KİM KİMDİR FİRMA REHBERİ Hemen Üye Ol Üye Girşi
Uye Girişi
Giriş
Beni Hatırla
Yeni Üye Kayıt
Haber sitemizin aktivitelerinden yararlanmak için üyelik başvuru yapın.
Hemen Üye Olun
Uye Hizmetleri
 
17 Mart 2025 Pazartesi
°C

Avcı'nın kitabından mı esinlendiler?

Bingöl’deki firar olayının, tutuklu emniyet müdürü Hanefi Avcı’nın kitabında yer verdiği Diyarbakır’daki firar olayıyla benzerlik göstermesi dikkat çekti. İşte bir çırpıda okunacak o bilgiler ve dikkat çeken benzerlikler…

Avcı`nın kitabından mı esinlendiler?
26 EYLÜL 2013 PERŞEMBE 08:00
0
2428
0
AA aa

Bingöl Cezaevi'nde dün meydana geleni firarın, Devrimci Karargâh örgütüne yardım etmek suçlamasıyla 28 Eylül 2010 tarihinde tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne konulan ve tutuklu yargılanmasına devam eden Eskişehir Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın çok tartışılan “Haliç'te Yaşayan Simonlar; Dün Devlet Bugün Cemaat” başlıklı kitabında yer verdiği Diyarbakır'daki firar olayıyla benzerlik göstermesi dikkatlerden kaçmadı.

Bingöl Cezaevi'nde son dönemlerde etkili olan sükûnet ile Diyarbakır'da yaşanan firar olayı öncesi uygulanan sessizlik taktiği ilişkisine dikkat çekilirken, özellikle Bingöl'de yaşanan güvenlik zafiyetinin de firarın gerçekleşmesinde etkili olduğu savunuluyor.

Bingöl Cezaevi'ndeki tünelin rutin aramalar ve sıkı kontroller sırasında fark edilmemesinin manidar olduğuna işaret edilirken, koğuş içerisinde açılan ve uzun süre kazımı devam eden tünelin fark edilmemesinin kontrollerin baştan savma olduğu görüşünü etkin kılıyor.

Bingöl'de yaşanan bu olay, tutuklu yargılanan Eskişehir Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın kitabında yer verdiği Diyarbakır'daki firar olayıyla benzerlik göstermesi dikkatlerden kaçmıyor.

Avcı'nın kitabında yer verilen Diyarbakır Cezaevi'ndeki firar olayı şöyle özetleniyor;

Cezaevinde Tünel Bulunması ve Eğitimin Önemi

Diyarbakır'ın merkezinde tesadüfen ateşlenmiş bir kalaşnikof tüfek bulunmuştu. Bu olayı takip ederken silah ve silahı tutan kütüklükler, şarjörler ve bulunuş biçimi örgüt mensuplarının taşıdığı silahları ve taşıma biçimini çağrıştırıyordu.

Örgüt mensuplarının silah taşıma şekli, şarjörlerim saklama biçimi, köylününkinden kesinlikle farkı olduğunu ve net ve kesin hatlarla ayrıldığını bölgede görev yapan herkes bilir. İşte bu silahın kütüklük/rakt denen şarjörlerinin takılı olduğu palaska benzeri kemerin omuzdan geçirilerek uzun süre kullanılmış olduğunu gösteren kullanım izleri vardı. Silahlarını bu şekilde sadece asker ve gerilla gibi sürekli silah ve şarjörlerini kuşanan insanlar taşırdı. Yerli halk ise silahlarını sadece kemere şarjörleri takarak kullanırdı. Dolayısıyla bizim bulduklarımızın örgüt mensuplarına ait olduğunu tahmin ediyorduk.

Bu olayı soruştururken bir grup örgüt mensubunu yakaladık. Kendilerinin ve TİKKO örgütünün birer kamyon gasp ederek cezaevinin yanma gitmek ve cezaevindeki bir tünelden kaçmak isteyen kişileri alıp, belli bölgelere götürmekle görevlendirildiklerini söylediler. Fakat cezaevinden nasıl bir kaçış olacağını bilmiyorlardı. Bu olayı tahkik ederken bir süre önce Bingöl kırsalında bir çatışmada ölen militanların eşyaları arasında bulunan şifreler çözüldüğünde, Diyarbakır cezaevinden kaçış planıyla ilgili bilgiler edildi. Milli İstihbarat Teşkilatı olayı takip ediyordu, cezaevi sürekli didik didik aranıyor ama tünel bulunamıyordu. Varlığı kesin olmasına rağmen yeri bir türlü tespit edilemiyordu.

