Bakan bey bunu sorgulamalı!2007 genel seçimler öncesi Bingöl'e geldiği günü ‘dün gibi' hatırlıyorum. İlk görüşmeyi yapan gazeteciydim. Kısa ama kamuoyunda geniş yankı uyandıran bir mini röportajımızda sorduğum bir soru karşısında “kimseye diyet borcum yok” yanıtını almış, bunu haberimde de altını çizerek vurgulamıştım. Adaylar açıklanmış, AK Parti listesinin 1. Sırasında yer almıştı. Seçim bittiğinde ise Meclis'e giden 3 vekilden biri olarak çalışmalarına başlamıştı. Havaalanı yapım işinin İl Özel İdaresi'nden alınıp Devlet Hava Meydanları bünyesine aktarılması ve Ziraat Fakültesi'nin ödeneklerinin aktarılarak yapım işinin tamamlanması noktasında sürdürülen çalışmalar devam ederken, Bakanlar Kurulu'nun yeniden şekilleneceği haberleri kamuoyunda yeni bir telaş yaratmıştı. Herkesin dilinde tek cümle vardı: “Bingöl'e bir Bakanlık verilmeli” Verilecek isim de Cevdet Yılmaz idi. Nitekim beklenen Kabine revizyonu gerçekleşmiş ve Cevdet Yılmaz, Devlet Bakanı sıfatıyla Kabinede yer almıştı. Davul zurnalar eşliğinde Dörtyol'da halaylar çekilmiş, Yado Çeşmesi önünde yapılan karşılama töreninde çok sayıda kurban kesilmişti. Bakanlık görevinin tevdi edilmesi Bingöllüleri ziyadesiyle sevindirmişti. Bingöl'ün hızlı bir kalkınma sürecine gireceği umutları tavan yapmış, beklentiler her atılan adım sonrası daha da kabarmıştı. Günler haftaları, haftalar ayları kovalıyordu. Önemli çalışmalar yürütülüyordu ancak beklenen hamlenin gerçekleştiği kanaati kamuoyunda bir türlü hasıl olamıyordu. Üniversitesinin hızla gelişmesi, havaalanının yapımına başlanması, yolların yenilenmesi ve kurumların ödenek sıkıntısından kurtulup daha aktif çalışmalar yürütmesi önemliydi ama yeterli değildi. Kamuoyu, Cevdet Yılmaz'dan her defasında “Erzurum'u sağlık üssü yapan Recep Akdağ, Erzincan'ın makûs talihini değiştiren Binali Yıldırım” olmasını bekledi. Kamuoyuna göre “bu fırsat bir daha ele geçmeyecekti, bu yüzden elin çabuk tutulması gerekiyordu.” İkinci kabine değişikliğinde de kamuoyunda “Ya kabinede yer alamazsa?” sorusu ekseninde ciddi bir gerginlik başlamıştı. Nihayet beklenen olmamış ve Cevdet Yılmaz kabinedeki yerini korumuştu. Yine sevinç ve heyecan vardı. Tarih 2013'ü işaret ettiğinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın “Her an her şey olabilir” sözünden sonra herkes kabinede yapılacak değişikliğe odaklanmıştı. Yaygın medya kuruluşlarında başlayan kampanyalar, “filan bakanın yerine filan kişi düşünülüyor” şeklinde her geçen gün yeni bir boyut kazanmıştı. Bir bakıma, herkes birilerini birilerinin yerine düşünüyordu. Ama takdir önce Allah'ın, sonra da Başbakan Erdoğan'ındı. Kabine açıklanmadan hemen önce yaygın medyaya servis edilen haber ve köşe yazılarında (ki, bazıları ısrarla ve özellikle servis ediliyordu) Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, kabineden çıkarılacak bakanlar arasında gösteriliyordu. Birçok iyimser insanın içindeki hissiyat ise “Ya Kalkınma Bakanı olarak kalır, ya da Başbakan Yardımcısı olur” şeklindeydi. Nitekim geçtiğimiz günlerde sürpriz bir şekilde kabinedeki revizyon, yaygın medyada “son dakika haberi” olarak duyuruldu. Sadece 4 bakan değişmiş, yeni kabine de bu haliyle şekillenmişti. Cevdet Yılmaz Bey, Kalkınma Bakanı olarak görevine devam edecek. “Hayırlı olsun” diyelim. Eleştirilse de, eksikleri olsa da Bingöl adına sevindirici bir durumdu. Fakat “Ne parti teşkilatının, ne de diğer sivil