Dış türkler başkanlığı kurulacakDevlet Bakanı Faruk Çelik, Türkiye'nin, demokrasi ve insan hakları zemininde ilk kez kronik sorunlarla yüzleştiğini belirterek, yurt dışında yaşayan Türklerin srunlarını dinleyecek bir birim kurmak için hazırlık yaptıklarını söyledi.Devlet Bakanı Faruk Çelik, Türkiye'nin, demokrasi ve insan hakları zemininde ilk kez kronik sorunlarla yüzleştiğini belirterek, ''Bunları ihmal etmek, görmezden gelmek, bu işi geçiştirmek mümkün değil'' dedi. Bakan Çelik, Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Okulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de ve dünyada 2009 yılında yaşanan önemli olaylara değindi. Barack Obama'nın ABD Başkanı seçilmesinin son derece önemli bir hadise olduğunu belirten Çelik, ''Olmaz denilen bir şeyin gerçekleşmesi, demokrasinin güzelliği, insanlığın geldiği nokta açısından önemli bir hadisedir'' dedi. 2009 yılına küresel krizin yine damgasını vurduğunu ve etkilerinin gözlemlendiğini ifade eden Çelik, finans sektörünün adeta çöküyor olması nedeniyle Türkiye ihracatında 30 milyar dolarlık düşüş yaşandığını belirtti. Türkiye'nin ihracatının yüzde 50'sini AB ülkelerine gerçekleştirdiğini ancak AB ülkelerinde 2010 yılında yüzde 0,3'lük bir büyümenin yaşanacağını anlatan Çelik, ''İhracatınızın yüzde 50'sini oraya yapıyorsanız bir sorunla karşılaşacaksınız demektir. Bunları önceden göreceksiniz. İşte siyaset budur. Şimdi yeni pazar arayışları devam ediyor'' diye konuştu. Çelik, 2009 yılında Türkiye'nin önemli gündem maddelerinden bir tanesinin yerel seçimler olduğunu, AK Parti'nin 4. seçimine girdiğini ve en yakın iki partinin toplamı kadar oy aldığını dile getirdi. ''ERGENEKON'' DAVASI Türkiye'de geçen yıl başlayan ve halen devam eden diğer önemli bir olayın da ''Ergenekon'' davası olduğunu belirten Çelik, şunları söyledi: ''Geneli itibarıyla çatışmacı bir sosyal, siyasi yapımız var. Bu yapı terk edilemiyor. Uzlaşma, diyalog varken artık çatışmacı anlayışların her alanda kenara bırakılması gerekiyor. Diyalog ve uzlaşmanın birçok kapıyı açacağına inanıyorum. Böyle bir yapı içinde yıllarca birçok model denedik. Ekonomik açıdan bakarsanız, Türkiye devletçi modeli denedi, karma ekonomi modelini denedi, şimdi serbest ekonomi içindeyiz. Fakat başka şeyler de oldu Türkiye'de. Ne oldu? Yoğun bir şekilde askeri müdahaleleri de Türkiye yaşadı. Birçok ara olaylarla da Türkiye karşı karşıya kaldı. Türkiye'de bir şeyler olmuş. Doğrular olmuş, güzeller olmuş, yanlışlar da olmuş. Bugün bazı şeyler ortaya çıkıyor. Doğru mu, yanlış mı? Konu yargıya gitmiş. Yargı arama yapıyor, gözaltına alıyor, tutukluyor, serbest bırakıyor. Kararı veren kim? Hakim. Tutuklayan kim? Hakim. O halde bana ne oluyor Allah aşkına? Yargıya, millet olarak hep birlikte onun alanını ona terk edecek bir duruş sergilemezsek, yargının yara aldığı yerde hep birlikte yara alırız. Hukuk devleti dört dörtlük çalışmazsa, bunun zararını herkes görür.'' ''(Filan, kozmik odayı arasın) diyen hakim. Bu hakim, Türkiye Cumhuriyeti'nin hakimi. Eğer bir şey buluyorsa, belli bir noktaya koyan hakim. Benim kendi işime bakmam gerekiyor. Bu konuda, bir karmaşa, bir geçiş süreci yaşadığımızı ifade etmek istiyorum. Türkiye normalleşmek durumundadır. Türkiye'de hukuksuzluk olduğu dönemler yaşanmıştır. Bunları görelim ve bir daha bunlar yaşanmasın Türkiye'de. Türkiye normalleşsin, çağdaş, modern bir hukuk devleti olarak yoluna devam etsin. Bu, Türkiye'nin geleceği için önemli.'' DTP'NİN KAPATILMASI Bakan Çelik, 2009 yılında DTP'nin kapatılması sürecinin yaşandığını, bir siyasi partinin kapatılmasına herkesin karşı olması gerektiğini ifade etti. ''(Kapat) diyorsunuz, tabela değişiyor, yeniden kuruluyor. Değişen hiçbir şey olmuyor'' diyen Çelik, şunları kaydetti: ''Kapatılmaması gerekir ama uluslararası kriterler var, bunlara bütün partilerin uyması gerekir. İlgili partinin, özellikle Venedik Kriterleri çerçevesinde yaptığı iki önemli husus Anayasa Mahkemesi tarafından temas edilen husustur. Bu konu önemlidir. Ayrıştırıcı, bölgesel, ırk merkezli, terör ve şiddeti özümseyen bir yaklaşımın, anlayışın, imajın bile kabul edilemez olduğunu hepimizin kabul etmesi gerekiyor.'' ''DEMOKRATİK AÇILIM'' Faruk Çelik, ''Demokratik açılım'' konusunun Türkiye'de 2009 yılının ikinci yarısından itibaren gündemde olduğunu ve ağırlığını korumaya devam ettiğini belirtti. ''Türkiye, demokrasi ve insan hakları zemininde ilk kez kronik sorunlarla yüzleşiyor. Bunları ihmal etmek, görmezden gelmek, bu işi geçiştirmek mümkün değil'' diye konuşan Çelik, şöyle devam etti: ''Biz bu süreci başlatırken, dağda teröristin kalmaması, silahların bırakılması şeklinde bu olayı kamuoyuna deklare ettik. Artık bir güvenlik merkezi şeklinde bu bölgenin algılanması, bu şekilde algılandığı zaman Türkiye'nin buradaki pozisyonunun çok daha güçlü bir hal alacağı, Türkiye'nin refah düzeyi, kalkınmasının önündeki engelin ortadan kalkacağı düşüncesiyle birçok açıklama yapıldı. Keşke muhalefet partileri, milletin kendilerine yüklemiş olduğu sorumluluk gereği, Sayın Başbakan'ı çantasıyla, elindeki dosyasıyla kapıları ardına kadar açıp dinledikten sonra deselerdi ki 'Sizin projenize katılmıyorum'... Böyle olmadı, 'Kapıyı kapattık, gelirsen kamerayla gel' derken, Türkiye'deki en ciddi meselinin ne hal aldığını ibretle izledik. Biz iktidardan gittik, buyurun siz geldiniz. Bu problem, Türkiye'nin problemi değil mi? Bu bakış açısı yanlış bir bakış açısı. Sorun çözmeye yönelik değil, sorunu kilitleyen bir bakış açısı. O zaman da diyalog bitti mi karşılıklı istismar başlayacaktır. Siyaset risktir, risk almadan siyaset gitmez.'' ''ALEVİ AÇILIMI'' Bakan Çelik, Alevi vatandaşların uzun yıllardır taleplerinin olduğunu, bu talepleri düzenledikleri çalıştaylarda dinlediklerini belirtti. ''Şunu gördük ki konu, sıradan, yüzeysel, mitinglerde sloganvari çözülecek bir konu değil. Konunun derinliği var'' diyen Çelik, şunları kaydetti: ''Konu halifelik dönemine gidiyor. Halife Hz. Ebubekir değil, Hz. Ali olmalıydı tartışmasıyla başlayan bir konu. Sonra Cemel Vakası, Sıddın Savaşı, Kerbela olayı gibi birçok olayın yaşanması. Bir problem var. Problem çözülemediği için birileri için son derece uygun zemin ortaya çıkıyor. Yeni olaylar yaşamamak adına bu kronik sorunların çözülmesi için 7 çalıştay gerçekleştirdik. Hazırladığımız raporu, Başbakan'a, hükümet üyelerine, katılımcılara ve medyaya taktim ettik. Rapor içinde katılımcıların söyledikleri var. Bir anlamda devletin hafızası neyse, onu güncelliyorsunuz.'' İstanbul'da bir Roman çalıştayı düzenlediklerini, Roman örgütlerinin temsilcilerinin bu çalıştaya katıldıklarını anlatan Çelik, ''En çok dışlanan kesim Romanlar. Okumamış ki meslek sahibi olsun. Yapacağımız şey, kendilerinin istediği evleri inşa etmek. Hem kent kurtulacak, hem Roman kardeşlerimiz. Okulları, sağlık ocakları yapılacak, böylece dışlanmışlık sona erecek'' diye konuştu. ''DIŞ TÜRKLER BAŞKANLIĞINI KURUYORUZ'' Bakan Çelik, yurt dışındaki Türk vatandaşların sayısının 5 milyonu aştığını söyledi. Yurt dışında Osmanlı döneminden kalan tarihi ve kültürel eserleri restore ettiklerini, din, ırk ayrımı gözetmeksizin birçok ülkeye sağlık, eğitim ve tarım açısından çok ciddi destekler sağladıklarını belirten Çelik, şunları kaydetti: ''Dış Türkler Başkanlığı diye yeni bir birim kuruluyor. Bunun yasasını meclise sevk ettik. Yurt dışındaki vatandaşlarımız sorunlarını bu birime iletecek. Bu birim sorunları ele alacak. Vatandaşları 30 kuruma koşmaktan kurtaracağız. Türkiye'nin imajı açısından son derece önemli. Onlarca devlet, yurt dışındaki vatandaşlarının ihtiyaçlarını görme ve kontrollü yaşamaları için önemli birimler oluşturmuşlar. Türkiye'nin bu kadar sayıdaki vatandaşa karşı duyarsızlığı düşünülemez.'' Çelik, bu birimin kurulmasıyla ilgili 27 Şubatta dünyadaki bütün Türk derneklerinin başkanlarıyla hükümet olarak bir araya geleceklerini söyledi. Bakan Çelik, konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtladı. ''Cemevlerinin ibadethane statüsüne gelmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?'' şeklindeki bir soruya Çelik, ''İnsan hakları bağlamında baktığımızda, cemevlerinin ibadethane olması konusunda hiçbir mahsur yok'' dedi. ''Biz Türkiye'de ne zaman nüfus cüzdanlarımızın din hanesini kaldıracağız?'' sorusu üzerine Çelik, Nüfus Kanunu'nda 2006 yılında değişiklik yaptıklarını, isteyen vatandaşın kendi inandığı dini yazdırabileceğini ifade etti. Çelik, devletin, bir vatandaşın inancını tespit etmek gibi bir görevi olmadığını söyledi. AA YORUM YAZIN
|
|