Daha sonra yapılan araştırmalar sonucunda tünelin o zamanki adıyla yanılmıyorsam otuz dokuzuncu veya. otuz sekizinci koğuşta, örgütün ve hatta TİKKO gibi başka bazı örgütlerin yöneticilerinin de kaldığı koğuşta olduğu tespit edildi. Bu koğuşa sadece PKK mensupları değil, zaman zaman bazı örgütlerin lider kadroları da konuluyordu. Koğuş kendi içinde dört katlıydı. Her katta sekiz tane tek veya iki kişilik hücreler bulunuyordu. Bunlar yöneticilerin kaldığı özel bölümlerdi.

Cezaevi yönetimine durum bildirildi. Bu koğuşa gittiler, her yeri aradılar ama tüneli bulamadılar. Tünelin yüzde yüz varlığı biliniyor ama koğuş içindeki giriş noktası, mahalledeki çıkış noktası ev ev aranmasına rağmen bulunamıyordu. Bunun üzerine tünelin çıkış noktası olduğu düşünülen cezaevinin mahalleye bakan bahçesine iş makineleriyle altı metre derinliğinde kanallar açıldı. Fakat yine tüneli bulmak mümkün olmadı. Tedbir amacıyla buraya beton bloklar yerleştirildi.

Aradan yanılmıyorsam bir yıl geçti. Yapılan bir operasyonda uzun süre cezaevinde yatan ve daha sonra tahliye olan örgütün en dirençli yöneticilerinden S.C.'yi yakaladık. S.C. o koğuşta kalan örgütün çok inançlı ve önemli kadrolardan biriydi. Tünel kazıldığı yönünde iddiaların ortaya atıldığı dönemde de cezaevindeydi. Tahliye olduktan sonra memleketine gitmemiş, örgütsel faaliyetler için Diyarbakır'da kalmıştı.

Uzun süre cezaevinde kalmış, efsanevi direnişlerin sahibi bu adamı izleyerek, kurduğu haberleşme ağma girerek, mektuplarının ele geçirip şifrelerini çözerek ve bir süre faaliyetlerine devam etmesine müsaade ederek sonunda tünelin yerini ve neden tüneli bir türlü bulamadığımızı uzun bir uğraşıdan sonra öğrendik.

Mucize tünelin girişi inanılması imkânsız biçimde dördüncü katta başlıyordu. Evet, bu bir şaheserdi, bir mucize idi. Herkesin zeminde olduğunu düşünerek giriş noktasını burada aradığı tünel dört katlı koğuşun en üstünde, dördüncü katında tavandaki yan duvarda başlıyordu. Bu kadar aramaya karşı bulunamaması normaldi, hatta gösterilmese idi yıllar boyu da bulanamayabilirdi.

Bu tünelin yapılış hikâyesi şöyleydi:

Tüm cezaevlerinde olduğu gibi Diyarbakır cezaevindeki örgüt mensupları da sürekli dışarıyla haberleşiyorlardı. Örgütsel faaliyetlerin en ciddi ve örgütsel kuraların en uygun şekilde uygulandığı yerler cezaevleridir. Dışarıdan, örgüt üst düzeyinden sürekli yazılı talimat gelir. Cezaevine düşen her militan içerdeki örgüt yöneticilerince ifadesi alınır, operasyonun nasıl başladığı, içlerinde ajan olup olmadığı, çözülüp gizlice polise konuşan olup olmadığı gibi kılı kırk yaran bir sorgulama yapılır.

Sorgulamanın sonunda, sorgulama tutanakları ile birlikte hata eden, çözülen, sorguda zayıf kalan militanların özeleştiri raporları, cezaevindeki eğitim faaliyetleri, her militan hakkında cezaevi örgüt komitesinin tanzim ettiği değerlendirme raporları, cezaevi yönetimi ve diğer örgütlerle ilişkiler ve görüşme tutanakları ile ilgili belgelerden oluşan örgütün cezaevi arşivi oluşturulur. Her koğuşta, hücrede ve gruptaki örgüt mensuplarının, kendilerine ait rapor, talimat ve dokümanlarını gizlediği bilinen bir durumdu.

Ancak zaman zaman cezaevinde toplu aramalar olduğundan, bu belgelerin yakalanmaması için koğuş duvarlarının kazılıp oluşturulan çukurlara gömülüp üzeri hafif bir alçı veya kireçle kapatılarak gizlenir. Bir defasında yine genel ve teferruatlı arama olacağı haberi alınması üzerine, çok miktarda örgütsel belgeye sahip tutukluların tüm belgeleri aynı yere gömmek için hücre duvarını fazla kazmasıyla tuvaletin arka kısmında bir boşluk, bir baca olduğu fark ediliyor. Bu durumun koğuş sorumlusuna anlatılması üzerine bir inceleme yapılıyor. Yapılan incelemede cezaevi inşa edilirken tüm tuvaletlerin arka kısmında tuvalet kokularını dışarı 3Jt Oleik için 4 katlı koğuşun tabanından çatı katına kadar devam eden bacaların olduğunu, hatta bu bacaların tahminen 6-7 sıra halinde koğuşun içindeki tüm hücrelerde bulunduğunu, bu bacaların koğuş tuvaletlerini havalandıran pencerelerinin tuğla, sıva vs. ile kapatıldığını öğreniyorlar ve bunun gelecekte farklı amaçlar için kullanılabileceğini düşünüyorlar.

Zaman içerisinde bu bacaların kaçış için ideal imkânlar sağlayacağını düşünerek kaçış planları yapmaya başlıyorlar. Yukarıdan aşağı doğru her iki hücre için bir tane olacak şekilde ve duvarları kolayca kırılabilen beş altı bacanın olduğunu görmüşler. Bunu firar için bir fırsat bilmişler. Hemen dördüncü kattan başlayıp iplerle aşağı inmişler. Binanın zemin katının kalın beton olduğunu görünce, temizlik amacıyla kullanılan tuz ruhunu beton zemine döküp betonu yumuşatmışlar. Ardından bir eğlence tertipleyerek koğuşlardaki herkesin halay çekmesini istemişler, böylece yumuşayan zemine halay çekerken sert vurmak suretiyle betonun kırma seslerinin duyulmamasını sağlamışlar ve tünel kazmaya bu şekilde başlamışlar.

Bu, eşine çok az rastlanır enteresan bir tüneldi, çünkü girişi dördüncü kattaydı. Aşağıya inip aşağıdan kazılıyordu. Çıkan topraklar iplerle yukarı çekiliyordu. Cezaevi yönetimi, mahkûmların tünel kazıp çıkan toprağı tuvaletlere, lavabolara vs. dökme ihtimaline karşı atık suları sürekli kontrol ediyordu, bunun için mahkumlar da çıkan toprağı kazı yapmak için kullandıkları bacanın haricindeki diğer baca boşluklarına doldu-ruyorlardı. Daha garibi en üst katta bulunan dokuz kişi bu kazı işini yürütüyor, ama üç kat aşağıda bulunan otuz militanın hiçbirinin bu olaydan haberi olmuyordu.

O zamanki cezaevi yönetimi tüm aramalara rağmen tüneli bulamayınca her ihtimale karşı koğuşun giriş katına kimsenin girmesine izin vermiyor, böylece tünelle kaçışa tedbir aldıklarını düşünüyorlardı. Ama bizim tünel dördüncü kattan başladığı için bu tedbir hiçbir işe yaramayacaktı. Tabii tünelde çalışmak çok zor bir işti. İplerle 4 kat aşağı, sonra 6-7 metre toprağın altına iniliyor, aşağıda havasız, nemli bir ortamda (her ne kadar körük kurmak suretiyle hava verilse de) çok zor şartlarda çalışılıyordu. Çok ağır şartlarda yapılan bir iş olduğundan herkes bu güç işin altından kalkamıyor, hatta bazıları büyük oranda hastalanıyordu. Bu tünelde çalışıp da kalıcı akciğer hastalığına yakalanmayan çok az insan vardı. Tünele çok özel elektrik tertibatı kurulmuş, özel körüklerle hava veriliyor olsa da. şartlar çok zorlayıcı olduğundan insanlar dayanamıyordu.

İşte bu tünel kazılırken, tünelde çalışan örgüt militanlarından tutuklu Hasan Atmaca günlük tutuyormuş. Tünelde bulunan bu günlüklerin tamamını okudum. Beni çok etkileyen, çok önemli şeyler anlatan yazılardı bunlar. Bu günlüklerde tünelin yapılış sürecini ve eğitimin önemini ortaya koyan inanılmaz, sarsıcı anlatımlar vardı.

Günlüklerden anladığım kadarıyla tünelde kazma faaliyetleri her akşam saat onda başlayıp sabah beşte bırakılıyordu. Tünel girişi dördüncü katın orta hücresinde tuvaletin arka duvarı delin ip yaklaşık 40-50 metre ebadında alçıdan bir kapak yapılıp, havlu vs. asmak için askılık vazifesi görsün diye kapak ortasına büyükçe bir çivi çakılmış. Her gece bu çividen çekilerek kapak açılıp tünele giriliyor, sabaha karşı iş bitince kapak yerine takılarak çevresi ince alçı ve kireçle kapatılıp hiç kimsenin şüphelenmeyeceği normal bir duvar haline getiriliyordu.

Tünel kazma faaliyetleri öncesinde militanlar bir bahaneyle sürekli isyan çıkarıp cezaevi yönetimine problem yaratıyorlardı. Kazmaya başlamadan önce o zamanki cezaevi yönetimine “bir anlaşma yapalım, kurallara siz de uyun, biz de uyalım” demişler.

Cezaevi yönetimi, geçmişteki direniş olaylarından çok fazla çekmiş olduklarından bu öneriyi ziyadesiyle memnun olarak kabul edip, örgüt yöneticileri ile anlaşmışlar. Bu anlaşmaya göre birçok konuda mutabakatlar yapılmış, özellikle tünel kazmayı kolaylaştırmak için o zaman kadar sayım vermeyen, istenilen saate istenildiği gibi davranmayan örgüt mensupları gece saat onda yatmayı, sabah erken kalkmayı kabul etmişler. Ancak tutukluların rahatsız edilmemesi için gece araması ya da tedbir vs. amacıyla koğuşlara gardiyanların gelmemesi, koridorda bile gezilmemesi şartlarını ileri sürmüşlerdi.

Zaten içeride böyle bir düzeni tesis etmeyi isteyen idare de bu şartlan kabul etmişti. Böylece cezaevinde her şey normal seyrindeymiş gibi gösterilmişti. Örgüt bu şartlan kendi kadrolarına da kabul ettirmiş, böylece tüneli rahat kazma imkânına kavuşmuştu. Her gün saat 22'de kazma işine başlamak için saat 21 'de sayım veriliyor, ondan sonra da herkes normal meşguliyetinde görünüyor. Hiçbir olay ya da direniş olmadığı için de gardiyanlar, askerler normal aramanın haricinde koğuşlara girmiyorlardı.

Biz kırsaldan gelmiş olan militanları yakalayıp tünelin varlığını öğrendiğimiz an önce cezaevi dışında özel harekât timleriyle tedbir almıştık. Daha sonra o zamanki Diyarbakır Sıkıyönetim Tali Bölge Komutanı General, cezaevi komutanı albayı gece geç saatte çağırmış ve tünel kazıldığı yolundaki bilgilerimiz üzerine cezaevinde arama ve sayım yapmasını istemişti, albay "Komutanım bu saatte arama ve sayım yapamam, onlarla mutabakatımız var. Kasıtlı kendilerini rahatsız ettiğimizi ileri sürerek direnirler," demişti. Ve cezaevi kolorduya bağlı olduğu için General, Kolordu Komutanına durumu bildirmiş ve sabah saatlerine kadar veya sayım yapılamamıştı. Sayım yapıldığında eksik yoktu ama günlerce süren aramda tünel de bulunamadı.

Tünele kazı için inen, bünyesi sağlam olanlar her gün zor şartlarda çalışıyor, saat 22'de tünele girip sabah 5'te çıktıktan sonra o zamanki su ısıtıcılarıyla hemen su ısıtıyorlar, duşlarını alıp biraz uyuduktan sonra tekrar normal günlük hayatlarına devam ediyorlardı. Kazma faaliyeti bu şekilde 6 aya yakın sürüyor, sonunda tünel bitiyor.