alanların pek de memnun olmadığı” bir karar algısı hissettim. Bakanlık görevi ilk tevdi edildiğinde deyim yerindeyse Bingöl'de bayram havası esmiş, davul-zurnalar eşliğinde halaylar çekilmişti. Ama bu kez, kimseciklerden bir “tebrik” sesi dahi çıkmamıştı. “Cevdet Bey'in bakanlıktan alınmasını bekleyenlerin yaşadığı bir hüsranın mı, yoksa alışılmışlığın bir sonucu muydu?” bilinmez ama bu kez beklenen sevinç nidaları dillendirilmemişti. Aslında üzerinde durulması gereken ana tema, “BİNGÖL'DE NE DEĞİŞECEK?” konusudur. Geçen yıl yaptığım bir röportajımda kamuoyundaki genel tepki ve beklentileri aktarmış, Bingöl'e her geldiğinde “Üniversite, havaalanı ve yol çalışmalarından” bahsetmesinin eleştirilen bir konu olduğunu, yeni ve etkili hizmetlerle kamuoyu önüne çıkılması gerektiğini paylaşmıştım. Buna yanıt vermiş, haklılığını ortaya koymuştu ama görünen o ki, geçen süreye rağmen kamuoyunda bu yöndeki tepkiler dinmiş değil. İnsanlar halen “Bunlar merkezi hükümetin hemen her şehre yaptığı hizmetlerdir. Bakan Bey'in kendi girişimleriyle Bingöl'e gelmiş hangi hizmet var? Bingöl'ün Bakanı olsa da olur, olmasa da olur” eleştirilerini dillendiriyorlar. Bu yönde bilinçli bir propaganda güdüldüğü gerçeğini de görmezden gelemeyiz tabi. Pazar günü Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay'ın Bingöl temasları esnasında yine aynı konular üzerinden anlatımların şekillenmesi bir kez daha eleştirildi ne yazık ki. Yapılan hizmetler de, Bakan Bey'in çabası da küçümsenemez ancak halk, kulağına fısıldanacak yeni melodiler istiyor. Bingöl'de yapılan da yapılmayan da Bakan Bey'in şahsına mal ediliyor, bundan sonra da edilecektir. Kimsenin milletvekillerinden beklentisi yok. Yatırım getirecek, kenti kalkındıracak ve hem bürokraside, hem de siyasi konjonktürde yeni bir dizayn oluşturacak kudret onda görülüyor. Düşünün ki, çukurlu yollardan, toplanmayan çöpten, ödenmeyen işçi borçlarından, akmayan sudan ve daha birçok olumsuzluktan Bakan Bey sorumlu tutuluyor. Bunun bir belediye görevi olduğu söylendiğinde ise “Bakan değil mi! Başkanı uyarsın, kontrol etsin, görevini yaptırsın” yanıtını almak pek de şaşırtıcı gelmiyor. Yaşananlar ve ortaya çıkan tablonun iyi analiz edilmesi gerekiyor. Bu nedenle Bakan Bey'in yeni dönemde bazı adımları sorgulaması gerektiğine inanıyorum. Nasıl mı? Kurum amirleri yetersizse, istenilen hamleleri gerçekleştiremiyorsa “biz elimizden geleni yapıyoruz, her türlü ödenek sorunlarını çözüyoruz ama kurum amirleri çalışmıyor, onların işlerini de biz mi yapalım?” deme lüksünüz yoktur. Çünkü bu isimleri atayanlar sizlersiniz. Belediyeler beklenen atılımları gerçekleştiremiyor ve yeterli hizmeti sunamıyorsa “Başkanlar çalışmıyor!” deme lüksünüz yoktur. Çünkü onları da siz seçtirdiniz. Dedim ya, yapılan da yapılmayan da Bakan Bey'in şahsına mal edilmektedir, bundan sonra da edilecektir. Öncelikle üniversite, havaalanı ve yol çalışmaları hakkındaki açıklamalardan vazgeçilmeli, SÜTAŞ ve benzeri yatırımların Bingöl'e gelmesi ne pahasına olursa olsun sağlamalı, kurumlara yapılan atamalarda en iyi ve donanımlı isimler tercih edilmeli, belediyelerin daha aktif çalışmasına katkıda bulunulmalı, aktarılan ödeneklerin nasıl değerlendirildiği sorgulanmalıdır. Yeni fabrikaların gelişi zor ise, önemli bir istihdam alanı olan Çağrı Merkezleri'nin başka illere kaydırılmasını önlemek ve yeni merkezlerin açılmasını sağlamak adına uygun