Alevilik yok sayılmıştırAlevilik Sempozyumuna 3G bağlantı ile bağlanan Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan: Alevilik kelime olarak dahi devletin mevzuatında yoktur. Devletin Aleviliğe bakışı, Aleviliği her zaman yok şeklinde olmuştur. Demokratikleşme paketinde herhangi bir şey çıkmamıştır. Ama başbakanın bir ay içinde yeni bir paketin, alevi yurttaşların haklarını gözeten bir paketin kamuoyuna sunulacağını söylemelerine inanmak istiyoruz ve bunun gerçekleşmesini istiyoruz![]() Bingöl Üniversitesi tarafından 3-5 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan 'Geçmişten Günümüze Alevilik 1. Uluslararası Sempozyumu' Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın katılımıyla başladı. Bingöl Üniversitesi Rektörlük konferans salonunda başlayan sempozyuma kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Bingöl Üniversitesi Rektörü Gıyasettin Baydaş, Bingöl Emniyet Müdürü Ercan Taştekin, 23. Dönem Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun, rektör yardımcıları, Alevi dedeleri ve çok sayıda öğrenci ve vatandaş katıldı. Sempozyum, İstiklal Marşı'nın okunması ve Alevi dedesi Hazır Ali Beyazyıldırım'ın Sazlı deyişiyle başladı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Bingöl Üniversitesi Rektörü Gıyasettin Baydaş: “Bu sempozyumu düzenlerken özellikle alevi canların duymasını istiyorum bende sizin gibi burada misafirim bütün Üniversite'nin bu imkanlarını sunmakla beraber düzenleyicisi Hazır Ali dedemiz ve üniversitemizdeki bir alevi öğretim üyesidir" dedi. YILMAZ: “ÜNİVERSİTEMİZ SOSYAL, KÜLTÜREL VE AKADEMİK ÇALIŞMALARA DA EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR” Baydaş'ın akabinde konuşan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz: “Bu üniversiteler kurulurken, bazıları tabela üniversitesi olacak deniliyordu. Bunlardan çok fazla bir şey çıkmaz, bilimsel, sosyal çalışmalar olmaz diyenler olmuştu. Fakat bu kısa sürede hem üniversitelerimizin fiziki olarak hızlı geliştiğini gördük hem de bilimsel, sosyal çalışmalara ev sahipliği yaptığını görüyoruz. Kurmanci, Zazaca, Alevilik konusunda, bu toprağın gerçeği olan, hakikati olan alanlarda son derece önemli çalışmalar yapıldığını görmekten mutluluk duyuyoruz” dedi. “TÜRKİYE'DE BU FARKLILIKLARIN ÜSTÜ BİRAZ ÖRTÜLDÜ” Bakan Yılmaz: “Siyasetin en önemli görevi, farklılıkları bir arada yaşatabilmek, toplumun barış ve huzur içinde, farklılıklarını bir arada yaşayacağı bir ortam oluşturmaktır. Farklılıkları çatışma, kavga, şiddet konusu yapmamaktır. Tam aksine bu farklılıkları bir zenginlik olarak algılamak ve huzurlu bir ortamda bu farklılıkları yaşamak için çaba sarf etmektir. Bunun da yolu demokrasiden, özgürlüklerden geçiyor. Temel hak ve hürriyetlerin en geniş anlamda, en güçlü anlamda hayata yansımasından geçiyor. Bu çerçevede ortaklıklara da, farklılıklara da ihtiyacımız var. Aslında bir taraftan çok geniş bir ortaklığımız var. Hepimiz insanız. Kimliklerimizin, sosyal statülerimizin, fikirlerimizin, ideolojilerimizin, siyasi tercihlerimizin ötesinde hepimiz insanız. İnsan olmak başlı başına büyük bir ortaklıktır. Diğer taraftan binlerce yıla uzanan tarihi bir ortaklığı, kültürü taşıyoruz. Bu ortaklılarımızın yanında da farklılıklarımız vardır. Etnik aidiyetlerimiz farklı, dinler, mezhepler farklı olabilir. Siyasi düşüncelerimiz farklı olabilir. İşte bu ortaklıklarla farklılıkları aynı anda yaşamak durumundayız. Türkiye'de bu farklılıkların üstü biraz örtüldü. Bu farklılıklar sanki yokmuş gibi davranıldı. Gözümüzü bu farklılıklara kapattık. Hükümet olarak, yönetim olarak bu farklılıklar yokmuş gibi hareket edildi. Fakat bunun doğru bir yaklaşım olmadığını, sağlıklı bir yaklaşım olmadığı bir gerçek. Bundan sonra Türkiye'de artık başlamış olan bu süreç bizi daha sağlıklı noktalara götürecek. Geçen gün bir demokratikleşme paketi ilan edildi. Herkes mükemmel görmeyebilir. Daha da fazlası yapılsın denebilir. Elbette denecek. Zaten bizde son demokratikleşme paketi olduğunu söylemiyoruz. Bu demokratikleşme yolunda bir adımdır diyoruz. Daha ileri bir adımdır diyoruz. Ne ilk demokratikleşme paketi nede son olacak diyoruz. Artık kimsenin kimseyi ötekileştirmediği, dışlamadığı, hor görmediği bir Türkiye arzu ediyoruz. Herkese değer verilen bir Türkiye arzu ediyoruz. Kanun önünde herkesin eşit olduğu bir Türkiye arzu ediyoruz” ifadelerini kullandı. “ALEVİ TOPLUMUNA KARŞI BİLMEMEKTEN GELEN ÖN YARGILAR VAR” Demokratikleşme Paketi ile ilgili açıklamalarda bulunan Bakan Yılmaz: “Son paketteki bir iki husus kamuoyunun biraz gözünden kaçtı. Bir tanesi nefret suçları. Hiç kimse bir başkasını ötekileştiremeyecek. Ötekileştirmeler hukuki yaptırımlarla karşılaşacak artık. Kimse kimsenin kimliğini aşağılayamayacak bu yeni hukuki düzen içinde. Kimse kimseye ayrımcılık yapamayacak. Bunlar hepimizi ilgilendiren işler. Alevi vatandaşımızı da, başörtülü vatandaşımızı da, roman vatandaşımızı da, Zaza'yı da Arap'ı da ilgilendiriyor. Hiç kimseye kimliğinden dolayı, etnik yapısından dolayı, inancından dolayı bir hakaret olsun istemiyoruz. Herkes kimliğini özgür bir şekilde yaşasın istiyoruz. Ama bir taraftan da birliğimizi, beraberliğimizi koruyarak, genel hukuki çerçevemizi koruyarak bunu yapmak istiyoruz. İşte demokrasi dediğimiz bir anlamda bunu getiriyor bize. Alevi toplumuna karşı ön yargılar var. Bilmemekten, tanımamaktan gelen ön yargılar var. Kişi bilmediğinin düşmanıdır diye biz söz var. Bir sürü uydurulmuş kurgusal fikirler var. Bunları ortadan kaldırmak lazım. Bir birimizi tanımak durumundayız. Farklılıkların en güzel tarafı tanımaktır. Farklılıklarımızı bir üstünlük meselesi haline getirmemeliyiz. Farklılıklarımızı, birbirimizi ezme, öteleme, aşağılama meselesi haline getirmemeliyiz. Farklılıklarımızı bizi tanımak, anlamak vesilesi kılmalıyız. Bunu yaptığımız zaman farklılıklarımız bize güç verir” şeklinde konuştu. Bakan Yılmaz'ın konuşmasının akabinde Cem Vakfı Başkanı İzzetin Doğan, video kamera üzerinden sempozyuma bağlandı. DOĞAN: “DEVLETİN ALEVİLİĞE BAKIŞI, ALEVİLİĞİ HER ZAMAN YOK ŞEKLİNDE OLMUŞTUR” Bakan Yılmaz'ın konuşmasının ardından sempozyuma 3G bağlantı ile bağlanan Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan ise, üniversitenin Alevilik gibi bir konuyu tartışmaya açmış olmasını büyük bir sevinçle karşıladığını söyledi. Prof. Dr. Doğan: “Türkiye'nin etrafını saran komşulara baktığınızda bunlar Müslüman ülkeler. Ama buralarda uzun yıllardan beridir, 1980'lerden buyana çatışmalar meydana gelmekte, Irak-İran arasında Şii-Sünni çatışması sebebiyle 2 milyona yakın insanın hayatını kaybettiğini biliyoruz. Yine bugün Suriye'de meydana gelen olaylar, Türkiye'de meselelerin farklı boyutunun olduğunu ortaya koymakta ve bugün Türkiye'nin başını ağrıtan en önemli siyasi sorun olarak görülmektedir. Orada da Şii-Sünni şeklinde olmasa da, Alevi kelimesi özellikle kullanılmak suretiyle Suriye'deki Aleviliğe dayalı olarak meydana gelen çatışmaların, Türkiye'deki Alevilere de sıçratılmak amacıyla orada da Alevilerin Sünnilerle çatıştığı imajı, uluslararası kamuoyuna yansıtılmaya çalışılmaktadır. Ama Türkiye'de Alevi-Sünni çatışmasının bin yıldan beri meydana gelmediğini görüyoruz. Eğer İslam ülkelerinde bir Şii-Sünni çatışması var ise yıllardan beri ve sadece Türkiye'de bu çatışma yer bulamamış ise, bunun özel bir biçimde yorumlanması gerekir. Bunun nedeni Aleviliğin İslam anlayışının barışçı niteliği ve dört kelimenin yasaklanmış olmasıdır. Bu da cebir, şiddet, kin ve nefrettir. Bu dört kelimeye, Aleviliğin İslam anlayışında yeri yoktur. Alevilik kelime olarak dahi devletin mevzuatında yoktur. Devletin Aleviliğe bakışı, Aleviliği her zaman yok şeklinde olmuştur. Demokratikleşme paketinde herhangi bir şey çıkmamıştır. Ama başbakanın bir ay içinde yeni bir paketin, alevi yurttaşların haklarını gözeten bir paketin kamuoyuna sunulacağını söylemelerine inanmak istiyoruz ve bunun gerçekleşmesini istiyoruz” şeklinde konuştu. Konuşmaların ardından 3 gün sürecek Sempozyum "Dedeler Oturumu" ile başladı. Sempozyum 22 oturumdan oluşacak, toplam 106 akademisyen tebliğ sunacak. YORUM YAZIN ![]()
|
|