Bir ara Hasan Atmaca kafasını dışarı bile çıkarmış, etrafa bakıp tekrar geri inmiş. Çünkü henüz kendilerini götürecek örgüt mensupları ile mutabakata varmamışlardı.

Tünel kazarak cezaevinden çıkacak kişilerin kaçırılması ve yurtdışına çıkarılması sürecini dağdaki bir grup doğrudan Öcalan'ın yönetiminde organize ediyordu. Örgüt bu olaya hayati önem veriyordu. Böyle bir olayın örgüte büyük moral vereceği, devlette ise panik yaratacağı varsayılarak olağanüstü bir dikkat ve gizlilikle takip ediliyordu. Örgüt açısında iyi giden bu olayda ilk terslik bir silah atma olayının terörle mücadele şubesine aktarılarak soruşturulmasıydı. 

YORUM YAZIN
Profiliniz ziyaretci statüsünde görünüyor. Yorumlarınız aşağıdaki isimle yayınlanacaktır
Değiştir
Dilerseniz web sitemize üye olarak daha özgün bir profil oluşturabilir ve yorumlarınızı hesabınızdan takip edebilirsiniz
Kodu Girin
Yapacağınız yorumların şiddet ve hakaret içermemesine lütfen dikkat edin. Aksi taktirde yorumlarınız onaylanmayacaktır. Gönder
17.03.2025
02:42
Bingöl`de büyük mutluluk yaşayan öğrencilerin duası:
Bingöl'de büyük mutluluk yaşayan öğrencilerin duası: 'Bu akşam hiç bitmesin!'
Bingöl'ün Karlıova İlçesi Kalencik Ortaokulu öğrencileri, öğretmenleri tarafından Bingöl'de misafir edildi. Çarşı merkezini dolaşıp bir restoranda iftar yaptıktan sonra bir diğer AVM'de eğlenip tatlıcıda final yapan öğrencilerin sevinç dolu sözleri yürek burktu: 'Çok mutluyuz. Keşke bu akşam hiç bitmese.'
17.03.2025
02:41
Bingöl Belediyesi`nden ‘Yetimler Günü` iftarı
Bingöl Belediyesi'nden 'Yetimler Günü' iftarı
Bingöl Belediyesince 'Dünya Yetimler Günü' dolayısıyla düzenlenen 'Kardeşlik İftarı'nda il protokolü yetimlerle bir araya geldi.
17.03.2025
02:40
Malatya`daki Bingöllüler iftarda buluştu
Malatya'daki Bingöllüler iftarda buluştu
Malatya'da yaşayan Bingöllüler düzenlenen iftar programında bir araya geldi. Ramazan'ın birlik ve dayanışma ruhunun ön plana çıktığı gecede, kardeşlik mesajları verildi.
17.03.2025
02:39
Solhan`da filenin şampiyonu Milli Eğitim Müdürlüğü oldu
Solhan'da filenin şampiyonu Milli Eğitim Müdürlüğü oldu
Tavz-Der Kurumlararası Voleybol Turnuvasının finalinde Solhan Gençlik Spor'u 3-0'lık net skorlara geçen Solhan Milli Eğitim Müdürlüğü, turnuvanın şampiyon oldu.
17.03.2025
02:38
Bingöl`de uyuşturucu madde ele geçirildi
Bingöl'de uyuşturucu madde ele geçirildi
Bingöl'de polis ekipleri tarafından yapılan iki ayrı çalışmada çeşitli miktarlarda uyuşturucu madde ele geçirildi. İki şüpheli hakkında işlem yapıldı.
17.03.2025
02:32
Bingöl AKUT`tan çığ tatbikatı…
Bingöl AKUT'tan çığ tatbikatı…
AKUT Bingöl ekibi, olası olaylara etkin müdahale edebilmek için Hesarek Kayak Merkezinde çığ tatbikatı yaptı.
Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir
©Copyright 2017
Haberler, Fotoğraf Galerisi, Video Galerisi, Köşe Yazıları ve daha fazlası için arama yapın