KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
21 Aralık 2024 Cumartesi
°C
Bünyamin Bayram
binbay12@hotmail.com

Suriye nereye gidiyor?

14 ARALIK 2024 CUMARTESİ 01:25
12
1109
11
AA aa

Hepimiz günlerdir Suriye'de yaşananları ibretle izliyoruz. Yarım milyon insanın canına ve yine binlerce insanın gözyaşı ve acısına neden olan 53 Yıllık hanedan ve 61 yıllık devr-i istibdad zulüm rejimi yıkıldı.  Zalim Beşar kaçarak canını kurtardı ve Suriye özgürlüğe kavuştu.

Bu anda insanlar, Şam Emevi meydanında, özgürlüğü büyük sevinç gösterileriyle kutlamaktadırlar. Suriye, 13 yıllık Beşar zulmünden 12 günde kurtuldu. Mazlumlar için yeni bir umut kapısı aralandı.

Suriye'nin kurtuluşu Gazze, Filistin ve Kudüs'ün kurtuluş habercisi olsun inşallah.

Rabbim, cümle zalimlerin sonunu görmeyi bizlere nasip eylesin…

SEDNAYA HAPİSHANESİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ:

13 yıldır ülkeyi zindana çevirmiş bir Zalim rejimin ülkede yaptıkları bir bir açığa çıkıyor. Sednaya hapishanesinde ne acı tablolar görüldü. Bir kadının, “çocuklarımın sayısını ve babalarını bilmiyorum” ifadesindeki acısını; 1982 yılında Pilot olarak Hafız Esad'ın Hama'yı bombalama emrini dinlemeyen pilotun, 42 yıllık hapis hayatı gibi, yer altına doğru kat kat zindanlarda insanların nasıl ölüme mahkûm edildiği acı bir tablolar açığa çıktı…

İşkence ile öldürdükleri insanları Aslanlarına yem eden rejim üyesi Talal el Dakkak Hama'da idam edilecek. Bunun gibi yüzlercesi var. Bunlara gereken yapılmalıdır.

Beşar uluslararası mahkemelerde bir zalim ve katliamcı olarak yargılanmalıdır.

“Zulüm ile abad olanın, akibeti berbat olur.” Sözü boşuna denmemiştir.

HAFIZ ESAD, HAMA KATLİAMI VE PKK/YPG

Beşar'ın babası Hafız Esad da 2 Şubat 1982 yılında, İhvan-i Müslim'in taraftarı oldukları gerekçesiyle, Hama şehrine karadan tanklarla ve havadan uçaklar ve kimyasallarla saldırmış ve yaklaşık 40 bin insanı katletmişti. En acımasız katliam olarak tarihe geçti. Hama'nın tek suçu, anayasada “devletin dini İslam'dır” maddesinin değiştirilmesine karşı çıkmaktı.

Türkiye o gün de Müslüman Kardeşlere açık destek vermişti.

İran, bugün olduğu gibi o zaman da “direniş ekseni” adı altında o günkü rejime destek vermişti. İran bu günahlarını oturup düşünmeli, politikasını değiştirerek büyük bir tövbe ettiğini göstermelidir. Aksi durumda bölgede etkinliğini tamamen kaybedecektir.

Aynı Hafız Esad Rejimi Beka vadisinde yıllarca Pkk'yı besleyip, bu ülke üzerine salmıştı. 40 yıl bu ülkede kan akıtıldı. Oğlu Beşar da aynı yolu izledi, PKK/YPG orada her zaman ayrıcalıklı oldu.

HAMA KATLİAMINA SEMBOLİK CEVAP!..

Muhalif güçler Halep'te ele geçirdikleri tanklarla Hama'ya yürüdüler, bunun sembolik anlamı vardı. Çünkü, Hafız Esed 1982 yılında Tanklarla Hama'ya girerek binlerce insanı öldürmüştü. Bu nedenle HTŞ Komutanı Hasan Abdulgani'nin açıklaması çok etkileyiciydi: “Hafız Esed'in tanklarla girip katliamlar yaptığı Hama'ya, bugün biz de tanklarla girip toprakları asıl sahiplerine iade ediyoruz” diyordu. Sonrasında iki yüze yakın tanklarla Şama ilerleyip işi bitirdiler.

Colani (Cevlani) ve HTŞ (Heyet Tahrir Eş Şam ) kimdir?

İlk zamanlar El Kaide'den askeri ve parasal destek alan Colani, 2016 da El Kaide'den ayrılarak, Suriye'ye geçmiş, El Nusra'yı kurarak hedefinin Suriye Rejimini devirmek olduğunu açıklamış, sonrasında HTŞ ye dönüşmüştür. Tabandan destek almak adına söylem ve politikalarını yenilemiştir. Ağırlıklı olarak selefi düşüncelere sahipler. Halkın desteğini almaya çalışan örgüt, böylece birçok muhalif örgütü bünyesine almış ve bugünkü gücüne ulaşmıştır.

İdlib'e hakim olan HTŞ liderliğindeki muhalif güçler-milisler, 28 Kasım'da harekete geçtiler ve  kısa zamanda Halep, Hama ve sonrasında Şam'a ulaşarak Esad'ın sonunu getirdiler.

TÜRKİYE HTŞ İLİŞKİLERİ:

Türkiye'nin özgür Suriye ordusuna verdiği destek açıkça biliniyor. Ancak, HTŞ ile dolaylı bir biçimde ilişki sürdürdüğü söylenmektedir. Türkiye'nin İdlip'teki varlığı çatışmaları önlemek, sınır güvenliğini sağlamaktı. HTŞ bu nedenle Türkiye ile karşı karşıya gelmekten kaçınmıştır.

HTŞ, Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik operasyonlarına taraf olmuş, PKK/YPG'nin İslam Devrimi karşıtı ve Arap bölgelerini işgal eden bir güçler olduğunu açıklamıştır.

PKK'nın ortadan kaldırılmasını ve Suriye'nin doğu bölgesinin özgürleştirilmesini savunmuşlardır. Ancak, bu anda YPG'nin Arap bölgelerinden çıkıp, tamamen Fırat'ın doğusuna Rojova bölgesine geçmesini istemiştir.

TÜRKİYE'NİN ROLÜ…

Türkiye, bugüne kadar Suriye Özgür Ordusu'na destek vererek bu diktatör, hain rejimin bitmesinde etkili olan ülke olarak, Suriye'de kurulacak yönetimin belirlenmesinde ve barış ortamının sağlanmasında aktif davranmalıdır. 

Türkiye, Suriye'de Barış, Özgürlük ve güvene dayalı, her kesimin temsil edildiği, Demokratik bir Cumhuriyet kurulmasında öncülük etmelidir. Kesimlerin liderlik ve hakimiyet mücadelesine girmeden, birlik içerisinde, barışçı ortak bir devlet kurmaları çok nemlidir. Irak ve Libya örneği ortadadır. Burada rejimin yıkılması sonrasında birlik kuramadıkları için yaşanan iç çatışmalar, ülkelerinin zenginliğini ve barışını yok etmiştir.

Elinde sadece silah, dilinde savaşçı ve cihatçı söylem olan örgütlerin uluslararası güçler tarafından kullanılmaya müsait olduğunu görüyoruz.

Orta doğuda DEAŞ, İŞİD, EL KAİDE gibi sözde Cihatçı söylemlerle ortaya çıkan örgütlerin İslam'a verdikleri zarar bir yana, bölgenin parçalanmasına ve kan gölüne dönüşmesine neden oldukları açıkça görülmüştür.

Suriye'de kurulacak devletin izleyeceği politika, bölgenin güvenliği ve geleceği açısından da hayati derecede öneme sahiptir. Bu sağlanmadığı takdirde başta Türkiye olmak üzere tüm bölge ülkeleri zora girecektir. Bölge güvenli bir liman olmaktan çıkacaktır. Türkiye bunu başarmalıdır. Aksi durumda bugüne kadar yaptığı tüm çalışmalar boşa gidecektir. Allah muhafaza bir iç savaş söz konusu olduğunda en büyük risk Türkiye üzerinde olacaktır. Bölgede gidilecek tek güvenli ülke olarak Göçler Türkiye'yi çok zorda bırakacaktır. Terör örgütleri Türkiye'ye yönelik en büyük riski o zaman oluşturacaktır.

MEDİNE VESİKASI VE NEBEVİ YÖNTEME UYGUN

Colani (Cevlani) askeri kıyafeti çıkarıp, halkın arasına karışan bir siyasi figür olarak görünüyor. HTŞ'nin barışçı ve kucaklayıcı açıklamaları sevindiricidir. Bu söylem nebevi yönteme de uygundur. Peygamberimiz Medine'ye hicret ettiğinde farklı inanç gruplarını 52 maddelik “Medine Vesikası” ile barış ve kardeşlik içerisinde tutmaya çalışmıştır. Medine'nin ortak savunması sağlanmış ve birlikte hayatı paylaşma ortaklığı kurulmuştur. Medine Vesikası ile, her inanç grubu kendi inancına uygun yaşama eşitliğine sahip olmuş, kimse inancını ve yaşam biçimini diğerine dayatmamıştı. Bu süreçte Peygamber olduğu halde, İslam'ın emirlerini herkese zorla uygulama yoluna gitmemiş, aralarında kendi kitaplarıyla hüküm vermiştir.

SURİYE DEMOKRATİK İSLAM CUMHURİYETİ

Suriye'de PKK/YPG ve seküler kitleler yanında, Şii, Nusayri, Dürzi, vb. bir kısım mezhepler ve inanç grupları ile birlikte yüzde 10'da Hıristiyan yaşamaktadır. Herkesin birbirinin yaşam biçimine ve inancına saygı duyacağı, eşit hakların ve adil bölüşümün hayat bulacağı, demokratik bir Cumhuriyet kurmanın yolu bulunmalıdır.

Suriye'de, ülkenin büyük çoğunluğu Sunni Müslümanlardan oluşmuştur.  HTŞ'nin de İslami çizgisi nedeniyle, herkesi kucaklayan ve her kesime temsil hakkı veren Demokratik İslami kimlikli bir devlet kurulması sosyolojik anlamda daha gerçekçi görülmektedir.

Çok hukuklu bir sistem kurarak, her kesimin memnun olacağı ve barış içerisinde yaşayacağı düzen kurulabilir. Böylece, Müslümanca yaşamak isteyenlere, “İslam hukukunu” uygulama hakkı verileceği gibi, seküler yaşayanlara da haklar verilerek, barış ve güvenin önemli bir adımı atılmış olacaktır. Suriye'de adalet, eşitlik, hukukun üstünlüğü hâkim kılınmalıdır.

HTŞ'nin bunu başarması, dünyadaki İslam algısını da olumlu etkileyecektir. Birçok batılı ülkenin ve bölge ülkelerinin desteğini alacaktır.

ŞERİAT TEK BAŞINA YETERLİ Mİ?

İslam sadece hukuk sistemine dayanmaz, esasında İslam'ın hukuk düzenin (Şeriat'ın) hâkim olması, tek başına bir anlam ifade etmez. İslam ahlakı ve imanlı bir toplum yoksa, Şeriat tek başına huzur ve refah getiremez. Afganistan ve birçok İslami ülkenin durumu ortada. İslam'ın sadece hukuk düzeninden ibaret olduğunu düşünenler yanılıyor.

İslam öncelikle bir ahlak, adalet ve ubudiyet düzenidir. Bu esaslar İslam'ın yüzde 90'nını oluşturur. Bu değerler, gerçekten inanmış samimi toplumlarca hayata geçirilebilir. HTŞ'nin yapması gereken, bu değerleri yüceltecek, nesillere aktaracak bir düzen kurmak olmalıdır. İçerikten yoksun şekilci bir şeriat düzeni, kadın haklarını yok sayan, insanlara zorla dayatılan bir yaşam biçimi anlayışı fayda sağlamayacaktır. İslam'ın ahlak ve iman düzeni olmayan bir yerde şekilci şeriat düzeni kan, baskı, şiddet ve zorbalık getirir.

Her kesimi kucaklayan, her kesimin temsil edileceği bir devlet, silahlı örgüt ve milislerin silahlarının ülkenin milli ordularına devrederek resmileştiği bir devlet, her kesimin güvenli aidiyet kimliği aldığı bir ülkede, iç savaş tehlikesinin de önü kesilecektir.

HUTBE-İ ŞAMİYE

Said Nursi 1911 yılında Şam'da Emevi Camiinde yüz ehli ilimin olduğu, yaklaşık on bin kişiye yönelik verdiği meşhur “Hutbe-i Şamiye'de, İslam dünyasının problemlerine ve geleceğine yönelik kurtuluş reçetesi niteliğinde yaptığı önerilerde, İslam toplumlarının geleceğiyle ilgili çok müjdeler vermiştir. Şura'yı (meşvereti/meclisi/ortak aklı) ve adabı şeriye (İslam Ahlakı) ile süslenmiş Hürriyeti Şeriye'yi önermiştir. Yani: “Tahakküm ve istibdat ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek ve zalimlere tezellül etmemektir.” “Yaşasın sıdk, ölsün yeis, muhabbet devam etsin, Şura kuvvet bulsun. Selam ve Selamet Hüdaya tabi olanlara olsun.” (Hutbe-i Şamiye)

Suriye'yi özgür kılma yolunda başarı elde edenlere öneriyoruz. Eğer İslam'ın güzelliklerini gösterebilirlerse, yine Said Nursi'nin verdiği, “ümitvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en gür sada İslam'ın sadası olacaktır” müjdesi gerçekleşecektir.

PKK/YPG FEDARATİF YAPININ PARÇASI MI OLACAK?

Suriye'de kurulacak sistemin üniter mi, federal bir yapıda mı olacağı belirsizliği sürüyor. Rojva bölgesinde bulunan ve PKK'nın Suriye uzantısı olan ve kendisine tamamen iltihak ettiği, eli silahlı YPG'nin, Amerika ve İsrail tarafından bugüne kadar desteklendiği ve bundan sonra da destekleneceği açıktır. Nitekim, batılı birçok devlet ve Amerika, Cihatçı örgütlere karşı demokratik güç olarak niteledikleri YPG'yi destekleyeceklerini açıkladılar. İsrail de bu bölgeye yapılacak bir saldırıya hava gücüyle müdahale edeceğini ilan etti. Türkiye haklı olarak bu silahlı güçlere kendi güvenliği açısından yaklaşmakta, bu haliyle bir tehdide göz yummayacağını söylemektedir.

Ancak, buradaki bu silahlı terör örgütlerinin, Suriye'de kurulacak Yeni Suriye Cumhuriyetine entegre olmuş sivil ve resmi bir unsuru olarak silah bırakırlarsa durum değişebilecektir. Türkiye'nin, söz sahibi olduğu bu coğrafyada; silahı bırakmış, devletin yasal bir organına dönüşmüş bir Kürt topluluğuyla bir sorunu olmayacaktır ve olmamalıdır da…

 Peki bu mümkün mü? Evet… Devlet Bahçeli'nin DEP'e uzattığı el ve Abdullah Öcalan'nın Meclise davetiyle ilgili yaptığı çıkışının arkasında Amerika'nın güvencesi olduğu anlaşılıyor. Perde arkasında Türkiye'nin, Suriye'de kurulacak federal Kürt devletine karşı çıkmaması karşılığında, YPG/PYD/PKK'nın silah bırakmasına ve Türkiye'deki eylemlerine son vereceği sözü verildiği anlaşılıyor. Yani, federatif Suriye'de artık PKK Türkiye'de eylem yapmayacaktır. Aslında kaç zamandır, Pkk bu bölgedeki YPG/PYD ile bütünleşmiştir. PKK'nin Türkiye'de eylem yapan çok az grupları vardır, bunlar da bilerek bırakılmıştır.

DEP MİLLİLEŞEK Mİ?

DEP parti olarak, YPG/PKK'ya bölgede biçilecek yeni rolünü iyi okumalı. Kandille ilişkilerinin bir anlamının kalmayacağı günlerin geleceğini hesap ederek, Türkiye Partisi olma yolunda adım atmalı. Kürt'lerin ve Türk'lerin sahipleri oldukları bu vatan üzerinde kardeş olarak yaşayacağı politikalara yönelmeli, Kürk kültürünün, doğu ve güneydoğunun ekonomik gelişimine yönelmelidir.

İSRAİL'E DUR DENMELİDİR…

Türkiye, İsrail'in amansız tutumuna açık bir şekilde dur demelidir.

İsrail bu anda güvenlik gerekçesiyle Golan tepelerinden Suriye içlerine doğru inmiş, havadan da askeri tesisleri bombalamaktadır. Alınan bilgiye göre Beşar, bindiği Helikopteri düşürmemesi karşılığında, İsrail'e tesislerin yerlerini bildirdiği yönündedir. Böyle hainlerden her şey beklenir. Süriye'de barışın önünde en büyük engel İsrail'dir.

Bölgede, Rusya devre dışı kalmış, İran'ın emperyal ve mezhepçi politikaları iflas etmiştir. Unutmayalım, İsrail hava üstünlüğü ve Amerika desteği ile bu noktaya gelmiştir. Yaptığı şey de korumasız sivil, kadın ve çocukları öldürmek olmuştur. Karada Hamas ve Hizbullah karşısında başarısız olan korkak askerlerin nasıl ağlayarak kaçtıklarının görüntüleri sosyal medyada viral olmuştu.

Türkiye, Jeopolitik değeri yüksek olan bu bölgelerde, İsrail'in hava saldırılarına karşı, bölge ülkeleriyle birlikte ortak bir hava savunma şemsiyesi oluşturmalıdırlar.

İsrail'e dur denmeli, önü kesilmeli, İsrail kendi sınırlarına çekilmelidir.

Böylece, bağımsız Filistin devletinin kurulmasının yolu açılmalıdır

Başta Türkiye olmak üzere, tüm İslam ülkeleri bir araya gelerek, büyük İsrail projesinin gerçekleşmesinin önü kesilmelidir.

Sevgi ve saygılarımla…

 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
Misafir Kullanıcı (@Misafir_112735)
16 Aralık 2024 Pazartesi 10:03
Din tüccarları hakkı söylemekten veya yazmaktan medeni cesaretleri yoktur. Bu olgunun alıcısı maalesef zirvededir. Acı bir tablo u milliyetçi dinsel anlayışı devleti imkanlarıyla tüm coğrafyaya pompalandı. milli veya milliyetçi din kisvesi altında yaygınlaştırılan bu ayrıştırıcı düşünce fesat ocakları oluşturmaktadır. Dinin özünde olmayan böyle bir anlayış diyanet'ide işin içine katarak kendi çıkarları için siyaysi alanıda genişletiler. Tahrip edilen aile kurumları toplumsal çöküşü hızlandırmaktadır.Acı tablomuz
Misafir Kullanıcı (@Misafir_112733)
16 Aralık 2024 Pazartesi 00:04
Sayın yazar, Esad'ı tasfiye edip Golani'ye Dımaşk'ın anahtarını veren küresel güçler, hangi istikameti tayin ederse Suriye o istikamete doğru gidecek. Gerisi laf u guzaf.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_112732)
15 Aralık 2024 Pazar 19:26
Yazısın özünün özü:
'Suriye nereye? Bilmiyoruz.'
Misafir Kullanıcı (@Misafir_112730)
15 Aralık 2024 Pazar 17:58
Razı gelseniz de gelmeseniz de Türk devletinin imha ve inkar politikalarına, saldırılarına rağmen Kürtler, Suriye'de belli bir statü sahibi olacaklardır. Eğer kardeşsek, bunun size batmaması gerekir.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_112729)
15 Aralık 2024 Pazar 14:13
İslami coğrafyanın suzelebilmesi için bütün eli kanlı yalana dayalı örgutlerin çökmesi lazım
Misafir Kullanıcı (@Misafir_112721)
14 Aralık 2024 Cumartesi 14:59
Ağzına yüreğine sağlık kıymetli kardeşim.çok makul ve mantıklı tespitlerde bulunmuşsunuz.devlet erkanı bunları mutlaka biliyordur.ancak bu yazınızla konuyla ilgili,toplumun aydınlanmasına büyük katkı verdiğinizi düşünüyorum.Rabbim kaleminize kuvvet versin,sizin gibi şuurlu müminlerin sayısını artırsın inşallah.sizleri tebrik ediyor muhabbetlerimi sunuyorum.selam ve dua ile.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_112720)
14 Aralık 2024 Cumartesi 11:52
Alışık olduğumuz klasik kavramlar, yinede emeğine kalemine sağlık, her zalim diğer zalimin fermanını çıkarır ve aynı zamanda birbirini de beslerler.İnsan hakkının olmadığı bir coğrafyada umutlu olmak veya huzuru, istikrarı beklemek dünden olaylar ve hadiselerden yeteri kadar ders alamadığımız yazını içeri ve beslendiği zihniyet tüm dinamiklerin hayalleri başka hayatlara kalacağı ümidimizi muhafaza etmekten halkların çaresi olmadığı görmekteyiz.Dinsel kavramları üne sürerek sorunların çözülmedigi hep göz yaşları bazıları için reva görüld�
Misafir Kullanıcı (@Misafir_112719)
14 Aralık 2024 Cumartesi 11:37
Çok kayda değer bir değerlendirme olmuş. DEP ile ilgili tespitiniz de çok ilginç. Bu sürecin Turkiye ve Suriye ye barış getirmesini dilerim. Elinize sağlık. Teşekkürler
Misafir Kullanıcı (@Misafir_112718)
14 Aralık 2024 Cumartesi 09:43
Başlığıniz şöyle olmalıydı. Birlikte Suriye yi nereye sürükledik , daha iyi olurdu.
Misafir Kullanıcı (@Misafir_112717)
14 Aralık 2024 Cumartesi 08:32
Sayın Bayram analiz dolu bir yazı olmuş umarım Herkes kendine düşen sorumluluğu alır ülkemizin kalkınması için çalışmalar yapar.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın