Ermeniler'in Tehciri ve Bingöl Halkının Asaletli Davranışı1.Cihan Harbinde yaklaşık Sekiz yıl, o cepheden bu cepheye koşmuş ve en son Sakarya Meydan Savaşında yaralandığı için evine dönmek zorunda kalan Rahmetli dedem Gazi Süleyman Bayram'ın Ermeniler'le ilgili hatıralarından özetlenmiş bir parça: Önce yaşanan tehcir olayını özetlemek istiyorum: Birinci Cihan Harbine birbiçimde dahil edilen Osmanlı'nın karşısında Kafkas cephesinde Ruslar vardı. Ruslarla işbirliği içerisinde katliamlara girişen ve adım adım Osamanlının parçalanması planında yer ve konum alan Ermeniler'e karşı güven kalmamıştı. İktidarda Osmanlı'yı adım adım batağa götüren; hürriyet, eşitlik, vb. terranelerle Sultan A.Hamid'i devirdikten sonra, masonlarla işbirliği içerisinde, Ermeni'lerin örgütlenip azgınlaşmalarının zeminini hazırlıyan ve sonunda Ermeni'leri bu milletin başına bela eden İttihat Terakki Hükümeti var iş başında… 27 Mayıs 1915'de Sevk ve İskân (Tehcir-Göç) Kanunu çıkarılır. 1.Dünya savaşı'nda, Osmanlı Ordusuyla karşı karşıya gelebilecek iç unsurların, savaş bölgelerinden uzak yerlere, devlet eliyle gönderilmesini temin eden söz konusu göç kanunu çıkarılar. Tehcir esnasında kontrol yetersizliği ve İttihat Terakki iktidarının tedbirsizliği ve duyarsızlığı gibi nedenler dolayısıyla ölümler yaşandığı bir gerçektir. Bu tarihin verilerine dayalı olarak açıklığa kavuşturulması gereken bir konudur. O günün koşullarını anlamak zor, sizi arkadan vuranlara nasıl davranılırdı, empati yapın! Onların duygularını biz anlayamayız. Çiçek sunacak halleri yoktu herhalde… Dedemin anlatımı: Ermeniler Erzurum, Van ve Bitlis civarında çok katliam yapmışlardı. Ancak, Bingöl'de herhagi bir katliama girişmemişlerdi. Rus'ya ile birliktelik; Ermeniler önde, Ruslar arkada, çoğunluğu Kürtlerin bulunduğu bölgede, işgallerini katliam yaparak sürdürdüler, Kürtler canını kurtarmak için Sivas, Konya, Adana tarafına hicret etmek durumunda kaldı. Bu işgal ve hicret esnasında çoğunluğu Kürt olmak üzere 1 milyonun üstünde insan öldü. Bingöl'deki Ermenilerle ilişkilerimiz çok iyiydi. Birbirimize sevgi ve saygı içinde yaşadık. Sanat ve ticaretle uğraştıkları için maddi durumları iyiydi. Bingöl'de yaşayan Ermeniler, Ermeni komitelerine katılmamış ve Rus'larla da işbirliğine girmemişlerdi. Tehcir Kanunu kapsamında tüm Ermeniler göçe tabi tutulacağı için Bingöl'de bulunan Ermenileri de dâhil edildi. Tabi bela musibet geldiğinde yaş kuru beraber gider. Jandarmalar Bingöl'deki Ermenileri toplayıp götürüyorlardı. İçlerinde, komşusundan ve arkadaşından, evinden, hayvanlarından ayrıldıkları için çok ağlayanlar vardı. Mallarının kendilerine helal olduğunu, hayvan yavrularına iyi bakmalarını söyleyenler çoktu. Birçok kişinin yatığı gibi bacım Yadiye'nin de samimi olduğu Ermeni kız arkadaşı vardı, yolda yerler diye yiyecekler götürüp kendisine verdi. Bu Bingöl'e özgü bir durumdu. Bingöl'de ki Ermenilerin çoğu hainlik etmediği için Bingöl halkı da asaletini göstermişti. Dedemin şehadetiyle; Van, Erzurum, Kars ve Muş'ta durum farklıydı. Özellikle Erzurum'da onların yaptığı zulme çok şahit oldum. Kadınlar çırılçıplak edilerek öldürülmüş, haya yerleri darbeli, ağaçlara asılmış gördük. Erzurum erkeklerine çok kızardım. Siz erkek olsaydınız bunlar böyle yapmazdı derdim. Dedem; (Tüm dünya ve hakperest Ermeni tarihçileri de bu gerçeği itiraf ediyorlar) Osmanlı'da refah içinde yaşayan Ermeniler, dış güçlerin oyununa gelip ihanet etmemiş olsaydı, bugün Ermeniler ve Türkler birlikte dünyanın en saygın ve gelişmiş ülkesinde yaşayacaklardı. Ne