Şeyh said ve arkadaşları anıldıŞeyh Said ile 47 dava arkadaşının şehit edilmelerinin 88. yıldönümünde konuşan Dağılma: Devlet geçmişi ile yüzleşmeli ve suçunu kabul etmelidir. Mağdurların ailelerinden ve halktan özür dilemeli, mağduriyetlerini gidermelidir. Halkının dini ve dili ile barışılmalı, red, inkâr ve asimilasyon politikasından vazgeçilmelidir dedi.![]() Mustazaflar Cemiyeti Bingöl Şubesi tarafından Şeyh Said ile 47 dava arkadaşının şehit edilmelerinin 88. yıldönümü münasebetiyle Bingöl merkez Dörtyol Saat Kulesi önünde Cuma Namazı sonrası kitlesel basın açıklaması yapıldı. Şefik Börü'nün Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan kitlesel basın açıklamasını Araştırmacı Yazar İbrahim Dağılma yaptı. ‘Bugün burada toplanmamızın amacı, 29 Haziran 1925 tarihinde Diyarbakır Dağ kapı meydanında şehit edilmiş Şeyh Said ve 47 dava arkadaşının şahadetlerinin 88.Yıldönümünde zulüm ve haksızlığa uğramış şehitleri yâd etmek ve Müslüman halkımıza reva görülen zulümlere dikkat çekmek için buradayız' diyen Dağılma, Ayrıca hem kıyamın hatırlanıp unutulmamasını, hem de amaç ve gayesini siz değerli halkımızla paylaşmak istediklerini söyledi. “Baskınlarda Kuran-ı Kerimler toplatılarak meydanlarda yakıldı'' Kıble olarak kendilerine batıyı örnek alan idareciler tarafından; İslam'a, İslami değerlere ve Müslümanlara savaş açıldığını ifade eden Dağılma: “Batı tipi yaşam tarzı zorbalıkla topluma dayatıldı, İslam'a ve İslami yaşam tarzına saldırılar başladı. Kutsallarımıza hakaret edildi. Kuran-ı Kerim'in öğrenilmesi, öğretilmesi yasaklandı. Baskınlarda Kur'an-ı Kerimler toplatılarak meydanlarda yakıldı. Elifba dersi alanlar, Kur'an-ı Kerim dersi verenler, devrim yasalarına karşı geliyorlar denerek istiklal mahkemelerine sevk edildiler. Camilerimiz kapatıldı. Bir kısmı, atlar için ahır olarak kullanıldı. Arapça ezan yasaklandı. Kısaca rejim İslam'a ve İslami değerlere düşmanlık yapmakta sınır tanımadı. İslami düsturlar yasaklandı, İslam'ın haram kıldığı ne kadar amel ve fiil varsa yaşam tarzı diye Müslüman millete dayatıldı” dedi. “Halk âlimlere ve şeyhlere destek verdi'' Dağılma: “Müslüman halkın haklı ve meşru talepleri kabul edilmedi. Bunun neticesinde inancını ve kimliğini inkâr eden rejime karşı, Peygamberin varisleri olan İslam âlimleri, aydınlar, şeyhler, her tarafta itiraz edip tepki gösterdi. Rejim, bu tepkiyi dikkate almadı. Âlimlerin haklı ve meşru taleplerini kabul etmedi. Halkın inancı ve değerleri ile barışma yerine, çatışmayı, sindirmeyi, imha etmeyi tercih etti. Seslerini duyurmak, rejimi yapılan yanlışlardan döndürmek için kıyamdan başka yol bulamayan âlimlere ve şeyhlere halk destek verdi'' ifadelerini kullandı. “Şeyh Said kıyamında binlerce Müslüman şehit olmuş, tutuklanmış veya darağaçlarında asılmışlardır'' Dareyeni, Dersim ve Zilan'da bu zulme karşı kıyam eden ve kendisine başka bir seçenek bırakılmayan Müslüman halkın temsilcileri vahşice darağaçlarında asılarak, evlerde yakılarak, havadan bombardımanlarla imha edilerek, katledildiğine dikkat çeken Dağılma: “Hayata kalanların ise evlerine, köylerine, bağlarına ve arazilerine el konularak, yurtlarından uzak diyarlara sürgüne gönderildiler. Şeyh Said kıyamı da bunlardan sadece bir tanesidir. Bu kıyamda binlerce Müslüman şehit olmuş, tutuklanmış veya darağaçlarında asılmışlardır. Şeyh Said ve arkadaşları, hükümetin talimatlarına göre hareket eden hukuktan anlamayan hükümet üyesi kişilerin başkan ve üye oldukları istiklal mahkemeleri tarafından idama mahkûm edildiler. Şeyh Said, dava arkadaşıyla birlikte Ulu Camii önünde, zalimlerin sevinç naraları, alkışları ve ıslıkları arasında asılarak şehit edilmiş ve Dağ Kapı'da ki meydana gömülmüşlerdir. Allah şehadetlerini kabul etsin. Zalimler için yaşasın cehennem'' dedi. “Bu kıyam, aynı zamanda Müslüman tüm halkların İslami kurtuluş reçetesidir'' Dağılma: “Devlet bu şahsiyetleri idam etmekle kalmadı, ailelerine ve gönül dostlarına sürgün cezaları verildi. Yanı sıra Şeyh ve arkadaşlarının mezarları dahi halktan gizlendi. Amaçları Şeyh Said'i ve davasını halka unutturmaktı. Evet bütün bu baskı, zulüm ve hukuksuzluğa rağmen ve bu olayların üzerinden bir asra yakın zaman geçtiği halde Şeyh Said ve arkadaşları bu halk tarafından unutulmamış kabirleri ortada olmadığı halde onları kalplerinde ve yüreklerinde yâd etmiştir. Müslüman halkın, Şeyh Said'in bu kıyamını ve mücadelesini iyi irdelemesi gerekir. Bu kıyam, aynı zamanda Müslüman tüm halkların İslami kurtuluş reçetesidir. İslam'ı hâkim kılma mücadelesidir. Şeyh Said, mücadelesinin gayesini şahadetinden hemen önce şu veciz sözleriyle ifade etmiştir. ‘Değersiz dallarda beni asmanıza pervam yoktur. Muhakkak ki ölümüm Allah (c.c) ve İslam içindir'. Devlet geçmişi ile yüzleşmeli ve suçunu kabul etmelidir. Mağdurların ailelerinden ve halktan özür dilemeli, mağduriyetlerini gidermelidir. Halkının dini ve dili ile barışılmalı, red, inkâr ve asimilasyon politikasından vazgeçilmelidir. Müslüman halkın inancı ve etnik kimliği üzerindeki yasaklar ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır. İslam'ın tüm halklara tanıdığı İslami ve insani hakların aynısı, Müslüman Kürt halkına da tanınmalıdır. Ulus devlet anlayışından vazgeçilmelidir. Hak ve adalet ölçüsünde, kardeşliğin esas alındığı bir devlet yapısı oluşturulmalıdır. İstiklal Mahkemeleri tutanakları, TBMM arşivi, Genel Kurmay arşivi biran önce açılmalıdır. O dönemdeki katliamlarla ilgili maddi gerçekler tüm yönleriyle ortaya çıkarılmalıdır. Müslüman Kürd halkı nezdinde saygınlığı olan Şeyh Said ve arkadaşlarının hain ve isyancı olarak tanıtılmasından vazgeçilmeli, saygınlıkları korunmalıdır. Şeyh Said ve arkadaşları ile Bediuzzaman Said Nursi başta olmak üzere kabirleri halktan gizlenenlerin, mezarlarının nerde olduğu açıklanmalı ve halkın ziyaretine açılmalıdır'' şeklinde konuştu. YORUM YAZIN ![]()
|
|