KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
22 Aralık 2024 Pazar
°C
Yılmaz Ekinci
yekinci07@hotmail.com

Efendim, halk arzetmez azleder !

25 OCAK 2017 ÇARŞAMBA 11:59
0
5493
0
AA aa

“Çok çalışıyoruz, sevdiklerimize vakit bile ayıramıyoruz” diyorlar. Evet, çok çalışıyorlar, kendilerine bile vakit bulamıyorlar, ne hikmetse ürettikleri hizmetten  memnun olan da yok !

Son zamanlarda kamu bürokrasisinden ve siyasetçilerden en çok duyduğumuz sözler bu.

Ne İlginçtir ki,  görünürde bu kimseler  köşelerine   çekilip sevdikleriyle  hemhal oldukları da görülmüyor.

Bir zamanlar teftiş ile bir görevde çalışırken tipik bir bürokratla tanışmıştım ve tartışmıştım. Yüce Devletlü şahıs, sırtını devlete dayamış ve saltanatını sürdürmekte maharet sahibi  birisiydi. Oruç tutan personeli cezalandırmak için  yemekhaneyi  hep Ramazan ayında tadilat ederdi.  Ne hikmet ise ahçıyı da hep Ramazan ayında  yıllık izine gönderirdi. Zat-i alinin personel alım kriterleri de çok farklıydı. Özellikle 28 Şubat karanlığında  yapmadığı  kötülük yoktu. Kalemim bunları yazmaya varmaz. Yeni evli çiftlerin çocuk yapmalarına müdahale eder, 5 yıl çocuk yapmama şartı koşardı. Zannederdiniz ki, sarayının saltanatını yıkacak çocuk onun sarayında doğacak kadar kehanet sahibi idi. Halbuki bilmezdi ki her firavunun sarayında bir Musa'nın  doğacağıydı.

Ankara'dan taşraya görev icabı gelen üst düzey görevlilere karşı mütevazi, hürmetkar ve el pençe durmakta mahirdi. Onları karşılar, yedirir ve hediyelere boğardı. Ankara'ya kadar altlarına kamunun aracını tahsis eder ve şehrin çıkışına kadar onları yolcu etmekten üşenmezdi. Zamanla bu hizmetlerle de yetinmedi. Ankara'da onları daha fazla nasıl “memnun” ederim düşüncesiyle  Gölbaşı'nda  bir sosyal tesis satın aldı.  Bununla da kalmadı Yüce Devletlüleri(!) kış mevsiminde  nasıl rahatlatırım düşüncesiyle Uludağ zirvesinde otelciliğe soyundu.

Artık sırtı yere gelmez birisiydi.

“Üstlerine kedi, astlarına aslan kesilen bir protipti.”

İlginç bir kişiliği vardı. Herkes korkardı kendisinden. Zenginleri paraya boğar ve  fakirlere karşı Neron kesilirdi. Ne hikmetse bizim zenginlerimiz bizden daha fakir, asa( iktidar) sahibi olanlar ise bizden daha aciz halde idiler.

Oldum olası yıldızım bu tür yöneticilerle hiç  bir zaman  barışmadı. Bir gün karşısına dikildim. Beni sevmediğini biliyordum. “Neden böyle yapıyorsun?” diye sorduğumda aldığım cevap; Olimpus Dağ'ında oturan tanrıların kişnemesi gibi gelmişti.

Kötülüğün de insana öğreteceği şeyler vardı. İş hayatında  onun yaptıklarının tam aksini  yaptım. Rabbim, beni çeşitli makamlara gelmemi nasip eyledi. Acı çektim; fakat sevildim, sevdim. Hayata karşı bakış açım hep farklıydı. Hizmet almak için değil, hizmet vermek için o koltuklarda olduğumun bilincindeydim. “Ne zulmedin, ne de zulme rıza gösterin!” ilkesiyle  hareket etmenin meyvelerini fazlasıyla alacaktım hayattan.

Dedim ya ilginç bir kişiydi. Her Ankara'ya gittiğinde aynı ceketi giyerdi. Ankara'dakiler bu zatın tutumlu, kamu kaynaklarını israf etmeyen birisi olarak bilirlerdi. Çalıştığı müddetçe hiç izin kullanmadığını dillendirirdi. Bende bir gün  dayanamadım: “Sen kendine ve çocuklarına zulmediyorsun; iyi bir insan kendisine ve çocuklarına zaman ayıran, çalışmasını, dinlenmesini  bilen bir insandır” demiştim.

Bu tip yöneticiler ekip çalışmasını bilmezler, birlikte iş görmezler, kendilerini vazgeçilmez olarak görürler. Üstlerini methederler, astlarını hep hor görürler. Liyakatin ve ehliyetin ne olduğunu bilmezler.

Son zamanlarda kamu bürokrasisinde bu tip yöneticilerin çoğaldığını görüyoruz. Sadece üstlerini hoşnut tutmaya çalışan ve ahalinin dilek ve şikayetlerini dikkate almayan yönetici tiplerin arz-ı endam ettiklerini görmekteyiz. Üstlerini memnun etmeye çalışan bu tip yöneticiler, ne yazık ki bir türlü halkın istek ve taleplerine vakit bulamıyorlar. Çünkü, yeni ilişki biçiminin liyakat ve ehliyetten geçmeğini çok iyi biliyorlar. Sırtını bir yakın siyasetçiye dayandıran, hizmet vermekten kendini muaf görüyor. Onların tek bir amaçları vardır; sırtlarını dayadıkları dayılarına hizmet etmekten kusur  etmemeleri…

Allah var,  bunu da  çok iyi beceriyorlar!

 Ey aziz okuyucu!

Bir dönemin sonuna geldik ve yeni bir sabahın arefesindeyiz.

Bunu neden söylüyorum:  Çünkü yeni anayasa değişikliği ile birlikte, artık hiç kimsenin koltuğunun garantili olmadığı görülüyor.

Deniz bitti. EFENDİM, ARTIK HALK ARZETMEZ, AZLEDER!

Hamiş:  Bir varmış bir yokmuş memleketin birisinde bir Devletlü Zat varmış. Bir gün ahali  Devletlü Zat'tan kurtulmak için kendi aralarında 65 Anka kuşunu Kaf Dağın ardındaki Simurg'a şikayete yollamışlar. Bir de ne görsünler, onlar  Kaf Dağ'ına daha ulaşmadan   bizim Devletlü Zat bir çırpıda Simurg'un saraya varmış. Varmış da ne olmuş demeyin Yüce  Devletlü Zat şirin mi şirin bir lisanla Simurg'a yaptıkları hizmetlerini  birer birer saymadan önce övgü dolu methiyelerleri birer birer dökmeye başlamış: “ şevketlü, kudretlü, kerametlü, koruyucumuz” diye saymaya başlamış. Gün bitmiş, ay sararmış, güneş solmuş…tam aradan 15 yıl geçmiş. Devran dönmüş, Simurg yaşlanmış, Bir gün dayanamamış hele  bi'çağırın bu Devletlüyü bir dinleyelim demiş…

ARKASI YARIN.  ( Hani bizim zamanımızda radyo tiyatroları vardı ya, hikayenin en meraklı kısmı  hep yarıda bırakılırdı. Bunun gibi bir şey.)

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın