2. Dünya Savaşı sonrası komünizme karşı NATO öncülüğünde "yeşil kuşak" projesi, bizim de dâhil olduğumuz coğrafyada uygulandı. Türkiye, İran, Pakistan ve Afganistan'da ciddi bir örgütlenme tipi olan din ile millîliği karıştırarak yeni bir dini norm icat edildi. Din tümüyle gerçeklikle soyutlandırılacak; içtimaî, iktisadi ve hukuki alandan koparılacak, fakat nefs-i ve ferdi alanda mitlerle, hurafelerle ve evliya menkıbeleri ile toplum kuşatılacaktı. Bunun için "muamelâtı" olmayan fakat "itikadı" olan cemaatler desteklenecekti. Bunda başarı da sağlandı.

İslam'ın büyük âlimi olan Said-i Nursi özelliğinden koparılacak, ulusal ve uluslararası güç merkezlerinin hizmetine sokulacaktı. Bunun için kaftan hazırdı: Hemen Fethullah Gülen devreye sokuldu. Toplum, "F tipi " örgütlendirilecekti. Bu örgütlenme tipi eğitim kurumlarından başlayacak ve devletin en mahrem derinliğine sızacak şekilde devam edecekti. Takiyye, Makyavelist tutum, biat bu örgütlenmenin en tipik özelliğiydi. Bu yapının siyasi ve ekonomik güçle birleşmesi, toplumun büyük bir kısmını F tipi örgütlemeye itti. Neredeyse toplumun büyük bir kısmı bu tedrisattan geçti.

F Tipi bu oluşum; 1970 yıllarında, 1980 darbesinde ve 2013'lü yıllara kadar devlet tarafından kollanıp büyütülecekti. Büyük bir toplum mühendisliği uygulanmaya koyulmuştu.

Egemen ulusalcıların, Türkî ve millici bir hocaya ihtiyaçları vardı: "Bediüzzaman" gitmiş, " Fethullah" gelmiş," Risale-i Nur" gitmiş, onun yerine "Sonsuz Nur" gelmişti. Çünkü Bediüzzaman kürdi ve ümmetçi idi. Türklerin ve Kürtlerin ortak kabulü idi ve herkes tarafında seviliyordu. Yüce Devletlüler tarafından aranan ve arzulanan mehdi bulunmuştu: Fethullah Gülen Efendi Hazretleri(!)

Ey Okuyucu!

Hikaye kısa ve tuzak korkunçtu. Hesaba katmadıkları Allah'ın da bir hesabı vardı. Büyük bir proje hazırlanmıştı. Toplumun bütün kesimlerinin yanında, yakınında; sağında solunda bir isim olması için canla başla çalışılmıştı. Fakat ilahi terazi farklı bir şekilde çalışacaktı. F tipi örgütlemeye bu topraklarda en uzak kalan kesim ne hikmetse solcular- sağcılar değil, İslamcılar olacaktı. Özellikle Milli görüş geleneğinden gelen Akıncılar en uzak kesimdi.

Milli ve dini menkıbelerle büyümüş olan Anadolu insanları ise 12 Eylül'ün karanlığı ile birlikte bu F tipi harekete katıldılar.

Okuyan,
bir şeylere katılmayan,
okuyup ezberleyen ,
fakat düşünmeyen bu oluşum, ülkenin tüm damarlarına sirayet edecekti.
Onlardan icazet almayan hiç bir oluşum ne kamuda ne de özel alanda nefes alamayacaktı.

F tipi örgüt Sayın Cumhurbaşkanımızın tabiri ile " tabanı ibadet, ortası ticaret ve üstü de ihanet " içinde olan bir uluslararası şebeke ağı olarak" her tarafa hakim olacaktı.

SONUÇ OLARAK; BU TOPLUMUN, DEVLETİN VE HERKESİN SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN'a bir borcu vardır. O, olmasaydı, bu güce karşı hiç kimse duramayacaktı.

Ancak ölmeye hazır bir lider bunu başarabilirdi. Görünen en dominant lider ise Tayyip Erdoğan idi. ERDOĞAN çekinmedi ve halk da asla O'nu meydan savaşında yalnız bırakmadı...

Nihayet F tipi örgütün gelmiş geçmiş en barbar bir hareket olduğu görüldü.
Savaş meydanlarında bile siviller savaşa konu bile edilmezken ;

Kendi halkını bombalayacak,

Cumhurbaşkanını öldürecek,

Meclisini bombalayacak,

Halkını tanklarla ezecek;

Halkın özgürlüğünü, bağımsızlığını onurunu ayaklar altına alacak kadar vahșileşecek bir örgüt ile karşı karşıya olduğumuzu kimseler unutmasın !

Bu ülkede yaşayan hangi etnik gruba ait olursa olsun; Türk, kürt, laz, çerkez, zaza, gürcü vb. tüm unsurlar; mezhep, meşrep ve görüş farkı ne olursa olsun ama herkesin, bu darbeye ve bu tür oluşumlara karşı dimdik durması hem vatani hem de insanî bir görev olduğu unutmamalıdır.

0