Ben Belediye Başkanı Olsaydım; Neleri yapacağımı değil, neleri yapmayacağımı vaat ederdimBüyükşehir Belediyesinde 6 yıl üst düzey görevlerde bulunmuş ve bu alanda yüksek ihtisasını yapmış bir kişi olarak meramımı baştan anlatayım. Ki, spekülasyonlara ismim karışmasın. Geldiğim kültürde “görev istenilmez, verilir(di)…Kİ, görev veren yetkili/ler “insanların en hayırlısı insanlara faydası dokunandır” anlayışına sahipse, göreve de talipli olunmazdı. Ülkeyi yönetenler ne yapar eder, arar, bulur ve görevi ehil kişilere tevdi ederlerdi. Onun için herkes her göreve talipli olmazdı. Bir toplumda ehliyet ve liyakat ilkesi geçerli ise herkes kaderine razı olur. Ehliyet ve liyakat bir toplumda ayaklar altında ise herkes her şeye talipli olur. Bu fıtratın bir kanunudur. Görev bir “işin karşılığı değil, bir ilişkinin sonucu” olarak belirleniyorsa, herkes herkesi yönetmeye teşne olur. Üzülerek söylüyorum; ülkemizin bugün geldiği nokta bu dur! İnsanları ve şehirleri yönetmeye bu kadar teşne insan bolluğunun yaşadığı başka bir dönemi hatırlamıyorum. Adamın hiçbir meziyeti yok, ama belediye başkanı olmak için can atıyor. Adam bakıyor kendisinden daha düşük profilli birileri belediye başkanı / milletvekili / üst düzey amir olmuş ve doğal olarak “ben neden olmayayım” diye ortaya çıkıyor. Çünkü adam haklı! Nasıl olsa soran, soruşturan, hesap isteyen yok. Ben yaptım / ettim mantığıyla yöneticilerin insanlara yaklaştıklarını görüyor ve “ben hayli hayli yaparım” diyor. Oysa belediye başkanlığı başka hiçbir mesleğe benzemez. Şehirleşme, alt yapı, finans, idari ve beşeri bir özgeçmiş ve dominant bir kişilik ister. Adamın umurunda değil, çünkü onu atayan kişinin öyle bir beklentisi yoktur ki adamın olsun. Korkmadan, çekinmeden ve hiçbir mazerete sığınmadan itiraf edeyim: Genelde Türkiye'de ve özelde Bingöl' de devlet şehirleşmede sınıfta kalmıştır!.. Türkiye periferisinde “büyük devlet” olma iddiasına sahip olmak istiyorsa, şehirleşme açısından reform değil, radikal değişime ihtiyaç vardır. Bugün Türkiye'nin en önemli sorunu “gelişme veya kalkınma” değildir, şehirleri yaşanmaz kılan estetik yapıdan uzak mimarı anlayıştır. Bugünkü Türkiye'nin idari yapılanmasının ne coğrafi, ne iktisadi, ne beşeri ve ne de hizmet esaslarına dayanmadığını kolaylıkla ifade edebiliriz. Ki, küreselleşme, yerelleşme ve özelleşme ile birlikte idari yapımızın durumu da ortadadır. Günümüz Türkiye şehirlerinde “nelerin yapılması” gerektiğinden ziyade “nelerin yapılmayacağı” ön plana çıkmıştır. Ben bir Belediye Başkanı adayı veya başkanı olsam, bir şehirde neleri yapacağımdan ziyade neleri yapamayacağımı deklare ederdim. Bu tutumun daha hayırlı olacağına inandığım için söylüyorum. Ben, Belediye Başkanı olsam; 1- Yeşilliği orta refüjlere hapsetmezdim. Her binanın önünde bahçenin olmasını şart koşardım. Bina kat sayısını ağacın boyu ile orantılardım. 2- Her bina altına bir dükkân mantığına izin vermezdim. Çünkü aileyi esas alan düzenlemeleri ön plana çıkarırdım. 3- Şehri çevreden merkeze doğru yeni imar planlarıyla kuşatmaya çalışırdım. Merkezdeki her iyileştirme ekstra maliyetlere neden olacağından dolayı çevreden merkeze doğru yeni imar alanları açar ve yeni cazibe merkezlerini oluştururdum. 4- İşyeri ile ikamet edilecek yerlerin aynı yerde konumlanmasına fırsat vermezdim. Çünkü ticari ve sosyal alanları ayrı yerde konumlandırıp toplumun gelişmesini teşvik ederdim. 5- Camilerin altında ticarethaneye izin vermezdim. Çünkü ibadet edilecek yerlere manevi bir kültür oluşturmaya çalışırdım. Daha çok peyzaj ve daha çok sosyalleşmeyi öncelerdim. Bütün camilerde bay ve bayan tuvaletlerinin olmasını sağlar ve hiçbirinden ücret almazdım. 6- Yeni imara açılan yerlerde yaya yolu, bisiklet yolu ve binek araçların geçişinin olmasını sağlardım. Gereksiz bat-çık'lara, üst geçitlere ve şehrin siluetini bozan yapılara izin vermezdim. 7- Eski yapıların olduğu yerlerde (kadim şehirlerde) tarihi dokuya uygun olmayan hiçbir imar sürecine geçiş vermezdim. 8- Parsel bazlı imara asla geçit vermez, ada ve bölgesel bazlı planlara geçiş sağlardım. Ancak kamu yararına olan yerlerde parsel bazlı imara yol verirdim. 9- Restorasyon, kentsel dönüşüm ve yeni imara açılan yerlerde ada ve mahalle bazlı imarın önünü açardım. 10- Kat sayısı ve yüksekliği, yerleşim yerinin fiziksel, jeolojik ve ekolojik yapıyla doğru orantılı olmasına çalışırdım ve bu kritere uymayan hiçbir imara izin vermezdim. 11- İnsanların ikametgâh amaçlı olarak kullandığı binalarda, işyerleri ruhsatlarının verilmesini (doktor, avukat, büro vb. ) ve kullanılmasına müsaade etmezdim. 12- İmara açılan yerleşim yerlerinde binaların güneşe, hava koridorlarına ve görsel panoramaya aykırı olan yapılaşmaya gidilmesine izin vermezdim. Bir insanın evi bir başkasının manzarasını, havasını ve güneşini engellemeyecek şekilde planlanmasını sağlardım. 13- Yolların ve sokakların araç endeksli değil, insan endeksli olarak planlanmasını sağlardım. 14- Kadim şehirlerde metruk, tarihi niteliği olmayan, sosyal fonksiyondan yoksun, sonradan eklenen yapıların yıkılmasını sağlardım. Bunların yerine asla yeni yapıların inşa edilmesine izin vermezdim. 15- Şehrin bazı yerleşim yerlerinin sokaklarını araç trafiğine kapatıp, el sanatlarının, yöresel ürünlerin, butik iş yerlerinin, otantik ürünlerin pazarlanmasını sağlar, bu yerleri insanların gezme ve dinlenme alanları olarak kullanmalarını sağlardım. 16- Yeni mesken yapımında, yöresel mimariye uygun olmayan yapıya ve yapım malzemelerine izin vermezdim. 17- Kat yüksekliği, emsal artış mutlaka sınırlandırır ve bölgesel düzeyde bütün konutlar için aynı standartları uygulardım. 18- Binaların çatı ve bodrum katlarının ikametgâh amaçlı kullanımına ruhsat ve izin vermezdim. 19- Bütün caddelerin simetrik olmasını sağlar ve binaların dış cephesinin aynı olmasını planlardım. Şehirde görsel estetiği sağlar, levha kirliliği kaldırırdım. 20- Yerleşim yerlerini mahalle bazında oluşmasını sağlar, nüfusla doğru orantılı olarak yeşil alanları, okulları, ibadet yerleri ve ticari merkezleri oluştururdum. 5000'lik, 10.000'lik, 15.000'lik mahalleler kurar, komşuluk ilişkilerinin gelişmesini sağlayacak şekilde şehri planlar ve mahalle kültürünü canlandırırdım. 21- Özellik arz etmeyen fakat fertlerin kendi imkânlarıyla yapmak istedikleri konutların mimari projelerini belediye tarafından bedelsiz yapılmasını sağlardım. 22- Yerel yönetimlerde bürokrasiyi azaltırdım. İmar, ruhsat ve denetimle ilgili birimlerin koordinasyonunun tek elden oluşturulmasını sağlardım. 23- İmarı ve alt yapısı olmayan kaçak yerleşim yerlerine su, elektrik, yol, doğalgaz ve kamu hizmetleri götürmezdim. 24- Yaz aylarında akşamları ana caddeleri trafiğe kapatıp halkın alış veriş yapmalarını, yemek yemelerini ve çocuklarıyla birlikte şehir hayatına katılmalarını ve bisiklet ile şehirde dolaşmalarını sağlardım. 25- İmara açılan her konuttan ve her yeni evlenen şahıslardan ağaç vergisi adı altında ücret alır ve onlar adına ağaç dikerdim. 26- Şehri suyla buluşturur ve doğal kaynak suları şebekeye dahil etmeyip ana caddelerde, mahallelerde, okullarda, hastanelerde ve camilerin olduğu yerlerde tarihi çeşmeler yapardım. 27- Her mahallede voleybol, basketbol sahaları ve kütüphaneler kurar ve insanların gezebilecekleri yeşil alanlar oluştururdum. 28- Semt pazarları kurar ve üretici olan insanların kendi ürünlerini direk tüketiciye satış yapmalarını sağlayacak noktasal alanlar oluştururdum. 29- Şehrin trafiğini azaltmak ve rahatlatmak için toplu taşımayı¸ tramvay, bisiklet veya yaya olarak önceliklendirirdim. 30- Suç işleyen hiçbir suçluyu imar değişikliğiyle ne suçu ne de suçluyu ödüllendirirdim. Rant olgusunu rasyonel imar mantığıyla önünü keserdim. 31- Sanayi bölgelerine yakın yerlerde sosyal konut projeleri üretirdim. Şehrin trafiği böylece minimize edilmiş olacaktı. 32- Dağınık yapılaşmaya ve birbirinden uzak yapılaşmaya izin vermezdim. Bu durumun yerleşim yerlerinin toplumsal maliyetlerin artışına sebep olacağını öngörüp ona göre önlem alırdım. 33- Su mecralarına ve verimli arazi yataklarına imar izni vermez ve derelerin olduğu yerlerde sağ ve sol taraflarına 100 metre imar izni asla vermezdim. Bu alanları doğal park ve dinlenme alanları olarak kullanılmasını sağlardım. 34- Mekânsal mimari projelerde; sağlamlık, fonksiyonellik ve estetik ögeleri mutlaka arardım ve projelerin insan psikolojisine uyumlu olmasını sağlardım. 35- Şehrin alt yapısı ile ilgili yapıların (su, yol, elektrik, doğalgaz, iletişim ve benzeri hizmetler) geçeceği güzergâhları bir defada planlardım. 36- Yeni bir yeri imara açmadan önce rüzgârın yönünü, arazinin eğimini, bitki örtüsünü, toprağın yapısını, güneşe göre konumunu, lojistik ve benzeri unsurları mutlaka göz önüne alırdım. Bütüncül unsurlardan yoksun plan ve imar uygulamalarına asla izin vermezdim. 37- Halkı yönetime dâhil eder, onların fikirlerini, serbest kürsü, anket, oylama ve halk günlerini düzenleyerek almaya çalışırdım. 38- Yapılan maslahatların bir grubun, bir sınıfın veya bir kişinin değil tüm toplumun genel faydası doğrultusunda karar alır ve ona göre hareket ederdim. 39- Göreve getireceğim kişilerden liyakat, adalet ve sadakat mutlaka arardım ve onları kimselere muhtaç etmezdim. Temel ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde imkânlar sağlardım. 40- İnsan, mekan ve şehircilik arasında palyatif çözümler değil, sahici ve kalıcı projelere imza atmaya çalışır ve ikinci defa belediye başkanı olmayı düşünmezdim. Kendime ve sevdiklerime zaman ayırmaya çalışır, hayır işlerinde yoğunlaşmaya çalışırdım.
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 25 Kasım 2024 ÖLÜMCÜL KİMLİKLER ve ŞAHSİYETİN ÖLÜMÜ15 Ekim 2024 Asilzade Bir Kadının Hikayesi: Godiva Efsanesi22 Aralık 2023 Konaktan Barınağa Bir Yerel Yönetim Klasiği (!)29 Ekim 2023 Demokrasi İle Taçlandırılmış Bir Cumhuriyet
|