bize rahat verdiler ne de kendilerine rahat verdiler. Benim görüşüm olan bölüm: Bu zulmü bir batılı devlet gündeme getirmedi, tehcir sürecinde ölen Ermenilerle ilgili sözde Ermeni katliamı, hem destekleyen ülkeler ve hem de içimizdeki gafiller tarafından sürekli gündemde tutuldu. Elbette o karışık dönemde birçok haksız uygulamalar olmuştur. Ama unutmayın İstanbul'un fethi ile birlikte, Sultan Fatih bir kısım Ermenileri İstanbul'a getirir, fener patriğini kurdurur ve Ermeniler, "milleti sadıka" namıyla beş yüz yıl bu ülkede,. Eğitim, sanat, kültür ve ticaretin büyük kısmına sahip olarak refah içinde yaşarken, Ruslarla birlik oluyor ve işgale katılıyor, katliamlar yapıyorlar. Hepsi mi? Elbette hayır, örgütlenmiş büyük kısmı, Hınçak, Taşnak, vb. Örgütler eliyle… İttihatçıların, İngiliz Masonlarıyla işbirliği halinde çıkardıkları Tanzimat Fermanıyla başlatılan, sözde yenilikler sonrasında, Ermeniler Misyoner faaileyetlerinin göbeğinde hep yer aldılar. Altmışaltı Ermeni Köyünün 62'sinde misyoner teşkilatları kurulmuş ve her üç köy için bir kilise yapılmıştı. Misyoner kadınlar da, Ermeni kadınlarını ve kızlarını yetiştirmek için büyük gayret sarfediyorlardı. Meşhur kadın misyoner Maria A. West, daha sonra neşrettiği (Romance of Mission) kitabında, (Ermenilerin ruhuna girdik, hayatlarında ihtilal yaptık) diyordu. Bildiğiniz gibi o dönemde aynı zamanda misyonerlik faaliyeti yapan Kollejler açılmıştı. Harputta Fırat Kolleji, Antep Koleji, Merzifon'da Anadolu Kolleji, İstanbul'da Robert Kolleji açılmıştı. Örneğin Merzifonda açılan Anadolu Kolleji'nde hiç Türk ve Müslüman talebe yoktu. 135 talebeden 108'i Ermeni, 27'si Rum'du. Bunlar yatılı olarak Anadolu'nun her yerinden toplanmış talebelerdi ve yöneticiler de Rahip'di. Anadoluyu bunlar kaynatmaya başladılar. Ermeni komiteciler Müslümanları insafsızca katlediyorlardı. 1893 senesinde yaptıkları büyük katliamlarda komitacıların kollejde yuvalandıkları ve Reislerinin de Kayayan ve Tumayan adlı kollej muallimleri olduğu ortaya çıkmıştı. Üstelik hala akıllanmadılar. ASALA'nın, yani Ermeni teröristlerin 1984'e kadar yurt dışında konsolosluklara yönelik yaptıkları terör eylemlerini hatırlayalım. ASALA'nın 1984'te bu tür terör eylemlerine son verdiğini ve o tarihte yeni kurulan PKK'nın Şemdinli Eruh'ta da ilk eylemine başlaması çok düşündürücüdür. Bir görev devir teslimi mi söz konusudur acaba… Geçen yıl Ermenistan dış güçlerin ve Ermeni Diasporası'nın etkisiyle Azerbeycan'a saldırdığını ve Ermenilerin başlarına yine bela açtıklarını unutmayalım. Ermeniler ihanet ettikleri için bugün rahat yüzü görmüyorlar. Emperyalist ülkelerin oyununa geliyor ve canlarıyla bedel ödüyorlar. Ermeni-Azeri çatışmalarında hedef, tamamen Türkiye'nin bölgede ateş arasına alınmasına yönelikti. Ermeni soykırımı iddilarını sürekli canlı tutan ve her türlü fitnenin kurucusu olan Emperyalist güçlerin bütün gayesi; eksiğiyle-hatasıyla da olsa, İslam dünyasının en önemli ve son kalesi olan ve ayakta kalabilme başarısını gösteren bu Anadolu Coğrafyasına huzur vermemek ve Türkiye Devletini güçsüzleştirmektir. Bu ülkenin güzel insanları, batılıların süslü sözlerine kanmayalım… Unutmayın bu ülke hepimizin ve başka da bir ülkemiz yok… Hoçca ve dostça kalmanız dileğiyle… Sevgilerimle… YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 14 Aralık 2024 Suriye nereye gidiyor?06 Kasım 2024 İlahiyatçıları/din adamlarını dinlerken ölçüleriniz olmalı07 Ekim 2024 Kur'an'ın, Tevrat, İncil ve Avesta'dan farkı02 Eylül 2024 Üç kutsal din Sümer efsanelerinden mi alındı?
|