün siyasi iradenin tasarrufuyla koltuk doldurduğunu, yakınlık derecesine göre atama yapıldığını göstermektedir. Üstelik çoğunluğun kararına ve ‘başarılıdır' kanaatine rağmen! Siyasal yâda sendikal çıkarlar uğruna insani bir durumun göz ardı edilmesi nasıl izah edilecek? Yazıklar olsun! Düşene ‘bir tekme de benden' diyen sisteminize yazıklar olsun! Bir makama gelememek elbette başarılı, liyakat sahibi kimseleri üzüyor, gelenleri ya da yakınları gelebilen siyasi yandaşları sevindiriyordur. Onlar, bu siyasilerin davulunu çalabilir, “padişahım çok yaşa!” diyebilir, hatta bu söylediklerimi nefretle karşılayabilir, ‘çamur' özelliklerini kullanıp propagandamı yapabilirler. Ama hepsine, biraz kabada olsa tek bir sözüm var; “Canınız cehenneme!
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|