Ben demiyorum, öyle diyorlar!Gecenin tam da yarılandığı saatlerde çalan telefonda gördüğüm isim, “kesin yine bir şeyler olmuştur” dedirtmişti. Biraz gergin, biraz da şaşkın bir ses tonuyla “Abi olanları gördün mü? Birileri sosyal medyada Bingöl'de 8-9 erkeğin bir kız öğrenciye tecavüz ettiğini yazıyor. Bilgin var mı?” diye sorunca, birkaç inceleme yaptıktan sonra ‘Böyle bir iddianın gerçek olmadığını, hiç kimsenin ortaya bir delil koyamadığını ve en sağlıklı sonucun sabah alınacağını' belirten bir paylaşım yaptım. Yaptım yapmasına da… Gözümü kapatmak için uzandığımda sabah saat 05.00'ı gösteriyordu. Beş saatlik zaman zarfında onlarca yorum, paylaşım, canlı yayın ve telefon görüşmesi yapmanın verdiği yorgunlukla bir çırpıda uyumuş olsam da, sabahın erken saatinde ardı ardına gelen telefonlar hareketli bir günün habercisi olmuştu. Gece yarısı şahit olduğum manzara üzerine kitap yazacak olsam, muhtemelen başlığını “Cehalete sürüklenmiş gençliğin anatomisi” olurdu! Polis ve hastane kayıtlarında böyle bir vakanın bulunmadığını, ilgili makamlardan sorulduğunu ve iddianın gerçek dışı olduğunu söylesem de, gençler körü körüne inanmışlardı! Söyleneni anlamamakta ısrar etmek, defalarca tekrarlanan bir doğruyu yalana değiştirmek ve doğru kabul edilen yalanın gerçekliğini ispat edememek..! Gençlerin ortak yönü böyleydi! Tecavüz vakasının gerçekliğini savunanlarla yaşanan atışmamızdaki kritik sorum şuydu; “Ben, böylesi bir olayın olmadığını ilgili makamlara dayanarak söylüyorum. Madem bunun gerçek olduğunu savunuyor ve bir yalan üzerine bunca paylaşım yapıyorsunuz, o zaman bana bu olayın nerede, kim tarafından kime yönelik yapıldığını söyleyin de ben de size inanayım” Aldığım iki türlü cevap vardı! Birincisi; “Hadi bu olay yalan diyelim! Ya öncekiler? Neden gerçekleri gizleme gereği duyuyorsunuz?” İkincisi; “Öyle diyorlar!” Birinci yanıtı verirken birçok kişinin geçtiğimiz haftalarda yaşanan ve tarafımızca kamuoyuna duyurulan haberlerin ekran görüntülerini paylaşmasını şaşkınlıkla karşılıyordum! Cinsel istismara karşı hepimizin hassasiyet göstermesi güzel bir davranış! Lakin üzerinden bir hafta geçen olayla ilgili hassasiyet neden bu zaman aralığı sonrasında oluşuyor? Ayrıca, gazeteci olarak bizler bu olayı gizlemek istiyorsak, sizler nerden öğrendiniz bu olayları? Bizden öğrendiğiniz gerçeklerle bizi sorgulamak ve eleştirmek neyin kafasıydı? Altında farklı bir amaç yoksa, sarf ettiğiniz ‘hadi bu yalan diyelim' sözcüğünü, gerçekliğinden emin olmadığınız bir olayla ilgili neden sarf ediyor ve bu kadar ısrarcı davranıyorsunuz? Bu iddianın ispat edilememesi bir yana dursun, sözde tecavüze uğrayan kız çocuğunun hastanede yoğun bakımda olduğunu söylemek, tedavi şekilleri belirtmek, ailesinin olayı kapatmak istediği yalanını sarf etmek, profesyonelce idi. Ve ne acıdır ki, böyle bir yalana inanacak binlerce insan vardı! Israrla söyledim, yine tekrar edeceğim! Cinsel istismar olaylarına karşı toplumsal tepki oluşması, hassasiyet gösterilmesi güzel bir yaklaşımdır. Lakin üzerinde durduğumuz konu bu değil. Bunun dayandırıldığı sözde tecavüz vakası yalanıdır! Böyle bir olay yokken, neden Bingöl'ün adı olmadık bir yalandan dolayı kirletilsin? Bingöllülere, kutsallarımıza ve değerlerimize olmadık hakaretler savuran cahil sürüsünün sarf ettiği sözler, belli ki bu gençleri hiç rahatsız etmemişti. Onlar için önemli olan, savundukları yalanın ülke gündemine oturmasıydı! Hele ki, meselenin en ince noktası da Kudüs meselesiydi! Kudüs için sokaklara dökülüp meydanlarda zulme karşı haykıran Bingöllülerin “neden cinsel istismara karşı meydanlara inmiyorlar!” diye başlayıp hakaretle noktalanan sözlerle itham edilmesi, iyi niyetten yoksun bir tutumun açık göstergesiydi! Ve bir diğer önemli nokta, yalana inanma türü olarak ortaya çıkan “öyle diyorlar” cümlesi…! İnandıkları yalanı ispat edemeyenlerin en komik savunması da “öyle diyorlar” demekti! Böyle bir savunmaya akıl sır erdirmek mümkün değildi! Biz de şöyle mi diyelim; “Bunu yapanların amacı Bingöl insanını kötülemek, dışarıya karşı halkı istismarcı göstermek, halkı galeyana getirip sokaklara dökmek, İslami değerlere saldırmak ve muhafazakâr halka çirkin bir etiket yapıştırmak” Böyle bir şeyin mümkün olmadığını söylediğiniz de ben de desem ki, “Öyle diyorlar” Bu söze karşılık tepkinizi az çok tahmin edebiliyorum! Hiç dikkatinizi çekti mi? Tecavüz vakasının yaşandığını, bir genç kızın daha hayatının kaydığını iddia edenler ve bu yalanı hunharca savunanlar, Valilik, Savcılık ve Emniyet açıklamalarından sonra şunu söylemesini beklerdim; “Çok şükür iddialar yalan çıktı ve bir genç kızın hayatı kararmamış oldu.” Maalesef böyle bir mutluluğu göremedik! Halen bu yalanı ısrarla savunmaya devam ediyorlar. Çünkü yazdıklarını “gördünüz mü, nasıl tt oldu?” sevinciyle ifade ediyorlar! Yazdıklarının oluşturduğu tahribat ise umurlarında değil! Bir kez daha altını çiziyorum! Cinsel istismar vakalarına karşı toplumsal duyarlılık adına ortaya konulan tepkileri kabul ediyorum. Ancak bir yalan üzerinden bunun yürütülmesi ve yalan üzerinden bir halka hakaret edilmesi kabul edilemez! Sosyal medyanın açtığı sosyal yaralara bir yenisinin eklendiği bugünde, samimiyetle cinsel istismara karşı tepki gösterenleri bir kenarda tutup, yemediği nane kalmayıp buna rağmen Bingöl halkına bu çirkin iftirayı atıp hakaret edenlere Şener Şen'in güzel sözünü hatırlatmak istiyorum; “En namuslu sözler, en namussuz insanların dilinde..!” Ben demiyorum, öyle diyorlar!
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|