Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkanvekili ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken, E.A. davasıyla ilgili basın açıklaması yaptı.
Baluken, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı basın açıklamasında mahkemenin tahliye kararı vermesine tepki gösterdi.
‘Türkiye'de bireye, topluma ve düşünceye karşı devlet ve devlet görevlilerinin korunması yaklaşımı Cumhuriyet kurulduğundan bu yana temel eğilim olmuştur' diyen Baluken: “Hükümetler değişmiş, bürokrasiyi oluşturan yapılar değişmiş fakat bu temel yaklaşım değişime uğramadan devam etmiştir. Faili meçhuller, polis kurşunu ile yaşamını yitirenler, Roboski'de savaş uçakları ile katledilenler ve daha sayamayacağımız birçok olayda yaşamını yitiren yurttaşlara karşı yapılanlar sürekli olarak kamu adına, kamu tarafından korunmuştur. Bu yönüyle Türkiye siyasi tarihi devletin bireyden, toplumdan ve düşünceden korunma tarihidir. Bu korunma sistemi başta Kürt halkı olmak üzere sistemin inkâr ettiği kesimlere yönelik yoğun bir şekilde uygulanmıştır, uygulanmaktadır. Bunun son örneklerinden birini ise Bingöl'de 14 yaşındaki E.A.'ya cinsel istismar ve tecavüzde bulunan sekiz uzman çavuşun yargılanması sürecinde görmekteyiz. 14 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismar ve tecavüzde bulunan sekiz uzman çavuş, çeşitli delillerin gösterdiği üzere açık bir şekilde zan altında olmasına rağmen yargı kurumu tarafından ilk mahkemede görevlerine devam ettirilmiş ve serbest bırakılmıştır” dedi.
Daha önce yapılan tutuklamanın kamuoyunun duyarlılığı sayesinde olduğunu belirten Baluken: “Hukuku, ahlakı ve vicdanı intihar ettiren bu karar sonrası Türkiye'nin dört bir yanından büyük toplumsal tepkiler yükselmiş, çeşitli medya araçları yoluyla ile söz konusu olay dünya gündemine girmiştir. Başta Bingöl halkı olmak üzere tüm dünya halkları E.A. adlı kız çocuğuna sahip çıkarak duyarlılık göstermiştir. Oluşan bu kamuoyu duyarlılığı sonucunda bir uzman çavuş tutuklanmış ve mahkeme 3 Eylül tarihine ertelenmişti. E.A. Davasına ilişkin yetersizlikler halkımızda var olan rahatsızlığı derinleştirirken, bu süreçte yine Bingöl ili Genç İlçesine bağlı Yayla Köyü'nde 19 yaşındaki zihinsel engelli kız çocuğunun tecavüze uğraması davasında tutuklama olmaması sonrasında ise Bingöl Merkeze bağlı Sarıçiçek Köyünde 17 yaşındaki A.D.'nin iki yıl boyunca yedi kişi tarafından tecavüze uğraması davasında tutuklama kararının çıkmaması devletin tecavüzcüleri koruyan ve tecavüzü meşrulaştırıp teşvik eden yüzünü açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Devletin özellikle son otuz yıldır başta Kürt kadını ve çocukları olmak üzere tüm kadın ve çocuklara dayatmak istediği ahlaki yozlaşma ile tecavüz ve cinsel istismarı sistematik bir şekilde geliştirme yaklaşımları halkın iradesini kırmaya yönelik politikalardır. Bu politikaların başarılı olması ve kadına yönelik erkek egemen ataerkil devlet zihniyetinin meşrulaştırılması için bugün de yargı kurumu Bingöl'de devreye sokulmuştur” ifadelerini kullandı.
Mahkemenin kararını hukuk kuralları, toplumsal değerler ve ahlaki öğretinin özünü yok etmeye yönelik bir utanç kararı olarak nitelendiren Baluken: “Bu kapsamda 3 Eylül'de Bingöl Adliyesinde görülmeye başlanan davada toplumsal infial yaratan iki yargı kararı daha otuz yıldır devlet ve kurumları tarafından halkımıza dayatılan yaklaşımı devam ettirme yönünde olmuştur. İlk önce mahkemeyi izlemeye gelen bölge baroları ve halkımıza karşın mahkemenin kapalı görülmesi kararını veren mahkeme heyeti sonrasında ise toplumdaki beklenti sekiz uzman çavuşun tümünün tutuklanmasına yönelik olmasına rağmen tutuklu bulunan tek uzman çavuşu da serbest bırakmıştır. Bu karar insanlık adına bir suç olarak tarihin kara sayfalarında yerini almıştır. Çünkü 14 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismar ve tecavüzde bulunan sekiz uzman çavuş dünyanın neresinde olursa olsun gerekli cezadan kurtulamazken mahkeme heyeti sekiz uzman çavuş hakkında tutuksuz yargılanma kararı vermekten geri durmamıştır. Mahkemenin bu kararı mevcut hukuk kuralları, toplumsal değerler ve ahlaki öğretinin özünü yok etmeye yönelik bir utanç kararıdır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, bizler mahkemenin verdiği bu kararı gayrı meşru, gayrı ahlaki ve insanlık dışı olayı destekleyen bir karar olarak görmekteyiz. Verilen mahkeme kararı Bingöl halkı başta olmak üzere Kürt halkı ve tüm Türkiye halkları için kabul edilemezdir. Bu kararın verilmesinde ve Bingöl halkının infiale düşürülmek istenmesinde en büyük sorumlu AKP hükümetidir. AKP hükümeti yargı ile birlikte bu kararın ana mimarıdır” diye konuştu.
Baluken: “Bilinmelidir ki, cinsel taciz ve tecavüz ile yargılanan uzman çavuşların iş akitlerini feshettiren baskıyı uygulayan Kürt kadınları ve Türkiyeli kadınlar söz konusu yargı kararının geçersizliğini de ortaya koyacaktır. Bu dava aracılığı ile Türkiye halkları bir kez daha yüz yıllık devlet yaklaşımının iflas ettiğini ortaya koyarak E.A. adlı kız çocuğunu sahiplenecektir. Bizler kadınların öncülüğünde bu yargısal sürecin takipçisi olacağımızı, Bingöl halkı, Kürt halkı ve Türkiye halkları ile birlikte demokratik tepkimizi ortaya koyacağımızı kamuoyuyla paylaşıyor, AKP hükümetini de söz konusu infial yaratan kararın geri alınması ve sekiz uzman çavuşun tutuklanması hususunda üstüne düşeni yapmaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu.