KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
29 Mart 2024 Cuma
15 °C Kısmen güneşli
Yılmaz Ekinci
yekinci07@hotmail.com

Ülkenin Ahvaline Dair Tespitler: Siyasi Ahval

29 EKİM 2018 PAZARTESİ 12:16
14
6202
5
AA aa

Siyaset; insana, doğaya ve evrene olan bakış açımızdır. Bakış açımızın penceresi ne kadar geniş ise kuracağımız sistemin yapısı da ona göre değişir.

Beşeri hayatın üretim, coğrafya ve iklimle olan ilişkisi toplumların sosyalizasyonunda etkili bir faktördür. Toplumların sosyalizasyon yoğunluğu örgütlenme ağını oluşturur. Gelişmiş toplumlarda hukuk, katılımcılık, yönetişim ön plana çıkarken, gelişmemiş toplumlarda keyfiyetçilik, şahıs/lidere bağlı bir yönetim ön plana çıkmaktadır.

Tarihsel yapımıza baktığımızda, hayvancılık- göçebelik döneminde oba reisi, toprağa dayalı yerleşim yerlerinde ağa, aşiret reisi, daha geniş coğrafi alanlarda bey/mir, devletleşme döneminde melik, hakan, sultan, padişah ve toplumun ileriye doğru evrilmesi ile birlikte seçime dayalı siyasi parti liderlerinin ön plana çıktığını görüyoruz. Beşeri kültür ve toplumsal örgütlenme ağı idari yapıyla paralel gelişir ve değişir.

Medeni toplumlarda adalet, liyakat, ehliyet, şura, idari denetim ağı ön plana çıkarken; gelişmemiş olan toplumlarda adalet ve hukuka dayalı olmayan yönetim, aileye ve bölgeciliğe dayalı hemşericilik ilişkisi, denetim mekanizmalarından uzak, kapalı idari yapılar revaçta olur.

Günümüz dünyasında bir toplum için en tehlikeli olan yönetim, hukuki mekanizmalardan yoksun sadece vasat insanların reylerine dayalı çoğunlukçu yönetim yapısının geçerli olduğu rejimlerdir.

Çağımızda yanlış algılanan bir argüman söz konusudur; çoğunluğun genel eğilimi bizi doğru yola götürür anlayışı. Oysa genelin çıkarı bizi her zaman hakikate götürmez. İyi ve doğru olan şey, her zaman toplumun çıkarlarıyla örtüşmeyebilir.

İnsan için mutlak ve en ideal bir sistem yoktur. İnsanoğlu tarafından geliştirilmiş en kötü sistemler içerisinde en iyisi demokrasidir. Demokrasi; sadece anket ve seçmenlerin genel eğilimlerini belirleyen bir sistem değildir. Hukukun üstünlüğünü ve bireylerin iradelerinin özgürce örgütlenmesini sağlayan ve sandığa yansıtan sistem olmasıdır.

Bizim medeniyet havzamıza göre ideal bir sistem yoktur, fakat bir yönetimde olması gereken temel bazı ilkeler söz konusudur. Bu ilkeler; adalet, meşveret, ehliyet, maslahat, iyilikte yarışma ve infaktır.

Siyaset, sadece almak ve ganimet üzerinde hükmetmek değildir. Siyaset, tümüyle bir infak hareketidir. Başkalarının kazançlarına ve haklarına saygılı olmak ve topyekûn üretip hakça bölüşmektir.

İktidarın her zaman dayanması gereken bir ilkesi vardır; o da adalettir. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Zulmün olduğu yerde biat değil, bid'at söz konudur. Bid'at ise kötülüğün organize olmuş halidir. Bid'ata başkaldırmak insanın en doğal hakkıdır. Kötülüğün organize olmasına müsaade edenler aynı zamanda kötülükten de sorumludurlar.

Siyasi ahvalimize dair tespitlere gelince, siyasi yapımız ve siyaset üretme biçimimiz;

1- Ehliyet, liyakat ve temsil gücünü önceleyen sistematik kurallar silsilesine sahip değildir. Hemşericilik, yakın dost ve akraba ilişkileri üzerinde varlık bulur.  Kendi dışında kalanlara haklar ve özgürlükler bahşetmez.

2- Bürokrasi üzerinde varlık bulur. Kamu kaynaklarını rasyonel dağıtmaz; yandaş ve partizancılığı ön plana alan memurlar aracılığıyla iktidara ortak olunur.

3- Rövanşist yapıya sahiptir. Değerleri genelleştirmez, hak ve hukuku kendi bağlı olduğu grup için gözetir ve diğerlerinin hukukuna saygılı olmaz. Türkiye'de hak ve hukukun yerleşmemesinin en büyük zafiyeti bu rövanşist siyaset algısıdır. Sol sağa, sağ sola, modernist muhafazakara, muhafazakar moderniste, dindar ladine, ladin dindara, Türk Kürt'e, Kürt  Türk'e, erkek kadına, kadın erkeğe vb. gibi gruplar ve oluşumlar birbirlerinin hak ve hukuklarına saygı göstermez ve yasal güvenceye bağlamazlar. Dönemsel ve konjoktürel davranış sergilerler. Herkesim, birbirini ötekileştirerek varlık bulmaya ve oy devşirmeye çalışır. Bu “toplum olmama” ve “medenileşmeme” halidir. Aşiret kültürüne dayalı ve düşmanlık üzerinden siyaset yapma, bir toplumu psikolojik olarak hasta eder. Rovanşist siyaset, toplumu çürütür, uzlaşı kültürünü öldürür, çatışmacı dile sebebiyet verir. Gerilimden ve çatışmacı bir kültürden beslenen bir birey dünyaya bir şey veremez.

4- Patrimonyalist ve patronaj ilişkisi üzerinde varlık bulmaya çalışır. İktidarı mutlaklaştırır, geleneğe dayalı otoriteyi kutsallaştırır. Bütün sivil toplum ve iktisadi oluşumları kendine bağlar. Bürokraside ehliyetsizlik, temsilde tabanı olmayan insanlar, devletin üst basamaklarına tırmanırlar ve toplumun çürümesi de kaçınılmaz olur.

5- Niteliğe değil, niceliği önceler. Günümüzde bir toplumun nüfusu, coğrafi konumu, toprakların genişliği, silahların bolluğu, binaların stoğu, karayolların uzunluğu, sahip olduğu maddi nesnelerin bolluğu bir toplumu tek başına gelişmiş olduğunu gösteremez. Bir toplumun ilerlemesi; insana, kâinata ilave ettiği manevi değerlerdir. Önemli olan bir toplumun sahip olduğu nicel değerler değil, niteliksel ve kültürel birikimlerin özellikleri ve derecesi o toplumu medeni kılar.

6- Müdahalecidir. Toplumu yukardan aşağıya şekillendirmeye çalışır. Empoze edicidir ve buyurgan bir dile sahiptir. Toplumsal gelişmenin kendi rayında akmasına izin vermez, müdahil olur. Hakem değil, hâkim olmaya çalışır. Toplumsal mühendislik kodlarına sahiptir.

7- Kayırmacılığı esas alır. Devletin imkânlarını ganimet olarak görür, partizanca davranmaktan çekinmez. Prodaktiv değildir. Kaynakların savurganlığı ve kaynakların ekonomiye yansımasını rasyonel olarak kurgulayıp uzun vadeli planlayamaz.

8- Rasyonel değerler üzerinde politika oluşturmaz. İdeolojik ve resmi görüş doğrultusunda olgulara yaklaşır. Mevcut ideolojik bağımlılıktan kolay kolay sıyrılmaz. Zamanın değişmesiyle birlikte mer'i mevzuatın hükümsüz kaldığını göremez. Pragmatik değil, dogmatik öngörülere sahiptir.

9- Uzlaşı ve müzakere kültüründen yoksundur. Farklı perspektifleri düşman ve ötekileştirmekten çekinmez. Sığ bir zihniyete ve tarafgirlik ruhuna sahiptir. Bu sadece bir partiye özgü bir zihniyetin topluma ve sisteme yansıması değil, Türkiye'de bütün siyasi yapıların bir sorunudur ve adeta akıl tutulmasının yaşandığı bir durumdur.

10- Varlık bulduğu ideolojik havzaya yeni bir şeyler katmaz. Var olan düşünceyi dondurur ve toplumu ona uydurmaya ve hapsetmeye çalışır. Bir toplumu maddi zindanlardan ziyade manevi zindanların çürüttüğünü göremez.

11- Demokrasiyi sadece seçme ve seçilmeden ibaret olarak görür. Hak ve hukuku sistemleştirmez. Çoğulculuğu değil, her şeyi çoğunluğun hakkı olarak görür.

12- Devletin olması gerektiği yerde değil, olmaması gerektiği yere sığdırmaya çalışır. Siyasetin özel alana nüfuz edilmesini isteyen iradenin demokratik olmadığını idrak etmez. Bu hassasiyetlere ve kodlara sahip olmayan bir irade, kamu ve özel hukukun nereden başlayıp ve nerede bittiğini fazla önemsemez. Devlet olmanın temel unsurunun, kamu ve özel alanın iyi tespit edilip politikaların bu minvalde oluşturulmasını devletleşme sürecinin temeli olduğu ayırdına varamaz.

