Depremin Düşündürdükleri…Altı Şubat günü sabaha doğru ülkemiz büyük bir sarsıntıyla uyandı, on ilimizi kapsayan ve 7,6 şiddetinde bir depremle uyandık. Eşi ve benzeri az rastlanan büyük bir musibetle karşı karşıya kaldık. Bir dakika kırk saniye süren, yüzlerce atom bombası etkisinde bir deprem yaşadık. Bugün depremin altıncı günündeyiz. Acımız çok büyük!.. Depremin yaşandığı bölgelerde evlerin çoğu yıkılmış durumda, yirmibine yakın insanımız hayatını kaybetti, onbinlerce yaralanmış insanımız var. Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen çocuk, kadın ve insanlarımızın feryatlarını duyduk, göz yaşları içimize akıp yaktı. Allah'ım bizi daha ağırından muhafaza eyle, bizlere sabırlar ver, bize yardımını esirgeme… Evet, belki felaketzedelere zamanında yetişemedik, organize eksiklğimiz var ve hala ulaşamadığımız yerler de olabilir ancak bunlar ayrıca sorgulanması gereken konulardır. Zaten bu büyüklükte bir depremin altından hiçbir ülke tek başına kalkamaz. Bu durum bizim deprem konusunda her türlü felakete hazırlanmamız ve örgütlenmemiz gerektiğini göstermiştir. Başta Afad ve Akut gibi depreme karşı örgütlenmiş kuruluşlarımız, askerimiz ve gönüllüler, göçük altında kalanları kurtarma mücadelesi veriyor, ellerinden geleni yapıyorlar. Depremin 5. gününde hayata yeniden dönenlerin mucizevi sevincini yaşıyoruz. Evsiz ve barksız duruma düşmüş vatandaşlarımızın barınma ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak, yaralıların tedavilerini sağlamak için herkes bir dokunuş da olsa deperemzedelere ulaşmak gayreti ve heyecanı içerisinde. Bütün bir ülke olarak, devletiyle ve milletiyle ele ele verip musibete düşen kardeşlerimize yardım elini uzatmak için seferber olduk. Yaşadığımız bu musibet karşısında birlik içerisinde olmalıyız; olaylara ideolojik veya siyasal olarak yaklaşma zamanı değildir. Yardımlar çığ gibi akıyor. Deprem bölgesindeki yollar yardım konvoylarıyla kilometrelerle dolmuş trafik tıkanmış durumda. Bu toprakların asil insanları vicdanlarıyla, merhametleriyle ve yardımseverlikleriyle tarihte olduğu gibi bugün de kendilerini yeniden var ettiler… Size minnettarız… Rabbimize şükürler olsun. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Şehitler 5 kısımdır: Bulaşıcı hastalığa yakalanan, ishale tutulan, suda boğulan, göçük altında kalan ve Allah yolunda savaşırken şehit olanlar." (Buhârî, Cihâd 30; Müslim, İmâre 164. Ayrıca bk. Buhârî, Ezân 32; Tirmizî, Cenâiz 65) Peygamber Efendimizin, ‘deprem felekatinde göçük altında kalanların şehit olacağı' müjdesi bizim için büyük bir tesellidir. Yaralıların da gazi olduklarına şüpheniz olmasın… Hani her musibette bir de rahmet var ya… Hani her musibetten sonra yeniden bir diriliş var ya… İşte o günleri yaşıyoruz adeta. İnsanlar, yardımlaşmayı, dayanışmayı, sevgiyi, kardeşliği, beraberliği ve insanlığı daha bir yaşamaya ve duyumsamaya başladılar… Şu bilinmelidir ki, insan oğlunun yeryüzündeki imtahanı bitmeyecektir… Allah Kur'an'ı Kerim'de, “biz sizi açlıkla, yoklukla, malla, evlatlarla, musibetlerle imtihan edeceğiz” diyor. Bu felakette elinden gelen yardım ve desteği esirgemeyenler imtihanı kazanacaklardır… Zemin etüdü ve statik hesaplamaları, deperem şartlarına uygun olmayan yapılar inşaa ederek bize bu günleri yaşatanlar ve hileli iş yapanlar da imtihanı kaybedeceklerdir… “Biz ölümü ve hayatı imtihan olsun diye yarattık, kimin daha güzel bir yaşantı ortaya koyacağı görülsün diye, yarattık” der…” (Mülk,2) Samimiyetimiz ve inancımız böylece ölçüldüğünü unutmamak gerekiyor… Önemli olan böyle zor anlarda Allah'a karşı samimiyetimizi gösterebilmek ve iman esaslı yaklaşımlar içerisine olabilmektir. Yani isyana ve yanlış düşünce ve duygulara kapılmadan, hata ve günahlarımızın farkına vararak, bu zorlu süreci doğru yaklaşımlarla aşabilmektir… Öncelikle Rabbimizle olan içsel ilişkilerimizi yeniden sorgulayalım. Ne kadar aciz ve güçsüz olduğumuzu, dünyanın fani olduğunu, hiç kimsenin bu dünyada ebediyen kalamayacağını, ölümle yaşam arasında ince bir çizgi olduğunu, bugün var ama yarın olmayabileceğimizi düşünelim. Bu acizliğimiz ve zayıflığımız farkında olarak, dua ile Rabbimize sığınmanın zamanı olduğunu bilelim. Duyarsız ve gafletle geçen günlerimizi düşünelim ve sorgulayalım. Ahiret hayatını, ebedi yaşayacağımız hayatı unutmuş, sadece bu dünya hayatını ve bu hayatta güzelce yaşamayı hedeflediğimizi ve modern hayatın şımarıklığı içerisinde yuvarlandığımızı düşünelim. Allah, “onların tek gerçek kabul ettiği/dünya hayatı geçici bir oyun ve bir eğlencedir, asıl hayat ahiret yurdudur. Keşke bunu bilselerdi”der. Ankebut/64. ayet Bu gerçeği idrak etmemiz gereken günleri yaşadığımızın farkında olalım. “Başınıza gelen her musibet kendi elinizle yaptıklarınız yüzündendir. Üstelik, kaldı ki o Allah birçoğunu da affeder, bağışlar” Şura/30. ayetini düşünelim: Allah istemeden bir yaprak bile kıpırdamaz. Ama her şeyi Allahın bir musibetine bağlayarak işin içinden çıkılmayacağını gösteriyor bu ayet. Kendi yapıp ettiklerimiz derken, insanın evrendeki fiziksel ve sosyal yasaları görmezden gelmesi, gerekli önlemleri almaması sonucu veya Allah'a isyan niteliğindeki davranışlarımız nedeniyle, kusurlarımızın sonucu olarak dünyada bir kısım musibet ve belalar maruz kalacağımızı bize hatırlatır. Çünkü Allah, bu dünyada yasalara dayalı kurduğu bir düzen var (sünnetullah) ve tüm olgular bu yasalar çerçevesinde cereyan eder. Siz dere yatağına ev yaparsanız sel felaketine, zemin etüdü yapmadan, riskli bölgelere binalar yaparsanız depreme maruz kalırsınız. Bu nedenle her olayı direk Allah'ın verdiği musibet olarak görmemek, kendi kusurlarımızın bir sonucu olarak görmek gerekiyor. Cenab-ı Hak bizleri uyarmak için musibet ve belalar da veriyor. Nitekim geçmişte birçok azgın kavmi yerle bir ettiği gibi. Ama bu tüm musibetleri tamamen Allah'a havale edeceğimiz anlamına gelmiyor. Bugün yaşadığımız deprem felaketi gibi. Fay hatları dünyanın denge ve düzeni için kurulmuş veya bizim imtihanımız için kurulmuş olabilir. O zaman biz bu yasaya dikkat edelim. Zemin etüdünü iyi yapalım, binalarımız deprem koşullarına uygun yapalım, sakıncalı bölgelerde yapılaşmaya fırsat vermeyelim. Nitekim Japonlar büyük önlemlerle bunu aşmış durumdalar. Bu olay bize şunu da öğretti; bir felaket karşısında, zamanında ve organizeli bir şekilde müdahale edilebilecek örgütlenmeyi tamamlayarak çok iyi bir sistem kurmalıyız. Birçok ayette eğer sizin her hata ve günahınıza bu dünyada ceza vermiş olsaydık, yeryüzünde hiç kimse kalmazdı. Bu dünyadaki kısmı cezalar uyarı niteliği taşır, asıl hesabın görüleceği yer ise ahiret yurdu olacaktır. Çünkü birçok zalim bu dünyada ceza almadan, mazlum da zulme uğrayarak bu dünyadan gidiyor, demek asıl bir ceza ve hesap yeri vardır ki oraya bırakılıyor. Musibet zalimlerin eylemlerinin bir sonucu olarak gelir, ama mazlumlar da bu musibetten pay alırlar. “Bir bela ve musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalınız zalimlere mahsus kalmayıp, masumları da yakar. Bilin ki Allah'ın cezası pek çetindir.” (Enfal, 25) ayetini hatırlayalım. Bu ayettin sırrı şudur ki, dünya hayatı bir meydanı tecrübe ve imtihandır. Eğer bu musibetlerde masumlar sağlam kalsaydı imtihanın sırrı bozulurdu. Musibet istenmeyen kötü durumlar ve felaketlerdir. Allah, bu dünyada bazen bizi bu tür deprem gibi musibetlerle uyarır. Musibetlerin ibretler ve dersler içerir. Ayrıca Musibetler günahlarımıza kefaret olur ve masumlara ise ahirette çok büyük mükafatlar kazandırır. “Bir musibet bin nasihatten daha faydalıdır” atasözü boşuna söylenmemiş herhalde… Dolayısıyla, yaşadıklarımızdan büyük çıkarımlar yaparak yolumuza devam etmek durumundayız. Ancak doğru ve sağlıklı düşüncelerle bu musibeti ve sıkıntıları atlatabiliriz. Bugün kenetlenme ve birlik günüdür. Maddi manevi tüm imkanlarımızı seferber etmemiz gereken gündür. Toplum olarak büyük bir imtihandan geçiyoruz. Allah bizi daha beterinden korusun. “Allahı'm yaralarımızı tez zamanda sarmayı nasip eyle, yaralılara ve yakınlarına güç ve sabır ver.” Bu afette vefat edenlere Cenab-ı Hak rahmet eylesin, yakınlarına sabrı cemil versin. NOT: Uzmanlar, ulaşılamayan kişilerin bilgisine ulaşılabilen, ahbap, akut ve afad ile paylaşılan yapay zekayla birçok yerden bilgi alıp paylaşılan yazılım platformu kurmuşlar (https://deprem.io/ kullanabiliriz. Sevgi ve saygılarımla…
YORUM YAZIN
|
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ 14 Aralık 2024 Suriye nereye gidiyor?06 Kasım 2024 İlahiyatçıları/din adamlarını dinlerken ölçüleriniz olmalı07 Ekim 2024 Kur'an'ın, Tevrat, İncil ve Avesta'dan farkı02 Eylül 2024 Üç kutsal din Sümer efsanelerinden mi alındı?
|