Türk- iran ilişkileri konuşulduBingöl üniversitesi fen edebiyat fakültesi tarih bölümü öğretim üyelerinin katılımı ile osmanlıdan cumhuriyete türk iran ilişkileri adlı halka ve öğrencilere açık panel düzenlendi.Bingöl Üniversitesi Konferans salonunda gerçekleşen panele, Rektör Yrd. Prof. Dr. Hasan Çiftçi, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Çiftçi, Tarih Bölümü öğretim elemanları, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Oturum Başkanı olarak panelin açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Yaşar Baş, Türkiye- İran ilişkileri hakkında değerlendirmeler yaptı. Konuşmasında geçmişten günümüze siyasi, askeri ve dini canlılığını ve önemini koruyan Türk-İran ilişkileri ile ilgili pek çok eserler, incelemeler ve tezler yapıldığını belirten Doç. Dr. Baş, tarih boyunca Türk-İran ilişkilerinin inişli çıkışlı bir seyir izlediğini ifade etti. İran'ın bu konuda negatif bir yaklaşımla bölgesel veya batılı devletlerle işbirliği yaptığını söyleyen Baş; “Yüzyıllardan beri uluslararası arenada İran coğrafyasında hüküm süren idarelerin bir görünen bir de görünmeyen esas siyaset var. Bu özelliği ile İran siyaseti kısmen Batıda Fransa'nın siyaseti ile benzeşiyor. Ancak, uluslararası ilişkilerde devamlı dostluk veya düşmanlık olamaz. Karşılıklı menfaatler geçerlidir. İran coğrafyasında bulunan idareler, stratejik bir konumda olan Anadolu'ya ve yakın çevresine arka bahçesi olarak bakmışlardır” dedi. “SÖZ SAHİBİ OLMAK İSTEMELER REKABETE YOL AÇIYOR” Bunun da sorun çıkardığını vurgulayan Doç. Dr. Baş, ”İkinci olarak her iki devletin İslam dünyasında söz sahibi olma istekleri, karşılıklı rekabete yol açıyor, ancak bu tür rekabetler geçmişte İslam dünyasının birikimini tüketmiştir. Bugün de aynı şey geçerli. Bu durum, hep bölge dışı iyi niyetli olmayan girişimlere kapı açmıştır ve açıyor da. Esas itibariyle Müslüman iki devletin iş birliğinin hem İslam dünyası, hem bölge idareleri hem de karşılıklı olarak kazan kazan esasına dayalı yararlı sonuçları olabilir” diye konuştu. “İKİ ÜLKE ARASINDA BAZI KONULARDA ANLAŞMAZLIKLAR OLMUŞTUR” Panelistlerden Doç. Dr. Sıtkı Uluerler, “On beşinci yüzyılın başlarından on dokuzuncu yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı-İran İlişkileri” başlıklı konuşmasında; yaklaşık beş yüz yıllık dönem içerisinde Osmanlı-İran ilişkilerindeki temel sorunlar, çekişme alanları, Sünnilik-Şiilik meselesi ve Batılı devletlerin bu iki İslam ülkesi üzerindeki siyasetlerine ilişkin bir değerlendirme yaptı. Konuşmasına özellikle on beşinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren Safevi tarikatına mensup şeyhlerin faaliyetleri, Osmanlı Devleti için sıkıntılı bir sürecin başlayacağını belli ettiğini belirterek başlayan Doç. Dr. Uluerler; “On altıncı yüzyılın başlarında Şah İsmail, Safevi Devleti'nin temellerini attıktan sonra genişleme siyasetinin bir yönünü Osmanlı toprakları üzerinde ele almıştır. Bu vaziyet, Osmanlı ile İran'ın tarih boyunca çekişeceğini de belli etmiştir. İki taraf arasındaki tartışmalı konular başta Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere; Kafkasya, Bağdat ve Basra havalileri özelinde devam edip gitmiştir. Dört yüz yıllık süreçte iki tarafın büyük oranda anlaşmazlığa dayalı husumetleri, ilişkilerin en karakteristik özelliği olmuştur. İki taraf arasında inişli çıkışlı devam eden bu dönemde, gerek Rusya ve gerekse İngiltere ile Fransa'nın bu coğrafyaya ilişkin siyasetleri Osmanlı ve İran için olumsuz sonuçlar doğurmuştur” ifadelerini kullandı. YORUM YAZIN
|
|