bir alanda sosyal donatıları da bulunan bir kampus oluşturularak tüm çağrı merkezi tek bir alanda toplanabilir. Bu konuda ilgililerle istişarenin önemli olduğu kanaatindeyim. Buna ek olarak, Çapakçur Köprüsü'nün viyadük olarak yenilenmesi hususunda yaratılmak istenen kahramanlık portrelerine itibar edilmeden gerekli çalışma ve görüşmeler sağlanarak nasıl ve hangi şekilde olursa olsun teknik ekip çalışması neticesinde köprünün yenilenmesi sağlanmalıdır. Nitekim Karayolları Bölge Müdürlüğü'nden bir yetkiliyle yaptığım görüşmede, siyasi mekanizmanın istemesi halinde köprünün yenilenebileceğini, tek yapılması gerekenin bütçeye dahil edilmesi olduğu belirtilmişti. Özellikle Ankara ile İstanbul'da bürokrasi ağının güçlendirilmesine ve Bakanlıklardaki üst düzey bürokrat kademelerine Bingöllülerin atanmasına katkıda bulunmalı. Unutulmamalıdır ki, Bingöl'e kazandırılan birçok hizmette bürokrasinin katkısı büyüktür. Yapılan özel ya da kamu yatırımının Bingöl'e de yapılmasını istemenin Başbakan veya başkaları tarafından eleştirileceğini ya da bunun “Neden Bingöl'e istiyorsunuz?” şeklinde sorgulanacağını sanmıyorum. Binali Yıldırım'a kimse “Neden her işi Erzincan'a götürüyorsunuz?” veya Recep Akdağ'a “Neden her hastaneyi ya da sağlık yatırımını Erzurum'a götürüyorsunuz?” diye hesap soran ya da eleştiren de olmamıştı sanırım. Akil adamlarla şehrin geleceği noktasında önemli istişareler yapılmalı ve çıkan sonucun hayata geçirilmesinde gerekli adımların kısa sürede atılması sağlanmalıdır. Kamuoyunda şahsı ve partisi hakkında ortaya atılan iddiaların kendi yakınındaki isimler tarafından yayıldığı gerçeğini görerek, partide yeni bir dizayn oluşturmalı, fitne ve iftira politikası güdenlerin ve bu amaçla yürütülen politikayı destekleyenlerin hesabını kesmeli. Başarı gösteremediği için eleştirilenlerin, oturduğu her ortamda “Bakan ne yapmış, onu neden eleştirmiyorlar?” sözleriyle kendini “başarı için çaba gösteren kişi” olarak lanse ettirmeye çalıştığının farkına varmalı. Danışman kadrosunu daha etkin kullanmalı, istişareye daha fazla zaman ayırmalı, yapılacaklar noktasında elini çabuk tutmalı. Aksi halde testi kırıldıktan sonra dizinizi dövmenin faydası olmayacaktır. Sayın Bakanım! Bu fırsat her zaman ele geçmez. Bakan olduğunuz ilk günden bugüne, geçen süre zarfından yaptığınız çalışmaların, gösterdiğiniz gayretin karşılığı olarak “NE YAPMIŞ?” sorusu ile karşılaşıyorsanız, bunu sorgulamalısınız. “Hiç ölmeyecek gibi Dünya için, yarın ölecekmişiz gibi ahiret için çalışın” demişler. Bu sözden yola çıkarak; yeni dönemi ‘son şans' olarak görüp, bu fırsatı Bingöl'de kalıcı ve önemli hizmetlere dönüştürmeniz dileğiyle… Hoş ve esen kalın. DİP NOT: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Dr. Cevdet Yılmaz İlköğretim Okulu'nun Bingöl'de yapılmasının ve derslik sayısının 24'ten 32'ye çıkarılmasının baş mimarı Bingöl Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Kemal Bozan ile yazışmaların süratle sağlanması noktasında gerekli desteği sunan Bingöl Valisi Sayın Mustafa Hakan Güvençer'e teşekkür ediyor, bu yöndeki çabalarının artarak devam etmesini diliyorum.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 08 Kasım 2024 Algılar ve olgular!14 Eylül 2024 Bingöl'e uzay üssü ve gözlemevi yapılsın!04 Eylül 2024 Bingöl için 'ben varım' diyecek babayiğitler aranıyor!01 Ağustos 2024 İhmal edilen neslin şehri yıkımı nasıl durdurulacak?
|