Erdoğan'dan abd'ye büyükelçi restiBaşbakan Erdoğan, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu'nda kabul edilen Ermeni tasarısıyla ilgili ABD'ye rest çekti. Erdoğan, Washington Büyükelçisi Namık Tan'ın dönüş şartını açıkladı:Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ermeni tasarısıyla ilgili durumu net olarak görmediğimiz sürece büyükelçimizi göndermeyiz'' dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ayrıca Suriye-İsrail görüşmeleri kapsamında, İsrail'in Türkiye'nin arabuluculuğunu kabul ettiğini açıkladı. Ayrıca Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın Türkiye'ye geleceği bildirildi. Erdoğan anayasa değişikliğini siyasi partilerle gerekli görüşmeler yapıldıktan sonra gündeme geleceğini açıkladı. Erdoğan, yüzde 1'in üzerinde oy alan partilerden de destek isteyeceklerini sözlerine ekledi. 4 Mart 2010'da Ermeni Soykırımı yasa tasarısı Washington'da Kongre'nin Dış İlişkiler Komitesi'nden gemişti. Sadece 1 oy farkla geçen tasarıya tepki olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ABD Büyükelçisi Namık Tan'ı geri çağırmıştı. -''ULUSLARARASI TOPLUMUN, BARIŞ SÜRECİNİ TIKAYAN TÜM FAALİYETLERİNE SON VERMESİ İÇİN İSRAİL'E GEREKLİ BASKIYI YAPMASI GEREKMEKTEDİR'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Uluslararası toplumun, Gazze'ye inşaat malzemelerinin girişine izin vermesi, ayrıca, Kudüs'ün demografisini, statüsünü ve karakterini değiştirmeye yönelik uygulamaları dahil, barış sürecini tıkayan tüm faaliyetlerine son vermesi için İsrail'e gerekli baskıyı yapması gerekmektedir'' dedi. Başbakan Erdoğan, Suudi Arabistan'daki temasları çerçevesinde Kraliyet Misafir Sarayı'nda düzenlenen öğle yemeğinde basın mensuplarıyla bir araya geldi. Burada yaptığı konuşmada, Kral Faysal Vakfı tarafından şahsına verilen ''Kral Faysal İslam'a Hizmet Ödülü'' törenine katılmak amacıyla Suudi Arabistan'ı kısa bir aradan sonra yeniden ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, 1976 yılında merhum Kral Faysal'ın oğulları tarafından kurulan Kral Faysal Vakfının, dünyanın en büyük ve saygın hayır kurumları arasında yer aldığını dile getirdi. Bu Vakfın tüm Suudi Arabistan için manevi değerinin büyük olduğunu vurgulayan Erdoğan, ödül Komitesinin başında Mekke Valisi Prens Halid El Faysal'ın bulunduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Kral Faysal Vakfı, ülkemizde başlattığımız siyasi ve ekonomik reform süreci, Türkiye'nin bölgede ve uluslararası arenada oynadığı rol, Orta Doğu'da adil ve kalıcı barış ve Filistin halkının hakları için sarf ettiğimiz çabalarımız çerçevesinde, 'İslam'a Hizmet Ödülü'nü şahsıma vereceğini açıklamıştır. Ben de bu ödülü aziz Türk milleti adına kabul edeceğim. Ziyaretim vesilesiyle Kral Abdullah ve Veliaht Prens Prens Sultan ile görüşmeler yapacağım. Temaslarım sırasında ikili ilişkilerimizin ve iş birliğimizin daha da ilerletilmesi için atılabilecek adımları ele alacağız. Bu temaslarım, ülkemiz ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğinin hem ikili düzeyde hem de Körfez İşbirliği Konseyi, Arap Ligi, İslam Konferansı Örgütü ve Birleşmiş Milletler gibi çok taraflı forumlarda güçlendirilmesi konusundaki ortak irademizi teyit etmemize de imkan verecektir.'' -''PRESTİJ PEŞİNDE DEĞİLİZ''- Ziyaretinin; Suudi Arabistan'a geçen Ocak ayında yaptığı ziyarette ele alınan hususların takibinin yapılmasına ve Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki dostluk ve kardeşlik ilişkilerinin daha da geliştirilmesine katkıda bulunacağına inandığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ''Türkiye, bölgemizde barış, istikrar ve güvenliği tesis etmek için samimi gayret göstermektedir. Komşularımızla yürüttüğümüz yapıcı diyalog sürecini bölgemize de hakim kılmak, bölgemizi bir istikrar, refah ve kalkınma kuşağına dönüştürmek için hep birlikte yoğun bir çaba ortaya koyuyoruz. Orta Doğu'nun çözümsüz kalmış ihtilaflar, gerginlikler ve çatışmalar bölgesi olarak anılmasını istemiyoruz. Türkiye tüm Orta Doğu ve Arap ülkelerine tarihten gelen köklü ilişkilerle bağlıdır. Hepimiz bu coğrafyada beraber yaşıyoruz. Birçok konuda benzer görüşlere sahipken, hep birlikte aynı sorunları göğüslemeye çalışıyoruz. Buradaki amacımız, bölgemizi, barış, istikrar, uyum ve refah kuşağına dönüştürmek, gelecek nesillere parlak bir bölge bırakmaktır. Bu çerçevede, bölge ülkeleri arasında siyasi diyaloğu güçlendirmek, ekonomik karşılıklı bağımlılık ve entegrasyon sağlamak, kültürel etkileşimi yoğunlaştırmak suretiyle bölgesel bir sinerji yaratılmasını hedefliyoruz. Prestij peşinde değiliz. Sadece kendi çıkarımızı gözeten saiklerle de hareket etmiyoruz. Bölgesel sorunların, bölge ülkeleri tarafından sahiplenilerek bütüncül bir yaklaşımla çözülmesi gerektiğine inanıyoruz.'' -''FİLİSTİN MESELESİNE KALICI BİR ÇÖZÜM BULUNMASI GEREKMEKTEDİR''- Bölgeye yönelik vizyonumuz çerçevesinde, Irak ve Suriye ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizmalarını tesis ettiklerini hatırlatan Başbakan Erdoğan, Libya, Mısır ve Ürdün ile de benzer istişare ve iş birliği mekanizmaları kurmayı öngördüklerini söyledi. Konsey mekanizmasının yeni bir model olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bu şekilde geliştirilecek dayanışma, iş birliği ve sahiplenme anlayışının bölgedeki siyasi sorunların çözümlenmesini de kolaylaştıracağını, barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacağını ifade etti. Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: ''Bölgemizde kritik bir dönemden geçiyoruz. Irak uluslararası toplumun gündemindeki öncelikli yerini muhafaza etmektedir. Irak'ta 7 Mart günü yapılan seçimler ve bu seçimler uyarınca kurulacak yeni hükümet, gerek bu komşumuzun geleceği, gerek bölgemizin barış ve istikrarı açısından büyük önem taşımaktadır. Önümüzdeki dönemde, tüm uluslararası toplumun, Irak'ın huzur, güvenlik ve istikrara kavuşması için bu ülkeye destek olması gereklidir. Orta Doğu Barış Süreci'nde yaşanan tıkanıklığın giderilmesi ve barış görüşmelerinin tüm kanallarda yeniden canlandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunda hepimize önemli sorumluluk ve görevler düşmektedir. Bölgemizin ihtilaf ve çatışmalar bölgesi olmaktan kurtarılarak, barış, istikrar ve refah bölgesi haline dönüştürülebilmesi için Filistin meselesine kalıcı bir çözüm bulunması gerekmektedir. Bu çerçevede, Filistin'de birlik ve beraberlik sağlanması için her türlü gayret gösterilmelidir. Ayrıca, Gazze'de yaşanan trajedinin yaralarının sarılmasına ve Gazze'nin her açıdan yeniden inşasına vakit kaybetmeden el birliğiyle başlanmalıdır. Bu noktada, uluslararası toplumun Gazze'ye inşaat malzemelerinin girişine izin vermesi, ayrıca, Kudüs'ün demografisini, statüsünü ve karakterini değiştirmeye yönelik uygulamaları dahil, barış sürecini tıkayan tüm faaliyetlerine son vermesi için İsrail'e gerekli baskıyı yapması gerekmektedir. Mescid-i Aksa, Beytüllahim'deki Bilal Camii ve El Halil'deki İbrahim Camii'nin İslami karakteri korunmalı ve gerekli saygı gösterilmelidir.'' ''TÜM ORTA DOĞU BÖLGESİNİN NÜKLEER SİLAHLARDAN ARINDIRILMIŞ BİR BÖLGE HALİNE GETİRİLMESİNİ İSTİYORUZ'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Tüm Orta Doğu bölgesinin nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge haline getirilmesini istiyoruz'' dedi. Başbakan Erdoğan, Kraliyet Misafir Sarayı'nda düzenlenen öğle yemeğinde basın mensuplarıyla bir araya geldi ve bölgedeki gelişmeleri değindi. Erdoğan, şunları kaydetti: ''İran, hiç şüphesiz ki bölgemizde köklü tarihi ve devlet geleneği olan önemli bir ülkedir ve bölgemizin önemli bir parçasıdır. Biz bölgede saflaşmanın değil işbirliğinin öne çıkması gerektiğine inanıyoruz. İran'ın nükleer programıyla ilgili sorunun diyalog ve diplomasi yoluyla çözümlenmesini destekliyoruz. Çözüm sürecinde, İran'ın barışçıl amaçlarla sivil nükleer enerjiye sahip olma hakkı da teslim edilmelidir. Diğer taraftan, tüm Orta Doğu bölgesinin nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge haline getirilmesini istiyoruz. Lübnan kritik öneme haiz diğer bir bölge ülkesidir. Lübnan'ın barış ve istikrarı tüm bölgeyi ilgilendirmektedir. 2009 yılı sonunda ulusal uzlaşı hükümetinin kurulması bu ülkede barış ve istikrarın sağlanması yolunda önemli bir adım teşkil etmiştir. Bu sonucun alınmasında Türkiye, Suudi Arabistan ve Suriye arasındaki istişare ve eşgüdümün de katkısı olmuştur. Bundan sonra da Lübnan Hükümetinin icra kabiliyetinin sürdürülmesi ve ülkenin yeniden yapılanması bağlamında destek olmamız önem taşımaktadır.'' -YEMEN'DEKİ GELİŞMELER- Yaptığı konuşmada, Yemen'deki gelişmelere de değinen Başbakan Erdoğan, ''Yemen'deki gelişmeler hepimizi endişeye sevk etmiştir. Yemen'in istikrara kavuşturulması Körfez bölgesinin barış, güvenlik ve istikrarı bakımından önem taşımaktadır. Yemen'in, bölgede mezhep temelli ayrışmayı körükleyen ve terör üreten bir istikrarsızlık sarmalına girmesine izin verilmemelidir'' diye konuştu. Yemen'in kuzeyindeki Al-Houti aşireti ile Yemen Hükümeti arasında ateşkesin sağlanmasından memnuniyet duyduklarını vurgulayan Erdoğan, ''Yemen'in istikrara kavuşması için Suudi Arabistan'ın sergilediği çabaları takdirle karşılıyoruz. Türkiye'nin Yemen'le çok derin ve bir o kadar da anlamlı ilişkileri vardır. Bu dost ülkenin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması ve ekonomik kalkınması bağlamında bölgesel ve uluslararası çabaların artırılması gerektiğine inanıyoruz'' dedi. -''TÜRK ASKERLERİ AFGAN HALKI TARAFINDAN KUCAKLANIYOR''- Türkiye'nin, Pakistan ve Afganistan'da güvenlik, istikrar ve refahın hakim kılınması için uluslararası toplum tarafından da takdirle karşılanan çok büyük çabalar sarf ettiğini belirten Başbakan Erdoğan, Afganistan'a yapılan yardımların Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı yardım programını teşkil ettiğini dile getirdi. Erdoğan, Afganistan'da görev yapan Türk askerlerinin ve sivil yetkililerin Afgan halkı tarafından kucaklandığını ve tüm Batı ülkelerinin Afganistan'da işbirliği talep ettiğini ifade etti. Darfur'daki durumla da yakından ilgilendiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Buradaki insani durumun iyileştirilmesi için hepimize görev düşüyor. Türkiye, Sudan'da barış ve istikrar için önemli bir çerçeve çizen Kapsamlı Barış Anlaşması'nın ve Darfur'da yaşanan trajediye son vermeyi hedefleyen Darfur Barış Anlaşması'nın uygulanmasına tüm taraflarca riayet edilmesinin önemine inanmaktadır. Türkiye, Darfur'da barış ve uzlaşma sağlamaya yönelik çabaları desteklemekte ve bu yöndeki çalışmalara katkıda bulunmaya hazırdır'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, 23 Mart 2010 tarihinde Kahire'de düzenlenmesi öngörülen, İKÖ Darfur Donörler Konferansı'na Mısır ile birlikte eşbaşkanlık yapacağını da hatırlattı. ''DURUMU EN GENİŞ ANLAMDA DEĞERLENDİRECEĞİZ, DEĞERLENDİRMEK DURUMUNDAYIZ. O NETİCELERİ DE NET OLARAK GÖRMEDİĞİMİZ SÜRECE BİZ BÜYÜKELÇİMİZİ ABD'YE GÖNDERMEYİZ. ABD'NİN DE BASİT SİYASİ HESAPLAR UĞRUNA TÜRKİYE GİBİ STRATEJİK ORTAĞINI FEDA EDECEĞİNE BEN İNANMIYORUM. BUNU ONLAR DA GÖZE ALIYORLARSA ORADA BİZİM DİYECEĞİMİZ BİR ŞEY YOK'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Washington Büyükelçisi Namık Tan'ın Türkiye'ye çağrılması ile ilgili, ''Durumu en geniş anlamda değerlendireceğiz, değerlendirmek durumundayız. O neticeleri de net olarak görmediğimiz sürece biz büyükelçimizi ABD'ye göndermeyiz'' dedi. Erdoğan, ABD-Türkiye ilişkileri, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilen Ermeni tasarısı ve Washington Büyükelçisi Namık Tan'ın Türkiye'ye çağrılması ile ilgili sorulan bir soru üzerine şunları söyledi: ''Sözde Ermeni soykırımıyla alakalı gelişme Türkiye'yi gerçekten üzmüştür. ABD bizim stratejik müttefikimizdir, ortağımızdır. ABD'nin böyle bir süreçte Ermenistan'la Türkiye arasında İsviçre Protokolü'nün imzalandığı süreçte, bu şekilde bir oylamanın yapılmış olması, adeta bir komedi orada icra edildi. Bu komedi icra edilirken de 'oy kullanacak olan kişinin en geç 5 dakika içinde orada olması gerekir, gelmezse oylama biter' kuralından hareketle, bakıyorsunuz Başkan ortadan kayboluyor. Aradan saatler geçiyor. Oylama sırasında kokteyl mi olur? Bunu kime anlatacaksınız? 22-20 ret-kabul... Bu defa 4 eksik var. Tamamı 46. Bu dört kişin 3'ünü apar topar buluyorlar. Son bir kişinin gelmesini beklemeden aniden 'kapattım' diyor, oylamayı kapatıyor. Bu karar bağlayıcı bir karar da değil. Bu bizim için önemli değil ama buradaki tavır önemli. Bunların hiçbiri şık değil. Bu ABD'nin kongresine yakışmıyor. Dış İlişkiler Komitesine yakışmıyor. Böyle şey olmaz. Yani 'ileri demokrasi' diyeceksiniz, ileri demokrasinin kabullenemeyeceği bütün çirkinlikleri orada ortaya koyacaksınız. Bu doğru şey değil. Tabii böyle bir olayı yaptılar. Anında tepkimizi ortaya koyduk ve gereken ne ise bunların hepsini söyledik ve anında büyükelçimizi istişarelerde bulunmak üzere Türkiye'ye çağırdık. Bundan sonra takınılacak tavır bizim için çok önemli. Biz bu tavrı izliyoruz. Zira Türkiye bu tür konularda hassastır. Onuruyla oynatmaz. ABD'nin de basit siyasi hesaplar uğruna Türkiye gibi stratejik ortağını feda edeceğine ben inanmıyorum. Bunu onlar da göze alıyorlarsa orada bizim diyeceğimiz bir şey yok. Biz de tabii durumu en geniş anlamda değerlendireceğiz, değerlendirmek durumundayız. O neticeleri de net olarak görmediğimiz sürece biz büyükelçimizi ABD'ye göndermeyiz.'' AA-Haber 7 YORUM YAZIN
|
|