Bizi izlemeye devam edinGündemin yoğunluğu her gün yazamamanın sancısıyla harmanlanınca birden fazla konuyu anda işlemek kaçınılmaz oluyor maalesef. Aslında aktarılanlardan bir mesaj ya da ders alma duygusunu hissedemiyoruz çoğu zaman. Saf görünümlü olup tilki ruhuna sahip olanların yanı sıra çevresinde bir anda fitne yaratma becerisine sahip olanların aynı ruhu taşıyan çevreleriyle yaptıkları işbirliği her ne kadar mide bulandırsa da, bizler yanlışı söylemeye devam edeceğiz. Birileri dilediği kadar fitne tohumları ekmeye, kendini aklamak için çevresindeki fitnecilerle işbirliği yapmaya, hatta internet üzerinden hakaretler yağdırmaya devam etsin. Onlarla hesaplaşılacak gün uzak değildir! Herkesin bir hesabı varsa, Allah'ın da bir hesabı vardır elbet. Güzel bir söz vardır, “Her şeyin bir vakti vardır, hiç bir iş aceleye gelmez” diye. Bu güzel sözden hareketle, acele etmeyeceğiz ve olması gerekenler için gününü bekleyeceğiz. Ve gelelim gündeme dair başlıklara… PARK SORUNU Şehrin içinde bulunduğu vaziyet ortada! Toz topraktan dolayı ciğerlerinde ve nefes borusunda katmanlar oluşan yığınca insanın dilinden dökülenleri bir kez daha duyar gibiyim… Ama merak etmeyin, balık hafızası bu şehirde biraz yaygın olduğu için bu çile iki ay sonra tümüyle unutulacaktır. Bir de korku politikası ve Erdoğan hayranlığı eklendi mi buna, değmeyin keyiflerine… Altyapının yanı sıra şehir trafiğinde de bazı değişikliklere gidildi. Birçok sürücü sorunun devamında ısrarcı görünüyor. Bunun karşılığında nasıl bir yaptırımla karşılaşırlar bilinmez ama bu şehrin acilen otopark sorunun çözümüne ihtiyacı olduğu gerçeğinin altını çizmekte yarar görüyorum. Malumunuz bu şehirde bir meydan yok. Araç park sorunu ise oldukça büyük! Hatırlanacağı üzere 1 Nolu Sağlık Ocağı arkasındaki Sağlık Müdürlüğü lojmanları yıkıldı. Şehri yönetenler bir araya gelip, Şehitlik Anıtı bitişiğinden başlanıp, Bingöl Lisesi'ne ait o köhne lojman ile 1 Nolu Sağlık Ocağı'nı da içerisine alacak şekilde yıkılsa, geride ise Halk Eğitim Merkezi ve Orman İşletme Şefliği lojmanları da bu yıkıma dahil edilirse büyükçe bir alan ortaya çıkabilir. Bu alan Kültür Parkıyla birleştirilip şehir meydanı oluşturulabilir. Buranın altı iki katlı otopark, üzeri ise Kent Meydanı olarak düzenlenebilir. Yapılacak otoparkta uygun bir fiyat verilirse aylık ücret karşılığı herkes kendi aracına park yeri kiralayabilir. Bu sayede şehir merkezi gereksiz araç parklarından temizlenerek daha düzenli bir yapı oluşturulabilir. Kent Meydanının kenar kısımlarına çeşitli kafeterya veya benzeri işletmeler kurulmasına izin verilebilir. Bu sayede Belediye de park ücretleri ve işletme kiraları sayesinde ek gelire sahip olabilir. Ama özelleştirilirse, burada vatandaşa yine bir fayda sağlanamayacağı kesindir. Hükümet Konağı'nı yıkmak yerine bu alandaki yapıları yıkmak daha cazip olacaktır. Sayın Başbakan da geçen yıl yaptığı açıklamasında kamunun lojmana para harcamasının önüne geçeceklerini söylemişti. Sağlık lojmanlarının yıkılması bu anlamda bir avantaj olabilir. Şehitlik Anıtı'ndan PTT Kavşağına, oradan da Polisevi Kavşağı'na kadar düzenlenecek Kent Meydanı, kitlesel basın açıklamaları, siyasi mitingler, konser ve şenlik gibi organizasyonların gerçekleştirilebileceği yeni bir alan olabilir. Bu hususta bir girişim olur mu? Orası yönetim kademesine kalmış bir şey. TUNAHAN'IN YAZISI VE SONRASI… Geçen yıldan buyana yazlarıyla, belki de insanların elini göğsüne sürmesine vesile olan gazetemizin gizemli yazarı Tunahan, belli ki son yazısıyla birilerini fena kızdırmış. Yayıncı kuruluş olarak yazarlarımıza yazı içeriği açısından müdahale etmeyiz. Fakat yankılarını elbette ki değerlendirebiliriz. Bu son yazıdan sonra neler oldu? Eleştirilerden nasibini alan ya da yöneltilen soruların muhatabı olan kişiler, aynı gün ateş topuna döndüler. Kimse yazıdaki soruların yalan yâda yanlışlığını tartışmıyordu, bunun gerçek dışı olduğunu beyan etmiyordu. O soruların ve iddiaların yalan olduğunu söyleyen çıkmadı. Özellikle çevremdeki yakın dostlarımı bu yazıyla ilişkilendirerek, isimleri baskı altına alarak, etkilet yapıştırarak, günahları alınarak bir yaygara kopartıldı. Bu işin arkasında siyasi rakiplerinin olduğunu düşünen muhatalar, rakip bir yazar arayışına girmişler bile… Anlaşılan o ki, AK Parti içinde oluşan derin çatlak artık bir hendeğe dönüşecek. Bu hendek kimleri yutar bilemem ama derin yaralar bırakacağını söyleyebilirim. Yazarın kaleme aldıkları elbette ki tartışılabilir. Fakat burada iki önemli husus var. Birincisi, yanlışı dile getirdiğimiz ve olumsuzluklara karşı eleştiride bulunduğumuz için özellikle hedefte bizler varız. İkincisi, siyasi rakip olarak gördükleri kişilerin nasıl ekarte edileceği… Öncelikle, haklarında eleştirel haber ve yazıları yayınladığımız ya da yazdığımız için bizleri, kendi siyasi rakiplerinin adamı olmakla suçlamak ve bunu her ortamda dile getirerek bizleri itibarsızlaştırmak. İkincisi, haklarında çıkan her haber veya yazının siyasi rakipleri tarafından servis edildiğini savunmak ve bunu fitneyi yaymakta meslek edinen kişilerce her köşeye ulaştırmak. Böylece; siyasi rakipleri de, haber yazanları da ekarte etmiş sayılacaklar. Fakat toplum bu numarayı yer mi, onu da bekleyip görmek lazım. Bu yazıdan sonra ağız birliği yapanlar, ilk hamleyi yaptılar. Yol ayrılığının gerekçesi “Beni aşıyor” olarak özetleniyor. Nasıl aşıyorsa artık… Aslında bunun bir tek sebebi vardı. Yakın çevresindeki en önemli isimle arası limoni olan Eşref Bey, aynı soyadını taşıyan danışmanını işten çıkartmak için yeğenini ve sekreterini de birlikte çıkartarak eleştirileri üzerinden atmaya çalışıyor. Belli ki, tümüyle bir yenilik algısı oluşturmak isteniyor. Bugüne kadar kendisini koruyan ve her hatasına göğüs geren o insanlarla yollarını ayırarak belki de daha rahat etmek, dilediği gibi görüşmelerde bulunmak ve her hatanın gizli kalmasını sağlamak istiyordu. Alacağı yeni danışman, tüm soruların cevabı olacak belki de… Her şeyin hayırlısı diyelim, bekleyip görmek lazım... Bir diğer atılım ise, maalesef yine Eşref Bey cephesinden geldi. “Bingöl'ün vekili olamamak” başlığıyla kaleme aldığı yazısının ardından baskılara maruz kalan yazarımız Fatih Çiçek'in memuriyet kimliğini öğrenen Eşref Bey, hazımsızlığın dibe vuruş örneğini gösterip soluğu AB Bakanı Egemen Bağış'ın yanında alıyor. Kendince Fatih Çiçek'i susturacağını öngörüyor. Ama Eşref Bey'in unuttuğu bir şey var. Bir Fatih gider, yenisi gelir. Belki gelen gideni aratır bile… Bugün sahip olduğunuz makamı kullanarak hakkınızda her söz söyleyeni, eleştiride bulunanı konumu itibariyle baskı altına alabilirsiniz. Ama herkes memur değil! Elbet bir gün attığınız taş size geri dönecektir. Belki Ankara, belki Urfa, belki Siirt, belki de Tunceli üzerinden! Uçaktan da düşebilir… Dikkatli olmakta yarar var! Bizi izlemeye devam edin…
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|