Gili: 'Ayrımcılığa dur diyelim!'Bingöl İHH Başkanı Muhittin Gili: 'Siyasi gerekçelerle Suriyelileri geri göndermenin adı 'tehcir' kavramı içerisinde değerlendirilecek ve ülkemizi sadece vicdanlarda değil, uluslararası hukuk ve sözleşmeler karşısında da zor durumda bırakacaktır.'Bingöl İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Derneği (Bingöl İHH) Başkanı Muhittin Gili, son günlerde mültecilere ve göçmenlere yönelik artan ırkçı ve ayrımcı söylemlere karşı açıklamada bulundu. Gili, zulme uğradıkları için ülkelerinden göç etmek zorunda kalan mülteci ve göçmenlerle ilgili bilgi kirliliğinin sosyal medyada yayılması, kendilerine her alanda rant sağlamak isteyen bazı kişiler, gruplar ve siyasi partiler tarafından saldırganlık boyutuna dönüştürüldüğü kaydetti. GÖÇ, GÜNÜMÜZ DÜNYASININ BİR GERÇEĞİDİR 2010'da Arap Baharı sonrası 3,7 milyon Suriyeli mülteci, 600 bin Irak, Somali, Afganistan, Pakistan ve İran gibi ülkelerden gelen göçmenlerin, güvenli bir liman olarak gördükleri Türkiye'ye sığındığını söyleyen Gili, “Ayrıca Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Rusya, İngiltere, Almanya, Ukrayna gibi farklı ülke vatandaşı iş adamları, öğrenciler ve turistler de ülkemizde yaşamaya devam etmektedir. Göç, günümüz dünyasının bir gerçeğidir. Türkiye, Avrupa'ya göç etmeye çalışan göçmenlerin geçiş güzergâhındadır. Ülkemiz, sınırlarının güvenliğini sağlamak için yıllardır büyük bir mücadele vermektedir. Koronavirüs pandemisinin başladığı günlerde göçmenlerin Avrupa kapısına nasıl dayandığını hep birlikte gördük. Daha iyi bir yaşam için göç yollarında ölümü göze alan, denizlerde boğulan, sahile vuran, ölüme giden insanların, Aylan bebeklerin hikâyelerini hep birlikte izledik” diye konuştu. MÜLTECİLER ÜLKEMİZE YÜK DEĞİL, DEVLET KENDİ VATANDAŞLARINA SOSYAL YARDIMLARINI ARTTIRMIŞ Gili, “Türkiye'nin iç güvenliği ile ilgili iddiaların aksine Suriyeliler ve yabancılar tarafından ülkemizde işlenen suçların oranı yüzde 0.59'luk oranıyla ülke ortalamasının çok altındadır. Medyadaki yalan yanlış bilgi, video ve fotoğraflar üzerinden oluşturulan nefret söylemleri sebebiyle, hiçbir suçla ilgisi olmayan yabancı misafirlerimize karşı ırkçı saldırılar artarak devam etmektedir. Gelen muhacirler nedeniyle Türkiye vatandaşlarına yapılan sosyal yardımlar da azalmamış, aksine artış göstermiştir. Göçmenlerin maddi yükünün önemli bir kısmı da, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar tarafından karşılanmaktadır” ifadelerini kullandı. SURİYELİLER, SADECE YARDIM ALAN KİŞİLERDEN OLUŞMUYOR Suriyelilerin sadece yardım alan kişilerden oluştuklarını düşünmenin eksik ve yanlış bir değerlendirme olduğunu vurgulayan Gili, Birçok Suriyeli ve Arap yatırımcının, Türkiye'de açtıkları şirketler aracılığıyla önemli miktarda yabancı sermayeyi Türkiye ekonomisine kazandırdıklarını, ayrıca bu süreçte, Türkiye'de doktorların ve sağlık çalışanlarının özverili çalışmalarıyla sağlık hizmetlerinin kalitesi de arttırdığını belirtti. SAVAŞ BİTMEDEN SURİYELİLER ÜLKELERİNE GÖNDERİLMEMELİ Savaşın tamamen bitmeden insanların ülkelerine gönderilmesinin bir çözüm olmadığını kaydeden Gili, “Herkesi, ırkçı ve ayrımcı yaklaşımlarla oluşturulan “muhacir” karşıtı söylemlerle mücadele etmeye davet ediyoruz. Ülkemize sığınan Suriyeliler; çoğunlukta Şam, Humus, Halep, Rakka, Deyrizor gibi Suriye rejiminin veya PYD'nin kontrol ettiği şehirlerden gelmiştir. Gelen insanlar, iki ülke arasında çıkan bir savaşta ülkesini savunmaktan kaçan insanlar değil, kendi ülkesi tarafından hedef alınan sivillerdir. Bu günkü şartlarda bu insanların kendi evlerine gönderilmesi, onların ölüme veya hapse gönderilmesi manasına gelmektedir. Savaş ve savaş şartları maalesef devam etmektedir. Suriye'ye dönen insanların can ve mal güvenliğinin sağlanacağına dair sözler, yüzbinlerce insanı öldüren veya hapseden Suriye rejimi tarafından telaffuz edilse bile, uluslararası hiçbir kurum veya devletin güvencesi ve garantörlüğü söz konusu değildir. Siyasi gerekçelerle Suriyelileri geri göndermenin adı ‘tehcir' kavramı içerisinde değerlendirilecek ve ülkemizi sadece vicdanlarda değil, uluslararası hukuk ve sözleşmeler karşısında da zor durumda bırakacaktır.” AYRIMCI DİLİN ACİLEN SONLANDIRILMASI GEREKMEKTEDİR Irkçılığın bu ülkede hiçbir zaman maya tutan bir anlayış olmadığı söyleyen Gili, “Bizler; mağdur mülteci ve göçmenlerin haklarını korumaya ve toplumsal huzura katkı sağlamaya devam edeceğiz. Ortak değerlerimiz, karşılıklı saygı ve tolerans birlikte yaşamanın sürdürülebilmesi için çok önemlidir. Toplumdaki gerilimi kontrol edilemez bir noktaya doğru götüren nefret söylemleri ve ayrımcı dilin acilen sonlandırılması gerekmektedir. Son günlerde göçmen karşıtlığı ile adı ön plana çıkan Ümit Özdağ'ın da birkaç kuşak öncesi bu topraklara gelen muhacir bir nesle mensup olduğunun unutulmaması gerekir.” BU KONU SİYASİ MALZEME YAPILMAYACAK KADAR HASSAS BİR MESELEDİR Mültecilik konusunun insani bir olgu olduğunu ifade eden Gili, “Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık karşısında insani bir duruş sergileyen yetkili isimler, ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen odaklara dikkat çekmiştir. Bu tavrı sivil toplum olarak önemsemekteyiz. Zira ensar ruhunun hakim olduğu bu topraklarda oluşturulan sûni krizin, son dönemde gerek bölgesel, gerekse de küresel düzeyde mazlum halklardan yana üstlendiği rol ve kazandığı etkin konum nedeniyle Türkiye'nin cezalandırılması çabası olduğu aşikardır. Hedef, Türkiye'nin istikrarsızlaştırılması, içine kapatılması, baskı ve işgallere açık hale getirilmesidir. Mültecilik konusu insani bir olgudur. Bu konu siyasi malzeme yapılmayacak kadar hassas bir meseledir. Siyaset, bürokrasi, sivil toplum ve medya başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerini; ırkçı yaklaşımlardan uzak durmaya, mültecilerin hayatlarını ve onurlarını koruma noktasında duyarlı olmaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu.
YORUM YAZIN
|
|