Vakit 12'den vurdu!'Türban iğnesi batıyor' haberinden sonra 'Tesettür kemik erimesi yapıyor' manşeti ile tepkileri üzerine toplayan Sabah'a Vakit yazarı Karakaya kendi üslubu ile yanıt verdi:"Örtülü zeki kadın" mı... "Çıplak aptal kadın" mı? Görüyorsunuz, okuyorsunuz... Televizyon ekranları ve gazete sayfalarında, "başörtüsü tartışmaları" gırla!.. Yasakçıların sığındıkları tek argüman şu: "Bir yargıç başörtülü olsa; sanık olarak da, karşısına mini etekli biri çıksa, karar baştan bellidir!" Söyleyin Allah aşkına; Böyle bir mantığı, titri "profesör" bile olsa, bir "dangalak"tan başka kim ileri sürebilir?.. Öyle bir "dangalak" ki, bu mantığın "mevhum-u muhalifini" düşünmekten bile aciz!.. Öyle ya, bir de "tersini" düşün be adam; "Bir yargıç başı açık olsa; sanık olarak da, karşısına başörtülü biri çıksa" acaba ne olur?.. Biliyorum, şöyle diyecekler: "Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da hukuka göre karar verir!" Amenna... Peki, "başörtülü yargıç"ın da aynısını yapmayacağını nereden çıkarıyorsun be gerzek? Demek oluyor ki; "Asıl niyet" başka!.. Eline fırsat geçse, "kendisi öyle davranacak", ama aklı sıra "açık vermemeye" çalışıyor!.. O kadar "dangalak" ki, bu sözleriyle "suçüstü" olduğunun farkında bile değil!.. NİYE "KEMİĞE" SARILDILAR? Her neyse... Konumuz "dangalaklar" değil... "Başörtüsü tartışmaları"nda yer aldıkları için, şöyle bir değindik, hepsi bu!.. Asıl konumuz, "başörtüsü yasakçılığına destek" vermek için geliştirilen yeni "argüman"lar!.. İşin doğrusu; "Başörtüsü özgürlüğü"nü savunanlar "çetin ceviz" çıktı!.. Ortaya getirilen bütün "bahane"leri, hem de delilleriyle tek tek çürüttüler!.. Yasakçıların ellerindeki "kozlar"a da "tepeden bakan pozlar"ına da son verdiler!.. Ellerinde "saldırı malzemesi" kalmadı!.. O halde, "belden aşağı" vurmaya başlamalıydılar!.. "Yumuşak karın"lara ve "hassas" noktalara vurmalıydılar ki, "beden"ine düşkün kadınlar, şöyle bir "irkilsin"ler!.. Sabah gazetesi, önceki gün bunu yaptı işte!.. Baktılar ki, ellerinde "malzeme" kalmadı, bayatlamış "temcit pilavı"nı yeniden sürdüler sofraya!.. Neymiş; "Tesettür, kemik erimesi yapıyor"muş!!! Akılları sıra, "sözde doktor"lardan delil de getirip, şöyle dediler: "Kadınların çoğunda, kapalı giyimden dolayı, güneş ışığından az yararlanmaya bağlı kemik erimesine rastlandı!" Hatırlarsınız; Aynı iddiayı, bir zamanlar "Netekim Evren" de dillendirmiş ve demişti ki; "Başını örten kadınların zekâsı gelişmez!" O da, "güneş ışığı"na dayandırmıştı iddiasını!.. SEFA HOCA'DAN SON NOKTA Ne var ki; "Hekim"liğine güvendiğim, "araştırma"larına itibar ettiğim Doç. Dr. Sefa Saygılı, oynanmak istenen oyunu, "tek cümlede" bozdu!.. Dedi ki; "Kemik erimesinin oluşmaması için; bir cildin, haftada iki gün yarımşar saat el ayası büyüklüğünde güneş görmesi yeterlidir. Vücudun herhangi bir parçası güneşi görebilir. Yüz olabilir, eller ve ayak olabilir. Başını örten kişilerin yüzü ve ellerinin açık olması, kemik erimesini engellemeye yeterlidir." Ve sordu: "Kemik erimesi, insan hayatının tabii bir sürecidir.. İlaç firmaları, kemik erimesini özellikle abartıyorlar!.. Çünkü, ortada büyük bir pazar var ve bu pazarda büyük paralar dönüyor!.. Medya da, maalesef buna alet oluyor!.. Ama, asıl sorulması gereken soru şu: Kemik erimesi olayını öne çıkaran medya; insanların çıplak olmasından dolayı oluşan cilt kanserleri hakkında niye yayın yapmıyor?" Evet, niye yayın yapmıyorlar?.. "Plaj"larda oluşan ve son derece "itici bir görüntü" arz eden "kahverengi benek"leri niye yazmıyorlar?.. Yazarlar mı hiç?.. O zaman, kadınlar "örtünmeye" başlar!.. Örtününce de; "röntgencilik" biter!.. Dahası, "Soy oğlum soy!.. Daha çok kadın soy ki; tirajımız patlasın!" diyen Zafer Mutlu'lardan mahrum kalır Türkiye!.. "ÇIPLAKLIK, APTALLAŞTIRIYOR!" Aslına bakarsanız, özellikle Sabah'ın böyle bir haber vermesini yadırgadım!.. Çünkü, aynı Sabah; tam 6 sene önce "bugünkünün tam tersi" bir haber vermişti!.. Hayır, "çıplaklığın cilt kanserine yol açtığını" değil!.. Ondan da ileride bir haber!.. Diyorlardı ki; "Çıplaklık, kadınları aptallaştırıyor!" Ne o, şaşırdınız mı?.. "Dahasını" yazıyordu Sabah; "Aptal kadınlar çıplaklaşmıyor, Çıplak kadınlar aptallaşıyor!" Evet, aynen bunları yazıyorlardı!.. Hadi, tarihini de vereyim: 23 Nisan 1999'da... Yerini de söyleyeyim: "16. sayfa"larında!.. ÖRTÜN, PROBLEMİ ÇÖZ, YA DA SOYUN, GERZEKLEŞ! Bugün "Tesettür kemik erimesi yapıyor" diyen Sabah, bakın 23 Nisan 1999'da neler yazmış; "İnsanlık 2000'li yılların eşiğinde bir büyük meselesini daha çözdü. Bilim adamlarının bulgularına göre, sanıldığının aksine aptal kadınlar çıplaklaşmıyor, çıplak kadınlar aptallaşıyor. Bu sonuca, toplam 350 gönüllü kadın ve erkeğe zeka testleri uygulayan iki Amerikalı psikolog ulaştı. Barbara Frederickson ve Tomi-Ann Roberts adlı psikologlar deneklere, matematik sorularının ağırlıklı olduğu testler uyguladılar. Kadın ve erkek denekler bir defa tam giyimli olarak ve bir defa da mayo-bikini giymiş olarak testlere tabi tutuldular. Şok sonuç: Çıplak ya da çıplağa yakın derecede giyimli kadınların zihinsel yeteneklerinde ani bir düşüş görüldü. Giyimli halde en zor, girift denklemleri çözebilen kadınların, bikini giymiş haldeki performansları vitrin mankenlerini aratıyordu. Erkeklerin zeka seviyeleri ise giyimli olup olmadıklarından etkilenmiyor." KADIN "APTAL" OLMALI Kİ!!! Noktasına ve virgülüne dahi dokunmadan, aynen aktardım haberi!.. Gördüğünüz gibi; Kadınlar, "çıplaklaştıkları" oranda aptallaşıyor!.. "Giyimli" oldukları oranda ise, "en zor ve en girift problemleri çözebiliyor!" Evet; "çıplak" ya da "çıplağa yakın açıklıkta" olduğunda "zekâ erimesi" başlıyor!.. Bu olay üzerinde, uzun uzun "tahlil"ler yapılması gerekir diye düşünüyorum!.. Bana göre; en önce kadınların "çıplaklığa isyan" etmesi lâzım!.. Çünkü efendim; Çıplaklığı "özgürlük" diye sunan erkeklerin, aslında "aptal kadın" istedikleri gibi bir sonuç çıkıyor ortaya!.. Öyle ya; Kadın "çıplak" olduğunda; aynı zamanda "aptal" da olacağı için merhum Osman Yüksel Serdengeçti'nin ifadesiyle "kafeslemek" kolay!.. "Başörtüsü yasağı"nda niye ısrar ettikleri şimdi daha iyi anlaşılıyor!.. Çünkü, "başörtülü" kızlar, "zekâ kaybı" yaşamadıkları için; "başarılı" oluyorlar ve "derece" yapıp, "birincilik kürsüleri"ne çıkıyorlardı!.. Oysa, "göz zevkleri bozulan erkekler" için; "kadın" dediğin "kürsüde" değil, "yatakta" olmalı!.. Yaaa, şimdi anladınız mı "Vehbi'nin kerrakesi"ni?!? Adamların, "dinsel simge"ye saldırıp, "cinsel simge"ye kucak açmaları boşuna değilmiş meğer!.. Sabah öyle yazıyor ha; "Çıplaklık, kadınları aptallaştırıyor!" Demek oluyor ki; Ortalıkta "aptal kadın" sayısı hayli azaldı!.. Bu yüzden de, "tesettür kemik erimesi yapıyor" iddiasını ortaya atıp; akılları sıra "aptal kadın sayısının artmasını" sağlayacaklar!.. Onlar da haklı birader; "Çıplak" pozlar veren "aptal"lar olmasa, sayfalarını nasıl dolduracaklar?.. Ve de "ne" satacaklar?!? En büyük "sermaye"leri, çıplak kadınlar!.. Tiryakilere karşı şarapseverler! Şunu, bir türlü anlayabilmiş değilim: "Sigara yasağı yaygınlaştırılmaya" çalışılırken "alkol içme özgürlüğü" niye teşvik ediliyor!.. "Laikliğin beşiği Fransa'da" bile, "şarap" şişelerinin üzerine "sağlığa zararlıdır" yazılması tartışılırken, "Fransa yoldaşı Türkiye"de, alkole gösterilen bu "sınırsız hoşgörü" acaba niye?.. Öyle ya; alkol içenlerin çocukları ya "zekâ özürlü" ya da "beden özürlü" oluyor!.. Açıkçası, "sakat" doğumların çoğu, "alkol"den!.. İçenlerin çoğu da, zaten "ayyaş!" Ne yani; "sigara" zararlı da, alkol "faydalı" mı?.. Yoksa, medya kurmaylarının çoğu "şarapsever" olduğu için mi kopuyor bu curcuna?.. Anlayamadım gitti!.. Hasan Karakaya / 29.11.2005 / Vakit YORUM YAZIN
|
|