13- Devleti daha çok “refah ve düzen”den ibaret bir hükmi varlık olarak görmez. Daha çok güvenlik ve kaynakların dağılımını sağlayan bir iktidar alanı olarak görür.

14- Basın, medya, sanat ve yargının tarafsızlık üzerinde varlık bulmasını değil, kendi güdümünde olması gerektiği bir aparat olarak görür. Her türlü eleştiriyi, düşünceyi ve farklı stratejilere sahip insan ve grupları kendileri gibi düşünmedikleri için hain damgasını vurmaktan çekinmez.

15- Homojenlendirici kültürden beslendiği için kâinattaki Sünnetullah'ı göremez. Gelişme ve ilerlemenin heterojenliğini idrak edemez. Tektipçidir. Her şeyi tektip olarak görür ve kategorize eder. İlmi gelişmenin ve beşeri hayatın burada nüksettiğini bilmez.

16- Bir sistem inşa etmez. Sosyal hayatı düzenleyen temel kriterleri muğlaklaştırır, kaos kaçınılmaz olur. Yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı birbirinde ayırt etmek nerede ise imkânsız olur.

17- Siyaseti sadece ekonomiden müteşekkil bir yapının ürünü olarak görür. Oysa ekonomi siyasetin kendisi değildir, aksine siyasetin bir parçasıdır. Siyasetin konusu insandır ve hayattır. Siyaseti sadece iktisadi yapının bir türevi olarak gören bir zihniyet, siyaseti geçimlik bir ekmek kapma alanına dönüştürür. Böylece hayatın anlamı ve insanın kâinattaki tekâmül süreci unutulur ve yeni bir medeniyet de toplumda teşekkül etmez.

18- Değişmemezlik üzerinde vücut bulur. Hâlbuki değişmek, Allah'ın âleme koyduğu değişmez bir kanundur. Her şeyin yaratılış amacına uygun yaşaması Sünnetullah'ın bir gereğidir. Aksi takdirde insanın kendisine, kâinata ve hakikate yabancılaşması kaçınılmaz olur. İnsanlık tarihine baktığımızda bütün peygamberler geldikleri topluma “değişin!” demişler. Toplumun genel eğilimlerine göre politika oluşturmamışlardır. Değişime karşı gelen toplumlar, değişim talebine karşı hep aynı argümana sarılmışlar: “Bizler atalarımızdan bunu gördük, değişmeyiz.” demişler ve yıkılışları da kaçınılmaz olmuştur.

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Misafir Kullanıcı (@Misafir_32362)
01 Kasım 2018 Perşembe 07:46
Menfaati için heryöne uyan syasetçiler ve fertler neredeyse tamamına yakın dolu Bingölde o yüzden dik duruş ve doğruluğu sonuna kadar savunan az sayıda. Bu da bişeylerin değişimi yada iyiye gidişat olamaz. Herdönemin adamı olan işleri yolunda, gariban insanlar hep sıkıntılı ve işleri malesef ki olmuyor. Merkezi yönetimden Gelen para kaynakları adil ne kadar paylaşılıyor veya doğru bir hizmete dönüşüyor? yok malesef. Siyasiler yurt yapıp hem kamu bankalarından para alıyor, tekrar yurdu kamuya kiraya verip alıyor. Yani kılıfına uydurup her halden alıyorlar. Garibanı düşünen var mı yok.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_32334)
30 Ekim 2018 Salı 13:31
Tespitleriniz güzel ve yerinde Yılmaz Bey Ancak; siyasilerimiz hep değişimden bahsederler ancak ne hikmetse kendileri değişmiyor. Sürekli aynı insanlar hem siyasette hem STK'larda bu saydığınız kriterlerden zerre kadar kendilerinde yok bu memlekete yazık ediliyor. veselam
Misafir Kullanıcı (@Misafir_32331)
30 Ekim 2018 Salı 10:11
Elinize sağlık Yılmaz Bey.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_32326)
30 Ekim 2018 Salı 08:36
halen begenmeyenler var. hayret
Misafir Kullanıcı (@Misafir_32325)
30 Ekim 2018 Salı 07:34
Güzel tespitler ama benim anladığım Bingölde siyaset yapıyorsanız sıraladığınız prensiplerin tümünden taviz vermek zorundasınız aksi halde sizin sahada kalma şansınız yok misal siz bürokrasi de iyi bir yere geldiğinizde tebrik için yalakalar sıraya giriyorsa bu durumun sorgulanması gerekir değişimin önce zihniyetten başlar halkla/tabanla hayat bulur sonra üstler kendine çeki düzen vermek zorunda kalır ancak bizde değişimin daha doğrusu dayatmanın tümü üstten altta olduğu için istediğiniz kadar hikaye anlattın boştur.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın