KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
22 Aralık 2024 Pazar
°C
Yılmaz Ekinci
yekinci07@hotmail.com

Sanat/Çı ve Siyaset

22 ŞUBAT 2018 PERŞEMBE 10:34
11
6112
12
AA aa

Yazdıklarını severek okuduğum bir arkadaşım vardı. Daha çok varlık alemini, değerler dünyasını, insanın tekâmül macerasını ahlaki ve felsefi bilgilerle donatılmış yazılar yazardı.

Zamanla siyasete ısındı. Günlük siyasetle ilgilenmeye başladı. Kalemini kadim değerlerden, güncel meselelere doğru sivriltti. Artık yazılarından sanat, felsefe, hikmet, bilgi ve insanlığın ortak paydası olan değerler gitmiş, başkalarına söz yetiştirmeye çalışan bir kaleme dönüşmüştü. Aksiyonerliği gitmiş, reaksiyoner kişiliği zuhur etmişti. Üzülmüştüm.

Bir alimi /şairi öldürmek istiyorsanız, ona, ya “köşe yazarlığı veya siyasete giden yolu açın” o zaman kolaylıkla işini bitirirsiniz.

Büyük düşünür ve sanatçıların gelip yenildikleri ve boğuldukları “hendek”te burasıdır!  Siyaset felsefesiyle ilgilenmek ile politikacı olmaya karar vermek, idari ve hukuki alt yapısı oturmamış ülkelerde sorunludur. Bu iki olgu arasında iyi bir denge kurulamaz ise kişinin varacağı yer kendi elleriyle kazdığı mezarı olur.

Siyaset ile entelektüel dünya arasında ölçü bellidir. Yazılarımda kaç kere alıntıladığımı ben bile hatırlamakta zorlanıyorum. “Kimlerin sizlerle beraber olduğunuzdan ziyade, sizlerin kimlerle beraber olduğunuz önemlidir”.

Bizim kuşağımızda yetişen güçlü kalemler vardı. Hem batı hem de doğu kaynaklarını okuyan, analiz eden insan sayısı epey fazla idi. Zamanla siyasetin ve köşe yazarlığın bu beyinleri nasıl ölüme sevk ettiğini yaşayarak deneyimledim. Hakk'ın hakkına olan hatır gitmiş, kula olan minnettarlık baş köşeye oturmuştu. Artık yanlışa yanlış diyecek, gerçeğe şahitlik edecek, insanları ortak paydada buluşturacak söylemler gitmiş, “ya bendensin ya da kara toprağınsın” diyecek kerteye ulaşmış bir medya diline sahip oldular. Keskin sirkenin küpüne zarar vereceği ne çabuk unutulmuştu. Bu tavrın ve bu dilin insanlığı felaha götüremeyeceği ortadadır.

Bu topraklarda fikri hür, irfanı hür nesillerin yetişmesi için, nefes alabilecek ortamların olmaması her kesimdeki aydını ister istemez siyasallaştıracaktır. Onun için Türkiye'nin bağımsız aydını hiçbir zaman olmadı. Bu onların da suçu değildi. Türk aydını, hiçbir zaman stajyer devlet memurluğundan kendisini terfi ettiremedi. Çünkü bizde Batı gibi sivil ara kurumlar hiç olmadı. Bizim aydınımız hayatını idame ettirebilmek için siyasete ve kurumsal bir güce yaslanmak zorundadır. Bu onların suçu değildir. Düşüncenin, sanatın ve estetiğin dışlandığı, horlandığı yerde bağımsız bir aydın tipinin ortaya çıkması zaten pek mümkün değildir. Eğitimin paralı hala geldiği, bilgisayar kutuları gibi bina yapanların kutsandığı ve insanlığın ortak paydasına katkı koyanların horlandığı bir yerde, yeni bir medeniyet kolay kolay neşet etmez.

Türkiye'de Kültür…Bakanlığı ne yazık ki sadece turistik tesislere bakar; kültürel değerlere kulak asmaz. Eğer bir devlet aklı, sanatçısının üretmiş olduğu eserlerine sahip çıkmaz ise - ve en vahimi, kendi aydınları arasında taraf tutarsa- orada hakikat ile insanları buluşturacak aracılarını da kaybeder. Tarihimizde bu hususla ilgili birçok örnek vardır. Mehmet Akif Ersoy yokluk içinde, Necip Fazıl Kısakürek borç içinde, namuslu enteljansiya ise müflis bir tacir gibi ekmeğe muhtaç oldu. Rahmetli Cemil Meriç avazı çıkıncaya kadar bu temayı eserlerinde dillendirmeye çalıştı. Duyan olmadı. Şimdi ise Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu konuyu dillendiriyor ve yetkili birimler bu sesi bir türlü duymuyorlar !..

Devlet, düşünceler karşısında tarafsız ve düşünce ürünleri karşısında ise (şiir, deneme, roman, öykü, tiyatro, sinema, reklam vb.) destekleyici bir işlev görmelidir.

Büyük devletler, liderler her zaman yaratıcı fikirleri desteklemişlerdir. Bunun başka bir yolu da yoktur. Bilginlerini yokluğa muhtaç eden bir düzen, yeni bir medeniyet oluşturamaz

Eğitim ve kültür politikası olmayan bir yapı, verili kültüre meydan okuyamaz. Okuyamadığı gibi ve yeni bir kültürel havza da inşa edemez.

Siyaset, yeni bir medeniyet inşa edemez. Siyasetin doğası çatışma kültürü üzerinde vücud bulur. Medeniyet ise değerler üzerinde yükselir.  Siyaset, somut ihtiyaçlara seslenir, sanat ise ulvi (soyut) değerlere hitap eder. Siyasetin amacı kültürel olgular karşısında taraf tutmak değil, onlara zemin hazırlamaktır. Sanatın boy verdiği bahçe, her türlü fikrin özgürce ve korkusuzca yarıştığı tam rekabet piyasa şartlarının oluştuğu piyasadır.

Genelde politikacılar, kendilerini, toplumun vazgeçilmezleri olarak görürler. Böyle gördükleri için realiteye yabancılaştıklarını bir türlü fark etmezler. Halbuki insan, en çok kendisine bakarken körleşir. Hakikat ile olan bağlantısı sekteye uğrar, hakikati göremez olur. Her türlü fikri eleştiriyi hakaret ve kendisine yapılmış kötü bir muamele olarak görmeye başlar…

Varlık aleminde kişinin kendisine yabancılaşması kadar korkunç bir şey olamaz. Sanat/çı bu alanda siyasetçileri uyarır, kendilerini toparlanmalarını sağlar, yanlış yapmalarını önler ve toplumun sağlıklı bir şekilde yönetilmesini sağlar.

Ayrıca bize öğretilmiş bir yanlışlık daha vardır: “Siyasetin doğası, ister istemez pragmatizmi içerir” diye. Bu kendi zaaflarımızın ve açmazlığımızın bir yanılsamasıdır.  İnsan hangi değere sahip ise, siyaseti de o değere göre dizayn eder. Örneğin bir inanca bağlıysanız ve o inanç size  “yalan söylemeyi haram kılmışsa”, siz de tam onun aksini yapıyorsanız burada bir çelişki vardır demektir. Maslahat her zaman geçerli bir mazeret teşkil etmez. Maslahatın istisnai durumlardan çıkıp genelleşmesi kadar tehlikeli bir iş yoktur. Hayatın anlamı ve zenginliği, yalana teslim olacak kadar küçük değildir.

Siyaset, mümkünler dünyasında mümkünü geçerli kılma sanatıdır. Oportinist ve pragmatist olma hünerbazlığı hiç değildir.

Siyaset, aslında erdemli, faziletli ve bilge kişilerin sanatı olarak olagelmiştir. Peygamberler, filozoflar, büyük düşünürler ve bilge insanların sanatı olarak bilinmiştir. Siyasetin “hükmetme” ve “rant kapısı” olarak görülmesi beraberinde çeşitli sorunlara neden olmaktadır.

 Siyaset, temel ilkeler üzerinde yapıldığında güzel ve anlamlıdır. Salt çıkarların üzerinde yapıldığında ise çirkin ve ayrıştırıcı bir şeydir.

Küresel ve bölgesel düzlemde siyaset; rantın, imtiyazın, keyfiliğin ve haksız kazancın kapısına dönüşmüş olması, değerlerden yoksun popülist insanların sığındığı bir liman olmuştur. Popülist söylemler ve aynı havuzda olmanın verdiği haz, siyaseti bir kazanç kapısı yapmıştır.  Bu birey için iyi olabilir fakat ülkenin ve toplumun geleceği açısından sancılı bir durumdur.  

Siyaset, rant kapısı olduğu müddetçe, yetersiz ve donanımsız kişiler için siyaset vazgeçilmez değerdedir. Siyaset temel ilkeler üzerinde dizayn edilirse dalkavukların sığınacağı bir liman olmaktan çıkar.

Bir toplumun siyaset tarafından rehin alınması, o toplumu çürümüşlüğe götürür.  Siyasetin kendisi özne değildir, özne olan hayattır. Siyaset bir araçtır, amaç değildir. Amaç olarak görüldüğünde insanların yaratıcı özelliklerini öldürür; toplum kutuplaşır, düşünce kaybolur, çatışma kültürü oluşur.

Ünlü İslam alimi Farabi'nın değişiyle, “Siyaset; hayatın güzel idamesi için icat edilen erdemli insanların bir uğraş alanıdır.”

