Mayıs 2010'da Gazze'ye doğru yola çıkan Mavi Marmara gemisine İsrail'in uluslararası sularda gerçekleştirdiği baskının ardından Ankara ve Tel Aviv arasında kopan iplerin yeniden bağlanması ve ilişkilerde normalleşmeye gidilmesi hususunda Türkiye ve İsrail arasında varılan mutabakat, İHH tarafından tepkiyle karşılandı.
İHH Bingöl Şubesi'nden yapılan yazılı açıklamada, Türkiye'nin yapmış olduğu açıklamayla aynı saatlerde İsrail adına da açıklamada bulunan Netanyahu'nun, büyük bir zafer edası ile yapmış olduğu basın toplantısında ‘İsrail için muazzam bir ekonomik sonuç alındığı, Gazze'ye ablukanın kesinlikle kalkmadığı ve kalkmayacağı, Türkiye'nin şartları kabul ettiği' beyanına dikkat çekildi.
“FİİLİ ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ”
Özellikle İsrail'in tazminat vermediği, sadece davaların düşmesi karşılığında 20 milyon dolar ödeyeceği ama bunun da bağış olarak yapılacağı, böylelikle İsrail askerlerinin diğer katliamlarına da emsal olmasının önüne geçilmiş olacağı İsrail tarafında en önemli kazanım olarak dile getirildiğine işaret edilen açıklamada, şunlar kaydedildi;
“Türkiye'nin açıkladığı mutabakat, kabul etmiş olduğu şartlar özellikle maalesef Gazze ablukasının Türkiye açısından tanınması anlamına geliyor. Oysa Gazze 2005 yılındaki anlaşma sonrası özgürdür ve herkes gibi kimseye muhtaç olmadan seyahat ve ticaret özgürlüğünü kullanmalıdır. Ambargo ise İsrail'in otorite olarak kabul edilip Gazze'ye girecek malzemenin nevi ve miktarı konusunda söz sahibi olması anlamına gelir ki açıklanan mutabakata konu olan husus budur. Ambargonun hafifletilmesi sayılabilecek (birçok yönden muallak bir mutabakat olsa bile) bu mutabakat sadece Türkiye tarafından kısmi izin şeklindedir. Bugün İsrail'in Türkiye'ye bile hangi malzeme ve ne miktar için izin vereceği büyük bir soru işaretidir. Oysa tüm devletler gibi Gazze'ye de mal giriş çıkış serbestisi sağlanmalıdır. Mesele insani yardımın Gazze'ye girmesi değil, Gazze'nin kimsenin yardımına ihtiyaç duymayacak şekilde hürriyetine kavuşmasını sağlamak olmalıdır. Uluslararası hukuk her toprağa ve devlete bu hakkı tanıyorsa neden Filistin bu özgürlükten mahrum bırakılsın ve sadece yardıma mahkum edilsin. Bu kesinlikle kabul edilemez. Bu nedenle İHH olarak Gazze'ye uygulanan hukuksuz ablukanın kalkması için her türlü hukuki, fiili çalışmalarımızı sürdüreceğimiz tekraren ilan ediyoruz.”
“DAVALARDAN VAZGEÇİLMESİ SÖZ KONUSU OLMAYACAKTIR”
Öte yandan şehit ailelerine bağışta bulunulması karşılığında davalardan vazgeçilmesi üzerine bir şartın mutabakatta yer aldığının belirtildiğine değinilen açıklamada; “Davalar sadece şehit ailelerinin ve ya Türkiye vatandaşlarının değil 37 devlet vatandaşı dahil tüm mağdurların davalarıdır. Davalardan vazgeçilmesi söz konusu olmayacaktır. Şehit aileleri davalarından vazgeçmeyeceklerini, ablukanın kaldırılması için mücadelede yer alacaklarını da beyan etmektedir. Ancak İsrail'in küstahça ‘öldürürüm parasını öderim' tavrı asla kabul edilemez. Bundan sonra uluslararası sularda Türkiye vatandaşlarını İsrail'den kim nasıl koruyacaktır? Türkiye hükümeti bir tasarrufta bulunmuş, bu şekilde bir mutabakata varmıştır. Başından beri söylediğimiz gibi uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olarak biz İsrail'le bir anlaşmayı doğru bulmuyoruz. Hiçbir zaman tarafı ya da bir parçası da olmadık. Bugüne kadar uyarı ve önerilerimizi dile getirdik. Bundan sonra yardımlarımızla, ablukayı kırma çabalarımızla, davalarımızla, eylemlerimizle Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Mavi Marmara davaları ise devam edecektir. Umarız ki İsrailli katillerin affedileceği anlamına gelecek olan böyle bir mutabakat TBMM tarafından onaylanmaz. Mavi Marmara İslam dünyasında ve ezilen tüm halklara umut olmuştur. İnsanlığın ortak vicdanı haline gelmiş olan bu umudu canlı tutmak mesuliyetimizdir. Sözümüzü bir Filistin deyişiyle bitiriyoruz; ‘İsrail'le örtünen çıplak kalır'”