BİR MUSİBET BİN NASİHATTEN İYİDİRÜlkeyi bölmeye yönelik gerçekleştirilen darbe teşebbüsüyle ilgili getiri ve götürüler üzerine birçok konu işleyebiliriz. Gerek ülke genelinde, gerekse uluslararası mecrada bizi bekleyen konularda da yapabileceğimiz birçok husus var. Fakat ben, biraz daha yerele ve özele inmek istiyorum… Malumunuz, 15 Temmuz gecesi siyasi görüşü farklı olan milyonlarca kişinin Başkomutan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısına kulak vermesi ve canı pahasına darbeyi bastıracak kudreti ortaya koyması, duygu yüklü ve gurur verici bir tabloyu ortaya çıkardı. Kimsenin siyasi bir durum gözetme vakti ve düşüncesi yoktu. Tek dert, “ülke bütünlüğünün korunması” idi. "Ya Allah Bismillah Allahuekber" diyerek meydanları inleten milyonlar, Allah'a şükürler olsun ki, bu darbenin bastırılmasında en önemli aktördü. Bir kez daha, darbeye karşı direnen tüm fertlere şükranlarımı sunuyor, şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Mevla, memleketimize dert, keder vermesin, ülkemizi bölmeye çalışanlara fırsat tanımasın! Amin. Darbe teşebbüsünün olduğu gece il dışındaydım. İkinci gün gece Bingöl'e ulaştım ve demokrasi nöbeti için meydanda bulundum. Bu sırada, hem darbe teşebbüsünde yaşananlara, hem de Bingöl'de cereyan edenlere dair birçok anı dinleme şansım oldu. Özellikle farklı siyasi görüşlere sahip olan ancak meydanın bir kenarında durmayı tercih edenlerden aktarılan temel sorun, ülke bütünlüğü için meydanlara inen insanların siyasi parti etrafında konuşlandırılması ve bunun bir siyasi ranta dönüştürülmesi algısıydı! Keşke bütün siyasi partilerin il başkanları, farklı düşünenler dahi olsa o insanlara ‘aynı platformda el ele olalım' çağrısı yapılsaydı. En nihayetinde bu, sadece AK Parti'nin ortaya koyduğu bir tavır değildir! Maalesef parti yönetimi bu konuda koordineyi sağlayamadı! En azından, ileriki süreci düşünerek güçlü bir adım atabilirlerdi. Böylesi hatalı bir adım, gelecekte farklı düşünen insanları önemli oranda tek duyguda bütünleştirebilme olanağını sıfırlayıp şimdiden ayrıştırıcı bir duruma dönüştürmüş maalesef. Bu kısmi sorunun yanı sıra, güzel gelişmeler de yaşandı elbette. Elinde Kur'an-ı Kerim ve Yasin bulunan annelerimizi, dedelerimizi ve bacılarımızı görmek; insanı gururlandırıyor ve “İşte bu iman gücü varken, kimsenin gücü ülkemizi bölmeye yetmez!” dedirtiyor. Gündüz işinde, akşam demokrasi nöbetinde bulunan ve yorgunluğunu bir kenara bırakıp “Vatan için beklemeye değer” diyen vatandaşlarımızın bu azim ve kararlılığının önünde de saygıyla eğiliyorum. Ücretsiz ulaşım imkânı sunan Bingöl Belediyesi ve 18 Nolu Toplu Taşıtlar Kooperatifi'ne teşekkür ediyorum. Yine, meydanlara inen halka sınırsız su, çay ve çorba ikramında bulunan Bingöl Belediyesine, özellikle bir an olsun meydandan ayrılmayan Belediye Başkanı Sayın Yücel Barakazi'ye, platforma çıkarak güçlü mesajlar veren Valimiz Sayın Yavuz Selim Köşger'e, demokrasiden yana net tavır sergileyen İl Emniyet Müdürü Sayın Süleyman Pamuk'a, diğer kurum amirlerine ve personellerine, sivil toplum örgütlerine, demokrasi nöbetine katılım göstermekten imtina etmeyen muhalefet parti temsilcilerine ve darbenin bastırılmasında en büyük pay sahibi olan çok kıymetli halkımıza şükranlarımı sunuyorum. Mevla, ülkemizi bölmeye çalışanlara fırsat vermesin, birliğimizi daim kılsın inşallah. Amin. Ve gelelim bir diğer hususa… Bugüne kadar FETÖ örgütlenmesine gösterilen iyi niyete ya da göz yummalara! 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından FETÖ örgütlenmesine yönelik bir dizi adımlar atıldı ülke genelinde. Bu örgütlenmeye yönelik en güçlü irade, hiç şüphesiz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından gösterildi. Bu sebeple birçok yol arkadaşını dahi kaybetti. Fakat umursamadı, inandığı yoldan sapmadan yürüdü. Nitekim, ne kadar haklı olduğu bugün herkesçe daha iyi görülüyor. Sayın Erdoğan paralel yapıyla tüm gücüyle mücadele ederken, il bazlı mücadeleler her daim zayıf kaldı! Tıpkı, Bingöl'de olduğu gibi… 17-25 Aralık sonrası kamuda, siyasette ve sivil toplumda paralel yapıyla ilişkili olan hemen hiç kimseye yaptırım uygulanmadı! “Yüz yüze bakıyoruz” hayâsı ve “araya giren dostlar” yaklaşımlarından ötürü yerelde hiçbir paralel yapı mensubuna yaptırım uygulanmadı, mali kaynaklara dokunulmadı! Siyasi aktörler söylemlerini her daim yumuşak tutmaya, idareciler keskin tavırlardan kaçınmaya özen gösterip durdu! 17-25 Aralık darbe girişlimi öncesi daha iyi bir makama yükselmek isteyen kamu görevlileri, daha güçlü ticaret için yol arayan işletme sahipleri, seçimde destek bulma hayali olan siyasiler ve dahası… Hepsi Gülen Cemaatinin sohbetlerine gitmek için yarış içindeydiler. Velhasılıkelam… 17-25 Aralık'tan önce racon kesen paralel yapı mensupları, siyasetin ve bürokrasinin ‘hayâ' ve “hatır' tavrından cesaret alarak meşru iktidara yönelik mücadelesini sürdürdü! Belki de, araya girecek hatırı sayılır insan bularak baskıdan kurtulmanın kolay olacağını iyi biliyorlardı! En nihayetinde onlar mücadelelerini sürdürürken, meşru iktidar ve bürokrasi zayıf kalmaya devam etti. Bugün ise kükreyen bir ses tonuyla tepki gösterenlerin, darbe teşebbüsünün amacına ulaşması durumunda nasıl bir tavır takınacaklarını da az çok kestirebiliyor insan! En klasik tabiriyle “Verilmiş sadakamız varmış” diyerek, ucuz atlatmış olsak da bu zor günlerin memleketimiz için hayırlara vesile olduğunu düşünüyorum. Ve herkes gördü ki, dualar bedduaları yenmiş, halis niyetler zafere ulaşmıştır! Gün, ‘Bir musibet, bin nasihatten iyidir' atasözümüze kulak vererek, bir olma, diri durma, el ele, gönül gönüle vererek memleketi korumak ve kollamak, geçmişten ders alıp geleceğe yön vermeyi başarma günüdür.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|