MACRON, BATININ ÇİRKEF YÜZÜDÜR!..

Batı bu! Hep aynı kafa… “al birini vur ötekine”… Fransa, güya özgürlük ve demokrasinin beşiği!.. Ama bunlar, asla göründükleri gibi değiller... Bunlar, bir türlü ‘İslamofobi'den kurtulamıyor, her fırsatta hakarete varan konuşma ve tavırlardan kaçınmıyorlar.

Maalesef bugün İslamofobi dendiğinde, hem İslam dinini tanımamak ve öğrenmemekten kaynaklanan bir korku, hem de bu korkuya dayanarak Müslümanlara karşı ayrımcılık ve düşmanlık yapılmasının batılılarca meşru görülmesi anlaşılmaktadır.

Tarihî kökleri İspanya'da Endülüs'ün Emevîler tarafından fethedilmesine kadar iner. Haçlı seferlerine asker devşirmek isteyen kilise mensuplarının yaptığı propagandalar ile fikir zemini Hristiyanlığa karşı tehditler ve tehlikeler üzerinde oluşturulmuş olan "İslamofobi…

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un hedefinde yine Müslümanlar ve Türkiye düşmanlığı vardı... Irkçılık, ayrımcılık ve İslam karşıtlığı bunların genlerine yerleşmiş…

Fransa, geçmişte “Ermeni soykırım” iddiasını kabul etmekle yetinmedi; bugün de Ermenistan'a açıkça silah desteği vererek, bölgedeki emellerini kanlı eylemlerle sürdürmekten kaçınmıyor…

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Fransa'da geçen hafta başı kesilerek öldürülmüş halde bulunan öğretmen için başkent Paris'te, anma töreninde yaptığı bir açıklamada: İslam hakkında sorumsuz açıklamalar yapmakla yetinmedi, güya özgürlük adına sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed'e yönelik, "Charlie Hebdo" dergisinde daha önce yayınlanan  hakaret içerikli karikatürleri, tekrar yayınlamaktan vazgeçmeyeceklerini, söyleyerek kinini kustu…!

Ardından, Charlie Hebdo dergisi tarafından yayınlanan ve Peygamberimize hakaret içeren karikatörler, Montpellier ve Toulouse şehirlerinde devlet kurumlarına ait binalarda gösterildi. Gerçekten Macron'un akıl tedavisine ihtiyacı var.

Söz konusu hakaret içeren karikatör, Hz.İsa hakkında olsaydı aynı özgürce tavrı sergileyecek miydi? Elbette kocaman bir hayır…

                Sözde medeni ve demokrasinin merkezi, batının sözcüsü olduğu iddiasında olan bir ülkeye; “Dünya liderlerini, düşünürleri ve fikir sahiplerini ‘İslamofobinin' esaretine düşmek yerine; öfkeye neden olacak, dinleri ve dini sembolleri küçümseyen nefret söylemini reddetmeye ve Müslümanların duygularına saygı göstermeye" çağırması daha bir yakışmaz mıydı?...

Ancak O ne yaptı? Tam tersi bir yönde müslümanlar hakkındaki sorumsuz açıklamalarıyla, halklar arasında nefret kültürünü daha da artırmaktan başka bir iş yapmadı…

Cezayir'de Ruanda'da, Afrika'da yaptıkları katliamları çok iyi biliyoruz. Ama insanlığa öyle bir dezenformasyon yapıyorlar ki…  İnsanlığı aldatabileceklerini sanıyorlar…

Bunların barış, kardeşlik ve insan haklarıyla ilgili bir dertleri yok…

Cezayir ve Ruanda da yapılan katliamlar dolayısıyla dünyadan ve o ülkelerden özür dilemek yerine, emperyal emellerine ortaya koymaya devam ediyorlar.

Bilindiği gibi, ikinci Dünya Savaşı bitmeden, kısa zaman önce bağımsızlık vaadiyle Fransa saflarında savaşan Cezayirlilerin başlattığı gösterilerde binlerce Cezayirli, Fransız askerleri tarafından öldürüldü. Tarihe "8 Mayıs 1945 Setif ve Guelma" katliamı olarak geçen olaylardan, Cezayir'in bağımsızlığını kazandığı 1962'ye kadar, şiddet olayları sistematik şekilde devam etti. 1830-1960 yılları arasında işgal ettiği ve sömürdüğü Cezayir'de: 2,5 milyon insan tehcir edilmiş, 8 bin köy ve hazırladıkları fırınlarda binlerce Arap Müslüman diri diri yakılmış,  kadınlarına tecavüz edilmiş, hatta tecavüz etmeden soğuk suyla yıkadıkları; askerler soykırım hatırasına ırzına geçtikleri kadınlarla fotoğraflar çekilmiştir.

Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda, 1 milyon kişinin Fransızlar yüzünden hayatını kaybettiği, dünyanın bildiği Fransa'nın rezil tarihi ve benliğinin bir göstergesidir.

Aynı Fransa, 1994 yılında Ruanda da 800 binden fazla Tutsiyi katlettiğine yakın dünya tanık oldu. Batı'nın bu benzeri katliamlarla dolu karanlık bir tarihi sır değil…

Bunlar böyledir işte… "Charlie Hebdo" adlı haftalık siyasi hiciv dergisinde, Peygamberimizi karikatör çizimleriyle hakaret etmeyi maharet sanıyorlar…

Macron ve Macron gibi davranan Batılı Siyasetçilerin Çirkef Yüzüdür bu…!

Batının, son yıllarda hep bir ağızdan İslamı ve özellikle Türkiye'yi hedef almaları, bir zamanlar batının Yahudilere karşı şeytanlaştırma çıkışlarını andırıyor.

Macron'un Türkiye'ye karşı düşmanca tavrına karşı; İslam ülkelerinin lideri konumunda olan Türkiye'nin, gereken cevabı zamanında ve yerinde vermesinin ayrı bir önemi var. Bugüne kadar pek alışılmadık bir tepkiyle karşı karşıyadırlar. Türkiye'nin artık sus pus olacak bir ülke olmadığını görmek bunları çıldırtıyor…

Bu nedenle, Türkiye'nin tarihi misyonuna uygun bu ve benzeri çıkışlarla yetinmemesi; özgürlük, demokrası, hak ve adalete dayalı hukuk düzeniyle, adil bölüşüme dayalı bir ekonomiyle, insanların huzur, sevgi ve barış içerisinde yaşadıkları bayındır bir ülke ve medeniyet kurarak; dostlarına ve Müslüman ülkelere güven, emperyalist ülkelerin yüreğine de korku salacak bir model olabilmeyi başarabilmelidir.

Bu ülke bunu yapabilecek beşeri, kültürel ve tarihin getirdiği imkan ve fırsatlara da sahiptir.

Modern dünyanın dünü bilinmeden bugününü doğru değerlendirmenin imkanı yoktur.Bugün kendisi dışındaki dünyanın ‘geri', kendisini ise ‘ileri' olarak niteleyen, bu kendini ‘beğenmiş' ve ‘küstah' batı uygarlığının, bu refahı elde etmek için dünyanın gözü yaşlı insanlarına ödettiği bedeli hepimizin bilmesi insanlık adına en önemli ödevimizdir.

 Belki de böylece!.. zihnimizi: kuru bir taklit ve bilinçsiz bir hayranlıkla tutulduğumuz batının kirli değerlerine ilişkin tortulardan kurtarabilir, kendi medeniyetimizin dayandığı temel esaslar üzerine yeniden bir ‘uyanış ve dirilişe' geçebiliriz.

Selam ve sevgilerimle