İçişleri Bakanlığı'na sunulan raporda başta Diyarbakır olmak üzere ülkenin birçok yerinde meydana gelen üzücü olaylarda 40'tan fazla kişinin yaşamını yitirdiği, kamu ve özel teşebbüslere ait işyerlerinin tahrip edildiği belirtildi.
“SÜRECİ SONLANDIRMAK İSTİYORLAR”
Çözüm sürecini sonlandırmak isteyen güçlerin bölgeyi karıştırdığı ifade edilen raporda: “Ülkemizde yeniden silahlı çatışmaların meydana gelmesini arzulayan bu güçler, başta Bingöl'de iki emniyet görevlisinin suikast sonucu hayatını kaybetmeleri ile Hakkari ve Diyarbakır'da silahlı kuvvetler mensuplarına yönelik vahim saldırılar ile yeniden devreye girmek istemekte, süreci sonlandırmak için ellerinden gelen bütün çabayı sergilemektedirler. Etkin bir soruşturma ile olayların failleri yakalanarak yargı önüne çıkarılmalı, bunun yanında çözüm sürecine yönelik gelişecek sabotajlar için gerekli tedbirler alınmalıdır. Her ne pahasına olursa olsun, halkımızın istisnasız büyük bir çoğunluğunun desteklemiş olduğu ve devlet politikası halini almış çözüm ve barış süreci hükümetimizce kararlı bir şekilde sürdürülmelidir” denildi.
Çözüm sürecinin her ne pahasına olursa olsun devam etmesi gerektiği vurgulanan raporda, şu ifadelere yer verildi: “Son dönemde meydana gelen olayların sosyolojik ve siyasal sebepleri irdelenmeli buna yönelik önleyici tedbirler alınarak bir daha oluşmasının önüne geçilmelidir. Bölgeye yapılan kamu yatırımları artırılmalı, özel teşebbüslere ait yatırımlar teşvik edilmeli, gerekli kolaylıklar sağlanmalıdır. Sürecin ruhuna uygun bir dil geliştirilmeli, daha kapsayıcı, barışçıl, geleceğe güvenle bakan bir dil oluşturulmalıdır. Ortak gelecek teması sürekli bir biçimde dile getirilmeli, özellikle basın yayın kuruluşları bu konuda duyarlı olmalıdır. Toplumun tüm kesimleri ile diyaloğa geçebilecek nitelik, donanım ve kabul edilebilirliği olan, barış ve çözüm umudunu hep diri tutacak komisyonlar kurulmalı, bu komisyonlar çözüm sürecinde aksama, sekme durumunda toplumsal kamuoyunun barış ve çözüm umudunun yitirilmesinin önüne geçecektir. Durumu ağır olan ve kamuoyunda bir vicdan meselesi halini alan hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması, çözüm sürecinin önündeki tıkanmanın en azından giderilmesi noktasında olumlu bir işlev göreceği ve bununda ülkemize herhangi bir zarar getirmeyeceği tarafımızca değerlendirilmektedir.”