Gençler elimizden kayıyor...!

Bingöl Belediye Başkanı Sayın Erdal Arıkan beye nezaket ziyaretinde; “Çocuklarımız, gençlerimiz elden kayıyor, neler yapılabilir?” konusunu da kendisiyle paylaştık.

Belediye gibi güçlü kurumlara ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görev düşüyor. Bu konuda hazırlanmış bir proje de kendisine sunduk ve Belediye sahipliğinde yakında faaliyete geçecek “Gençlilk Merkezine” entegre edilebileceğini de dile getirdik. Sağolsun, yıllarca Gençlik Spor İl Müdürlüğünden gelen bir yönetici ve bir eğitimci olarak bu konudaki çalışmalarını anlattı ve duyarlılığını dile getirdi. Kendisine teşekkür ediyoruz. Kendisinden “Sosyal Belediyecilik” anlayışına uygun güzel çalışmalar bekliyoruz.

Dünyayı, hedefleri doğrultusunda yönledirmeye çalışan küresel emperyal güçlerin en büyük hedef kitlesi 12-20 yaş arası çocuklar oluşturmaktadır. Çağın beş teması var: Eğlence, özgürlük, kadın hakları, hayvan hakları ve çevre sevgisi. Görünürde çok çekici ve masum temalardır bunlar.  Ancak, çocuklara buradan geliyorlar. Nasıl geliyorlar? Müzikle, modayla, sinamayla ve dizilerle…. Ama İslami camia “alternatif üretmemenin” sancısını yaşamaktadır. Maalesef gençlerimiz bu cazibenin tuzağına düşmüş durumdalar.

Basına yansıdığı kadarıyla, isim vermeyeceğim, büyük hastahanelerimizde yüzlerce çocuk erkekler kız; kızlar da erkek olmak için sıra bekliyor. İşin garip tarafı bunlar biyolojik sorunlar dolayısıyla değil, yönlendirilmiş, sevdirilmiş ve özendirilmiş oldukları için buralara başvurmuşlar. Bunlar arasında Ayşe, Ebrar, Humeyra, Meryem, Betül, gibi muhafazakâr mahalleden gelen isimler de dikkat çekmektedir. Gençlere anlatılan, özendirilen hayat onları bu hale getiriyor.

Türk Pisikiyatri Derneği işin içinde, eş cinseller derneği gibi çalışıyor. Örnek Eren Boz'un intiharını sevdiriyorlar, altı kişi onu beğendikten sonra intihar ediyor. İntihar lobileri de var, endokrobin ve psikiyatri lobisi kan tahlili yazar gibi cinsiyet değiştirmesi uygundur deniyor, ameliyata da o doktor giriyor 2,5 milyon, bu parayı da devlet ödüyor.

Alkol içtikten sonra taciz eden, kusan veya birini öldüren kimseyi sosyal medyada göstermiyorlar, eğleneni ve güzel yaşayanları gösteriyorlar medyada. Alkolü efkarı dağıtıcı, arkadaşlığı güçlendiren, su ve ayran içer gibi sıradan bir içecek gibi yansıtan diziler ve olaylar diz boyu. Çocuk kızlar, çocukluğun güzellerini yaşamaları gerekirken olgun bir kadın gibi giyinip süsleniyorlar…

Ortam, çevre ve sosyal medya çok kötü örneklerle dolu. Özellikle bu tür kafeteryalar çok yaygın. Birçok genç bunu bildiği halde buralardan uzak kalamadığını, cazip olduğunu, evde huzursuz olduğunu, baskı gördüğünü, bu nedenle buralara kendilerin attıklarını araştırma ve röportajlarda dile getiriyorlar. Öyleyse buralardan çocuklarımızı kurtarmak mümkün. Adeta ‘beni biraz idare edin geri gelirim' diyor. İşte tam o noktada yakalamak gerekiyor, yakalarsanız, hayatına güzel dokunabilirsek geri gelebileceklerdir.

Ayrıca, çok ciddi isim değiştirme modası var. Örneğin, Ayşe, Zeynep isimini Nil veya benzer isimler yapan çocuklar var. Daha diğer tuhaf isimleri siz düşünün. Nil ismi de güzel. Ancak sorun, çocuğun ait olduğu dünyayı beğenmemesidir. Bu gençlere sevdirmeden, baskıyla, zorla bir şey yapılmaz. Lise yıllarında yapılan baskılar, özellikle ünüversite birden patlamalara dönüşüyor.

Araştırmalara göre ateizm ve deizim de yangınlaşıyor. Bu çocukların çoğunun mayası sağlam ve bir gün geri gelecekler. Gençlik merkezleri, izcilik kampları ne yapıyor? Bize gelmezse başka yere gidecek? Camiye, Gençlik Merkezine veya okula gelmişse, buralarda tutmayı bilelim! Aksi durumda tuzak kafeteryalarında oturacaklar.  Yardım edelim gençlere, imdada koşalım ki uyuşturucu, eşcinsellik, intihar, bunalım ve inançsızlık girdabından kurtulmalarına vesile olabilelim.

Bu gençler hem dindar ve muhafazakâr ailelerden hem de seküler yaşayan ailelerden çıkıyor. Değerli anne ve babalar...! Çocuklarınızı itmeyin, burun kıvırmayın, yüz ekşitmeyin! Çocuk evden az itildiğinde vakum gibi çekiyorlar. Aileden giden çocuğu sokak kapar. İslamın hoşgürü ve güzel yönünü gösterin, ailesini seven islamı da sever. Yeter ki biz örnek model olabilelim.

OYUN VE ÇOCUK

Çocuklara ‘hadi oyun oynayalım' denildiğinde, hemen sanal oyunlar akıllarına gelmektedir. Televizyon, bilgisayar, internet, tablet, akıllı telefonlar vb. çocuklarımızı esir almış durumdadır. Konuşmayan, koşmayan, hareket etmeyen, sanki bir zombi tarzı yaşam süren bir nesil yetişiyor.

Dolayısıyla çocukların bedensel, duygusal ve sosyal yönden gelişmelerini sağlayıcı, ortamlara ve eğitim modeline ihtiyaç vardır. Geleneksel çocuk oyunları; çelik çomak, mendil kapmaca, sek sek, birdirbir vb. oyunlar çocuğun psiko-sosyal gelişimi açısından çok önemlidir. Bu oyunları okullarda ve Gençlik Merkezlerinde yeniden yaşatalım.

Ayrıca, uyuşturucu ve madde bağımlılığı toplumun kanayan yarası olmuştur. Her gün televizyonlarda ve gazetelerde bu tür haberler sıkça yer almaktadır.

Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin resmi raporlarında; uyuşturucu kullanımı yaşı düşmüş, kullanım oranları ise sürekli yükselmekte, özellikle genç nüfusta hızlı bir şekilde artmaktadır. Hapishanelerimizdekilerin yüzde 18'i uyuşturucu suçundan hüküm giymiş kimselerden oluşyuor. Dünyada yılda 200 bin insan hayatını kaybediyor.

Şiddetle Mücadele Vakfı tarafından 2015-2016 yıllarında BİNGÖL'de yürütülen çalışmalarla hazırlanan ‘Bingöl İli Sosyal Analiz Çalışması'nda çok önemli bilgiler yer almaktadır. Bu araştırmada tek sevindirici olan kentte yaşayan vatandaşların yüzde 92'si alkol kullanmadığı bilgisidir.

Araştırmaya katılan vatandaşların yarısı uyuşturucu kullanımının en önemli sebebinin gençlerin ve insanların sıkıntı içinde olmasına bağlamaktadır. Yüzde 6,2'si yörede şiddet kültürünün yaygın olmasının etken olduğunu düşünmektedir. Bingöl ilimizde de en önemli sebep işsizlik gösterilmiştir (Bingöl Sosyal Risk Araştırması, 2016).

Burada en çarpıcı olan şey vatandaşların dörtte birinin ‘uyuşturucuya erişimin kolay olduğunu' düşünmesidir. Bunu bilen insanların uyuşturucu kullanma riski de artar. Aile hekimlerinden oluşan gruba göre; “Bingöl'de madde bağımlılığı var. Mesela görev yaptığım …… Mahallesi'nde yeşil reçete için çok fazla talep alıyoruz. Cezaevinde aile hekimi olarak çalışıyorum oraya gelenlerin onda sekizi madde bağımlısı.

“Bingöl'de en çok esrar maddesi kullanılıyor, esrar çevredeki köylerde bile ekili oluyor, bazı köylüler geçimini esrardan sağlıyor” fikri hâkim. Araştırmaya göre, İslami duygunun eksikliği ve teknolojinin bu kadar gelişmesi bireyleri yalnızlaştırıyor ve maddeye yönlendiriyor.

Bingöl sokaklarında ve parklarda gezen gençlerimizin yüzlerine baktığımız zaman solgunluk, mutsuzluk, gelecek kaygısı izlerini açık bir şekilde görmekteyiz.

Bingöl İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesinin bu konuda çok iyi çalışmalar yapmaktadır. 26 Haziran Dünya Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü kapsamında, Valilik, Belediye, İl Sağlık ve İl Emniyet Müdürlükleri ile Yeşilay koordinesinde çalışmalar da yapılmıştır. Hepsine teşekkür ediyoruz. Yeterli olmadığını düşünerek yollarına devam etmelerini bekliyoruz…

Uyuşturucuyla mücadelede sadece güvenlik güçlerine ve kamuya değil sivil toplum kuruluşlarına ve toplumun bütün kesimlerine büyük görevler yüklemektedir.

Son dönemlerde Bingöl'den binlerce genç yurt dışına gitmiş durumda. Bunları orada hangi tuzaklar bekliyor siz düşünün.  Başta Bingöl Ünüversitesinin güzide hocaları ve aydınlarımızın bu durumu araştırmalarına konu yapmaları, tespit ve önerilerini içeren raporlarını  öncelikle devlet yetkililerimize, belediye ve sivil toplum kuruluşları ile ailelere ulaştırmalıdırlar. Herkes kendisine düşen kusurdan pay çıkarabilmelidir.

SONUÇ

Gençlerimiz ve çocuklarımız elimizden kayıyor. Bu konuda duyarlı olmalıyız. Valilik, Belediye, Okullar, Sivil Toplum kuruluşları ve aileler olarak iş birliği içerisinde, gençlerimizi bu bataklık ve tuzaklara düşmekden korumanın yollarını bulmalıyız.

Gençlerimizin karekterli, mutlu ve geleceğe emin adımlarla yürüyen bir nesil olarak yetiştirmenin heyecan ve idealini kaybetmeden yolumuza devam etmeliyiz.

Başka bir seçeneğimiz yok…

Sevgi ve saygılarımla…