İlim Yayma Cemiyeti, Bilgi Ve Düşünce Derneği, Ensar Vakfı, İhh, Memur-Sen, Bingöl İhl Mezunları Derneği, Cihannuma ve Tavz-Der imzasıyla yapılan ortak açıklamada, Kiraz'ın Berkin Elvan ölümünde rolü olabilecek 21 polis ismine ulaştığı vurgulanarak, “savcı Mehmet Kiraz'ın hunharca katledilmesini lanetliyor bunun bir katliam olduğunun özellikle altını çiziyoruz. Okmeydanı, Küçük Armutlu, Gülsuyu veya Gazi Mahallesi gibi varoşlara sıkışmış, marjinal ve taşeron-tetikçi bir sol/sosyalist çetenin provokatif eylemlerinden medet umanların oranında ciddi bir artış olduğu da ortadadır. CHP'den TÜSİAD'a, merkez medyadan Gülen medyasına kadar, akademi ve sanat dünyasındaki bilumum muhalif grupların hükümeti devirmek üzere oluşturulan koalisyonda yer almak için fırsat kolladığına şahit olduk. Eşine neredeyse hiç rastlanmayacak bir şekilde Stalinist, Kemalist, liberal ve Baasçılık gibi siyasi kimlikleriyle bilinen aktörlerin Türkiye'de silahlı propagandaya bağımlı, muhtaç ve mecbur olduklarını söyleyebiliriz. Bu bağımlılık ilişkisi bir taraftan Kürt sorununda kontrolü elinde tutmak adına böyledir. Diğer taraftan sol/sosyalist kimi örgütlerin gerek sokak eylemleri gerekse silahlı tedhiş eylemleri üzerinden siyaseti terbiye etme avantajını kaybetmemek için de böyledir. Savcı M. Selim Kiraz'ın rehin tutulup katledilmesinde medyada sergilenen duruş ve tutum DHKP/C'den daha geniş bir silahlı propaganda networkünün tehdidi altında olduğumuzu teyit etmiştir” denildi.
DHKP C'nin eski Türkiye'nin karanlık ilişkilerinden beslendiği belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “DHKP/C'nin bölgesel istihbarat örgütleriyle teşrik-i mesaisi sır değildir” Örgütün ana merkezinin Suriye'de Lazkiye'ye bağlı Ras el Basit'te bulunan bir kamp binası olduğu sıkça dile getirilmekte. Örgütün yakalanan militanları Suriye'de eğitim aldıklarını kabul ediyor. Örgütün Suriye'den maddi destek aldığına yönelik iddialar, bundan önce Türkiye basınında çokça dile getirildi. Hemen her olayda CIA, MOSSAD, MI6 izleri aramaya meraklı stratejistlerin biraz da Esed rejiminin Muhaberatı tarafından örgütlenen sol-sosyalist çetelerin peşine ne zaman düşeceklerini merak ediyoruz. Ayrıca İran her şeye ve herkese rağmen, vekâlet savaşını artık resmen Şii yayılmacılığına çevirmişken, Türkiye'de seküler-dindar kisvesinin altında bir Alevi-Sünni çatışması için uzun zamandır faaliyet gösterdiği de göz ardı edilmemelidir. Son olarak bu cinayet taşeron bir örgüt eliyle işlenmiş olsa da, Türkiye'nin son yıllarda Ortadoğu'da izlemiş olduğu politikalardan rahatsız olan istihbarat örgütlerinin eli ile icraya konulduğunu düşünmekteyiz.”