İnsana yeni zindanlar, yeni dünyalıklar ve yeni düşmanlıklar yaratan alışkanlıklar kapısı asla olmamalıdır.

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Misafir Kullanıcı (@Misafir_23727)
08 Mart 2018 Perşembe 15:01
10 numarasınız yılmaz bey
Misafir Kullanıcı (@Misafir_23765)
10 Mart 2018 Cumartesi 09:36
@Misafir Kullanıcı Teşekkür ederim.
Behzat Erten (@Misafir_22924)
26 Şubat 2018 Pazartesi 12:26
Tebrik ediyor, her satırına katılıyorum.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_23766)
10 Mart 2018 Cumartesi 09:37
@Behzat Erten Teşekkür ederim .
Misafir Kullanıcı (@Misafir_22918)
25 Şubat 2018 Pazar 23:37
Sayin yazar bir sonraki yaziniz bu konuda olsa cok sevinirim; Sizce asil sorun siyasetcilerde mi yoksa toplumda mi? Bir halk nasil yasamaya layiksa öyle yonetilir anlamina gelen bir ayet var. Yani Asıl sorun bizlerde mi yoksa surekli elestirdigimiz siyasetcilerde midir? Benim fikrim; Bence biz Bingol halki olarak siyasi bir erdeme kesinlikle sahip degiliz, çunku bizim elimize firsat gecse belki elestirdiklerimizden daha beter oluruz. Kanıtım şudur; Hangi bireyimiz torpille memur olmak istemez? Hemen hemen tum insanimiz torpilli memur olmaya can atiyor ustelik kul hakki da hic umrunda degil.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_23767)
10 Mart 2018 Cumartesi 09:39
@Misafir Kullanıcı Umarım bir başka makalede bu konuya eğilirim. Teşekkür ederim.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_22917)
25 Şubat 2018 Pazar 23:33
Bingolumuzu kotulemek icin soylemiyorum ama şu bir gercek ki bizim toplum kadar elestiriden korkan bir toplum daha yoktur. Biz toplum olarak belirli bazi cikarlarimiz elimizden siyasetciler tarafindan alinmasin diye genel olarak yapilan tum yanlislara ahlaksizliklara hirsizliklara karsi suspus oluruz. Ya da şoyle dlmi desem bilemiyorum, sanki toplumumuzun eline firsat gecse bugun elestirdiklerimizin yaptiklarinin aynisini belki daha beterini yapacaklar gibi bir halleri var. Bir sefer sosyal medyada bir siyasetciyi elestirdim, mahalle baskisi bana paylasimimi sildirtti..
Misafir Kullanıcı (@Misafir_22916)
25 Şubat 2018 Pazar 23:29
Ben daha cok elestirel bir okurum. Makalenizi elestirmek istiyorum fakat elestirecek bir cumle bulamadim! Bilakis aynen sizin gibi dusunuyorum, maalesef ulkemizde siyasetle içli dışlı olanlarin bil cumle ezici çogunlugu siyaseti halkin huzuru mutlulugu refahi zenginligi birlestiriciligi icin degil kendi kisisel egolarini tatmin etmek uzere, bazi makamlari isgal etmek icin, ya da en basitinden kamuda memur olabilmek icin kullanirlar. Peki öyle bir ortamda toplum huzur gorebilir mi mutlu olabilir mi? Elbette hayir, halbuki siyaset ciddi bir istir ciddi bir sorumluluktur..
M.Taha Onur (@Misafir_22911)
25 Şubat 2018 Pazar 12:53
Türkiye siyasetine son yıllarda, idealleri olan islami camiadan bir çok şahsiyet yerel ve genel siyaset kurumuna dahil oldular. Adeta eski değerlerinden eser kalmadı. Ve öğütülüp yok oldular. Reel siyasetin kurallarına göre oynadılar. Ve siyaset girdabına kapildilar. Dünyalik peşine düştüler. Makam ile olan imtihanlarinı maalesef kaybettiler. Acı ama gerçek.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_22902)
25 Şubat 2018 Pazar 00:22
Mukemel yilmaz abe harika yazmişsin
Misafir Kullanıcı (@Misafir_22890)
23 Şubat 2018 Cuma 21:09
Yılmaz kardeşim yazının her satırı tekrar tekrar okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir yazı olmuş. Bu yazının birçok yetkili ve siyasetçi tarafından okunması lazım.yalnız kısa bir ilave bizim medeniyetimizde eskiden bir müsahiplik vardı. Sanatçı şair ve edebiyatçılara bir şekilde yardımcı olurlarmış.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_22888)
23 Şubat 2018 Cuma 14:04
Cok guzel noktalara deginmissiniz emeginize saglik hocam
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın