Gazeteci Ramazan Berdibek, sağlık alanında başarılarını(!) yere göğe sığdıramayan, gelişmeleri kendilerine, sorunları Bakanlık yâda siyasi mekanizmaya mal eden Bingöl Devlet Hastanesi yönetimiyle ilgili çarpıcı iddiaların yoğunlaştığı bugünlerde atama telaşına düşen siyasilere köşe yazısından seslendi.
Katrilyonlar harcanarak devasa projeleri bitiren AK Parti Hükümeti'nin Bingöl Devlet Hastanesi ek binasının 5 yıldır bitirilememesini nasıl izah edeceğini, sürekli ek süre alınarak sürecin uzatıldığını anlattığı yazısında doktor sıkıntısına da dikkat çeken Berdibek, doktor odalarındaki bayan görevlilerin kırıcı ve kaba tutumlarının da altını çizdi.
Çok çarpıcı iddialarla gündeme gelen hastane yönetiminin korunması için bir birini yiyen, çıkar ilişkileri ekseninde bazı isimlerin korunması ve görevine devam etmesi adına büyük çaba harcayan siyasilere önemli hatırlatmalarda bulunan Berdibek, kaleme aldığı köşe yazısında şunları aktardı;
“BU HASTANE ADAMI HASTA EDER”
İnsan sağlığının siyasi malzeme olduğu ender ülkelerin başında güzelim Türkiye'miz geliyor. Maalesef Türkiye'nin 81 ili arasındaki en nadide il olma özelliğini de Bingöl taşıyor.
Hatırlayın bundan 5 yıl önce Bingöl'e 200 yataklı bir yeni hastane yapılacağı gazete manşetlerini süslemişti. Aradan bir yıl gibi bir süre sonra da hastanenin temeli atılmıştı. Bu süre içinde Türkiye'de milyon dolar bütçeli olimpiyat statları yapıldı, deniz altından hızlı trenler geçirildi; lakin bizim hastanemiz tıpkı 93 harbi gibi bir türlü bitmedi.
Her altı ayda bir hastanenin yapımı için ek süre alınıyor. Alınan ek süreler Bingöl'ün sağlığından her gün bir parça daha koparırken, hastane inşaatındaki düşük tempolu çalışma baharda da tamamlanmayacağını gösteriyor.
Hastanenin uzamasının tek sebebi müteahhidin ensesinin kalın olmasından başka bir şey değil. İhaleyi alan başka bir isim olsa şimdiye çoktan defteri dürülmüştü; ama iş sahibi Ak Partili Milletvekili olunca iş değişiyor haliyle. Bilirsiniz Galip Ensarioğlu sadece Ak Parti Diyarbakır Milletvekili değil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bölgedeki gözbebeği aynı zamanda. Hal böyle olunca Bingöllüler hastaneyi 3 yılda bekler 5 yılda, ne ziyanı var!
Galip bey sürekli çıkıp televizyonlarda çözüm aktörlüğüne soyunuyor; ama unuttuğu bir şey var, hamiliğine soyunduğu Kürtleri, iki yıldır teslim etmediği hastane nedeniyle mağdur ettiği… 5 yılda bitirilemeyen bir hastanenin izahatı olmaz! Hele ki iktidar vekiliyseniz ve maddi kaynak sorununuz yoksa asla!
Eski parayla bir buçuk katrilyon harcanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın deyimimle “Bin 150 odalı Ak Saray” (!) bir yıl gibi kısa sürede tamamlanıyorsa Bingöl Devlet Hastanesi'nin 5 yılda tamamlanmaması manidardır.
Tüm bu anladıklarımdan sonra gelelim Bingöl Devlet Hastanesi'nin hali hazırdaki durumuna. Yolu düşenler bilir. Hastaneden çok toplama kampını andıran Bingöl Devlet Hastanesi'nde muayene olmak marifet işidir. Daracık ve basık koridorlarda kapı önlerine doluşmuş hastaların kavgaları, personelin sert ve kaba tutumları, ayrıca doktorların ilgisizliği insanı hastalandığına pişman eder.
Beni de hastaneye gitmeye pişman eden bir durumu anlatayım. Geçtiğimiz hafta rahatsızlanan annemi Acil servise girişini yaptırıp muayene edecek bir doktor aramaya başladım. Yoğun kalabalıktan neyse ki bir bayan doktor fırsat bulup hastalığın belirtilerini dinledi. Belirtiler kalp krizini işaret ediyordu.
Stajyer gençlerin tansiyon ve şeker ölçümü akabinde kalp grafiği için gerekli müdahale yapıldı; ancak doktor pratisyen olduğu için Kardiyoloji uzmanının görmesi gerektiğini söyledi. Numara alarak, uzun aramaların sonucunda bulduğum bir tekerlekli sandalyeye bindirdiğim annemi Kardiyoloji doktorunun bulunduğu odaya götürdüm. Polikliniğin önü tıpkı ucuz mazot kuyruğu gibiydi. Hasta kabul işlemlerini yapan sekreter hanımlarına durumun ciddi olduğunu ve hastanın acilden geldiğini söyleyip muayene talep ettim, etmez olsaydım. Kaba ve sert sözlerle beklememiz gerektiği söylendi.
Beklemeler dakikaları geçmiş ve ben tekrar durumun ciddiyetini anlatıp muayene talep edince doktor bey hiç başını kaldırmamış sekreter hanımlar ise çok iş yaptıklarını ispat edercesine bir şeyler yapıyordu; aldığım cevap ise: “Doktor bey muayene almayacak, sadece sabah muayene olan hastaların tahlillerini inceleyecek.”
Hanımefendi bunu söylerken kapıda bizim dışımızda sedyede yatıp durumu hiçte iyi görünmeyen ve muayene olmayı bekleyen 90 yaşında bir de nine vardı! Yarı sinirli Hasta Hakları Birimi, Hastane Yönetimi'nin kapısını çalarak ricayla başka bir doktora gitmek zorunda kaldık. Burada yapılan tahliller, tetkikler derken saat daha 16.00 olmadan doktorlar hastaneyi terk etmeye başladı. Biz ise elimizde uzun uğraşlar sonunda aldığımız tahlillerle kala kalmıştık.
Sonuçları gösterecek doktor bulamayınca mecburen evin yolunu tutmak zorunda kaldık. Bilinci yarı kapalı hastamızı sabah tekrardan hastaneye götürdüğümüzde işin vahameti yeni ortaya çıktı. Tahlil ve tetkikleri inceleyen doktor, hastanın kalp krizi geçirdiğini ve derhal Elazığ'a götürülmesi gerektiğini söyledi. Bizde mecburen elimizde sevk kâğıdı Elazığ'ın yolunu tutmak zorunda kaldık, tıpkı bizim gibi Elazığ'a mahkûm olan binlerce Bingöllü gibi…
Hasta kalp krizi geçiriyor doktorun biri muayene etmiyor bir diğeri ise mesai saatini beklemeden görev yerini terk ediyor. Bu manzaraya Türkiye'de kaç ilde daha rastlanılır bilinmez; ama Bingöl'de ciddi bir sağlık ihmali var burası gerçek. Koca şehirde hastaların anjiyo edilemediği bir binaya hastane demek artık içimden gelmiyor. Bunun sorumlusunu yazmayacağım; çünkü yazsam da bir sonuç çıkmayacak.
Bingöl'de haberin ve yazının artık bir önemi yok. Yazdığınız sadece gazete kupürlerinde kalıyor. Hiçbir yetkili, yazılan yazıdan ders çıkarmıyor, denetim mekanizmaları ise haberi suç duyurusu diye algılamıyor.
Son olarak hastanede gördüğüm bir tezadı da anlatayım. Poliklinik önünde gergince bekleyen hastaların arasında hastane duvarlarını süsleyen bir afiş görmüştüm. Mutlu aile tablosu yansıtan afişte “Hastalar mutlu, çalışanlar mutlu” yazıyordu. Mutluluk buysa vay halimize… Vay ki ne vay!!!