KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
21 Aralık 2024 Cumartesi
°C
Hakim Bayraktar
bingolonline@hotmail.com

Barışı sihirli bir el getirmeyecektir!

19 MART 2016 CUMARTESİ 17:56
0
5462
0
AA aa

‘Her yeni güne farklı bir ilde yaşanmış terör saldırılarıyla uyanmak' kendi derdimizle dertlenmemizi ötelese de, bir diğer yandan da “hayat devam ediyor” gerçeğine dayanarak yaşam mücadelemizi sürdürüyor olmamız, hepimiz için sanırım oldukça güç ve zor!

Birliğimizi korumak ve sürdürmek zorunda olmanın bilinciyle harmanlanan İslam temelli kardeşlik bağlarını sımsıkı tutma irademiz, zorlu süreçleri atlatmamızda hiç şüphesiz en güçlü dopingtir.

“Pes etmek, teslim olmak, yenilgiyi ve ayrışmayı kabul etmek” gibi bir eğilim, hiç şüphesiz millet olarak mazimizle ters orantılıdır. Bize yakışan, bağımsızlık mücadelesinin yıllardır yaşattığı o ruhu diri tutmak ve sonsuza dek sürdürmek olacaktır.

Nefret, kin, kavga ve cinayetin yer bulmadığı bir toplum olmayı başarmak imkânsız görünse de, asıl önemli olanın “zoru başarmak” olduğunu unutmamak lazım. Üçüncü çevreler tarafından aramıza ekilen nefret tohumlarının yerini, gerçek ve samimi bir sevgiye bırakmak için uzatılacak bir sihirli el aramak yerine, “O sihirli el ben olabilirim” diyebilirsek şayet, işte o zaman barışın, huzurun ilk kıvılcımını elde etmiş oluruz.

Bir başkasının sağlayacağı huzur, unutulmamalıdır ki, istenildiği taktirde bir ateş çemberine dönüştürülebilir. Kalıcı olan, kendi kendimize başlattığımız ve güçlü temeller üzerine inşa ettiğimiz bir barış olacaktır.

Kendi iç barışını tesis edemeyen Suriye gerçeği var önümüzde. Nitekim kendi içinde barışı ve huzuru tesis edemeyen Suriye halkları, dışardan gelen sözde barış elçilerinin gerçek niyetini, vatanından olunca, bombardımanlara maruz kalınca görebildi!

“Bizim bir birimizle sorunumuz yok” şeklindeki duygusal bir yaklaşıma karşılık, “başkalarının bizimle sorunu var” gerçeğini ortaya koyduğumuzda, yapmamız gerekenin “Bir birimize İslami ve imani bir bağlılıkla kenetlenme” olması gerektiğini bir kez daha görebileceğiz!

Yarınları okuyamadan ve yaşanmış örnekleri görmezden gelerek birilerine karşı oluşturulan öfkemizle çıktığımız yol, aslında parçalanmamız için geliştirilmiş stratejinin ilk adımlarıdır.

Önce yanlış ve haksızlık yapıldığı savunulur, toplumsal algılar değiştirilir, nefret duyguları kabartılır ve saldırıların fitili ateşlenerek kontrol ele geçiliriz. Oysa amaç ve niyetler birliğimize kast etse de, bunu görmemiz engellenir, ırkçı bir ayrışmanın ve eziyetin var olduğu öne sürülerek kaosun devamı sağlanır!

Aslında kimin ne yapmak istediğini birçoğumuz görebiliyoruz. Fakat bölünmemize yönelik geliştirilen stratejilerin ilk adımına kapılmanın etkisini üzerimizden atamadığımız ve siyasi aktörlere göre tavır sergilediğimiz içindir ki, inanmak yada inanmamak gibi bir ikilemin içinde kavrulup duruyoruz.

Gerçekte olan nedir?

Kim, hangi amaçla ortada?

Hedef nedir?

Sonuç olarak ne yapmak isteniyor?

Bu sorulara cevap verdikten sonra, sonucun bizi ne kadar memnun edeceğini ve mevcut durumdan daha iyi olup olmayacağını tüm yönleriyle düşünebilirsek, savaşın ve kavganın faydasız, sadece ayrışmaya hizmet ettiğini görebileceğiz!

Batılı ülkelerin sürekli iyi olduğu savunulan yönleri ele alınır!

Ama batılı ülkelerde terörün kendisinin, ona destek verenlerin, huzura ve güvenliğe kast edenlerin anında pasifize edildiğini, yasalarının da buna uygun olduğunu söylemezler!

Yaşadığımız çevreden bakacak olursak, bu topraklarda terörün her türlüsünü destekleyenler var! Ama bilerek, ama bilmeyerek! İşte bu kişiler, Avrupa ülkelerine gittiklerinde aynı adımları atamıyor ve terör savunuculuğunu yapamıyorlar!

Neden?

Çünkü kamu güvenliğinin tehlike altında olduğu gerekçesiyle güvenlik güçlerince gözaltına alınabiliyorlar, tutuklanabiliyorlar!

“Orada daha rahatız, fikirlerimizi özgürce dile getirebiliyoruz!” diyenler de olacaktır elbet! Fakat o ülkelerin Türkiye'ye karşı terörü desteklediğini, besleyip büyüttüğünü inkâr edemezler! Türkiye'ye karşı büyütülen nefretin, o ülkelere karşı ortaya koyulması durumunda karşılaşılacak tepkiyi görmezden gelirler, bilinmesini örtülerler!

Üç tarafı deniz, dört bir tarafı düşmanla çevrili bir ülkeyiz! Aslında komşumuzun düşmanlığı bizim kötülüğümüzden değil, üçüncü çevrelerin menfaat savaşı çerçevesinde bize karşı kışkırtmasıyla ortaya çıkıyor!

Şayet kötü olan bizsek, onca mülteciyi neden barındıralım?

Neden onlara yaşam hakkı tanıyalım, hayat mücadelelerine destek olalım?

Neden ekmeğimizi bölüşelim?

Bunu da görmemiz istenmiyor! Komşuyla arayı açabilecek fitneyi oluşturanlar, kardeşlerin arasını mı açamayacak?

Tüm bunlara rağmen aklıselim davranmak, ayrışmayı kabul etmemek ve adı ne olursa olsun terörü hiçbir şekilde desteklememek bizim elimizde!

Bu memleket hepimize yeterken, kavgadan ve çatışmadan yana olmak kime ne fayda sağlayacak?

Bölünmemizin, ayrışmamızın, kavgada ısrar etmemizin yarınlarımıza iyi geleceğini mi sanıyoruz yoksa?

İyi düşünmek, birliğimizin devamı için kenetlenmek zorunda olduğumuzu unutmayalım lütfen!

Ve unutmayalım ki; barışı, uzanacak sihirli bir el değil, bizzat kendimiz tesis edebiliriz!

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın