Solhan'da faaliyet Çağrı-Der tarafından ‘Şehitler Gecesi' programı düzenlendi. 25 Şubat 2017 Cumartesi günü saat:19.30'da Solhan Kültür Merkezinde düzenlenen programa eğitimci yazar Cihan Üzer Konuşmacı olarak katıldı.
Hak yolunda şehit olanlar hakkında katılımcıları bilgilendiren Üzer, “Özellikle ülkemizde ve dünyada öncü olan Şehitler genellikle Şubat ayında Şehit olmuşlardır. Bundan dolayı ülkemizde Şubat ayı Şehitler ayı ilan edilmiştir. Peki kimdir bu Şubat ayında şehit olmuş öncüler Şehit Hasan el-Benna, İskilipli Atıf Hoca, Şehit Zeki, Şehit Metin Yüksel ve molla Ğıyasettin gibi bir çok büyük dava adamı Malkomx bunlardandırlar. Bunlar kendi bölgelerinde ve mekanlarında insanları ayağa kaldıran, insanları Allah'la buluşturan, Allah'tan koparılmaya çalışılan nesli Allah'la tanıştırmaya çalışan şahsiyetlerdir ve onlar Allah yolunda şehit olmuşlardır. Bundan dolayı bu ve benzeri âlimlerden dolayı bu ay Şehadet ayı olarak ilan edilmiştir. Peki, sadece Şehitler Şubat ayında mı şehit oluyor? Tabii ki hayır. Şehadet; Hz Adem'in çocuğu Habil ile başlamıştır. Peygamberimiz (s.a.v)'e kadar devam etmiş ve ondan da günümüze kadar gelmiştir. Günümüzden de kıyamete kadar devam edecektir. Evet Kur'an-ı Kerim'de Allah'uTeala bize şehitlerden haber veriyor. Ashab-ı uhtud'u biliyorsunuz. Ashabı uhdud etrafında bir çukur kazılıyor. İman eden bir grup insan o çukurların ortasına bırakılıyor ve çukurlara odun doldurulup ateş yakılıyor. Zamanın firavunu ve İslam düşmanları, Allah düşmanları onları iman ile o ateşe atılma arasında tercihe zorlanıyorlar. İstisnasız ve Kur'an-ı Kerim'de bu olay anlatılıyor. Ashab-ı uhtud, hiç biri onlardan korkmuyor. Allah'a olan imanını kabul ediyor ve imandan vazgeçmiyorlar. Hepsi bir bir o ateşe atılıyor. Yalnız kucağında yavrusu olan bir anne bir an tereddüt yaşıyor. Evladı diyor ki; “Korkma anne, davan haktır. Sabret!” O da iman edip evladı ile beraber ateşe atılıp şehit oluyor. Kur'an bu olayı bize anlatıyor.” ifadelerini kullandı.
“SİZDEN ÖNCEKİLERİN BAŞINA GELENLER SİZİN BAŞINIZA GELMEDEN CENNETE GİRECEĞİNİZİ ZANNEDİYORSUNUZ”
Üzer, “Hz. Musa zamanında sihirbazlar vardı. Biliyorsunuz Firavun Hz Musa ile mücadele edemiyor, mucizeleri ile baş edemiyor. İnsanlar akın akın iman ediyor. Firavun en son diyor ki , “Musa sihir yapıyor en maharetli sihirbazlarımı getireceğim. Gelsin onları yensin, göreyim” diyor. En maharetli sihirbazlarını çağırıyor. Firavuna asker olan sihirbazlar bir arenada toplanıyorlar. Hz. Musa da geliyor. Sihirbazlar sopalarını bırakıyor birden yılan gibi oluyor hatta Hz. Musa da biraz ürküyor. Allah'uTeala diyor, “Ey Musa korkma Sen de asanı at” Hz Musa asasını atınca birden ejderha oluyor ve onların o yılanlara dönüşmüş sopalarını yiyor. Sihirbazlar bakıyor ki bu sihir değildir. Bu Allah'ın bir mucizesidir bir anda Allah'ın önünde secdeye kapanırlar. “Biz Harun'un ve Musa'nın Rabbine iman ettik” diyorlar. Firavun bile şaşıyor. “Benden izin almadan iman mı ediyorsunuz. Vallahi ya vazgeçeceksiniz ya da çaprazlama sizi keseceğim. Sağ elinizi sol ayağınızı ve sizi hurmalıkları asacağım ibret olsun diye” diyen Firavun'un askerleri olan bu sihirbazlar şeytanın askeri olan bu sihirbazlar öyle bir imanla kuşanıyorlar ki artık dönüşü yok. Çaprazlama kesilecekler ama taviz yok. “Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır. Canımızı Müslüman olarak al” diye Allah'a nida ediyorlar ve bu şekilde şehid ediliyorlar. Çaprazlama kesiyorlar, darağaçlarına asılıyorlar ama geri durmak yok, kendilerini Allah'a adıyorlar. Kur'an-ı Kerim'de bu Şehit sahneleri anlatılıyor. Yasin Suresi'nde Habibbulneccar geçiyor. Kavmini Allah'a davet ettiği için taşlanan ve “keşke kavmim bilseydi Rabbim beni affetti ve cennetine koydu” diyen HabibuNeccar ve Ammar Bin Yasir Peygamber Efendimiz (s.a.v)in yanına geliyor “ya Muhammed bu işkenceler nereye kadar” Peygamber susuyor. Allah'uTeala cevap veriyor “sizden öncekilerin başına gelenler sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi zannediyorsunuz.” Peygamber konuşuyor, “sizden öncekiler öyle çektiler ki kimilerini bedenlerinin yarısına kadar toprağa gömdüler sonra geldiler testereyle ikiye böldüler. Kimilerini tuttular getirdiler demir prangalara bedenlerindeki eti söktüler, kimilerini ağaç kovuklarını koydular ve ağaç kovuklarını keserek içinde parçaladılar ama onlardan hiçbirisi davasından vazgeçmedi.” bilgilerini paylaştı.
“ŞEHİT, RABBİNE KAVUŞMANIN BİLİNCİNDE OLANDIR”
Geçmişte şehit olanların durumları hakkında bilgi veren Üzer, şunları paylaştı: “Peygamber Efendimiz dönemindeki şahadet sahnelerine baktığımız zaman aslında Şahadet'in ne kadar kutsal ve büyük bir değer olduğunu anlıyoruz. Şehit olmak aslında Uhud'daMusab bin Umeyr olmaktır. Mute'de Cafer Bin Ebu Talip olmak demektir. Bunlar İslam sancaktarıydı. Savaşırken, çarpışırken sağ kolu kopuyor bu iki sahabenin. Sahneler aynı İslam sancağı düşmesin diye sancağa son koluna alıyor sol kolu kesiliyor “ah elim aah elim” nidaları yok “ah sancak” diyor ve iki omuzun arasına alıyor ve bu şekilde Şehit oluyorlar. Bedenleri umurlarında değil, canları umurlarında değil. Yeter ki İslam sancağı düşmesin diyen Caferi Tayyar İslam sancağı düşmesin diyen Musab Bin Umeyr şehit olmak peygamber döneminde Amribnu Cemuh olmak demektir. Sırtından Hançer yediği zaman birden yüzüne bir tebessüm geliyor “vallahi kazandım” diyen AmribnuCemuh olmak demektir. Kendisi ölürken onu öldüreni dirilten imana erdiren Amr olmak demektir. Şehit olmak peygamber döneminde Abdullah Bin Cahş olmak demektir. Sad bin ebivakkas a diyor ki “ben bir dua edeceğim sen amin de, sende bir dua et ben amin diyeceğim” Sad bin ebivakkas duasını ettikten sonra kendisine sıra geliyor. Abdullah Bin Cahş “ey Rabbim” diyor “beni öyle bir Müşrikle karşılaştır ki ciğerlerimi çıkarsın, kulaklarımı kesin, burnumu kesin. Senin huzuruna geldiğim zaman bana durumumu sorduğun zaman ben diyeyim ki yarabbi bunları sana adadım” İşte Şehit olmak Abdullah Bin Cahş gibi aşkla onu istemek, onu algılamak onun için yanmak demektir. Allah'ın uzuvlarını kesildiği şekilde sunmak demektir, şehit olmak. Hz Ömer gibi namazdayken, secdedeyken sırtından hançerlenmek, ihanet şebekeleri tarafından Hz. Ali gibi şehit olmak, Hz, Osman gibi Kur'an okurken Kur'an-ı Kerim üzerinde şehit olmak demektir. Hz Peygamber döneminde sahneler çoktur günümüze geliyorum. Öncü şahsiyetlerimize geliyorum. Onlar da kendilerinden önceki şereflerini iyi takip etmişler, o davayı iyi anlamışlar. Birçok alimin şehadetine şahit olmuşuz. Bangladeş'te bir bir ipe götürülen alimleri biliyoruz. Abdülkadir Molla ailesi onu ziyarete gidiyor. Artık idam edilecek bir hafta kalmış. Ailesi onu teselli etmeye gidiyor ama o ailesini teselli ediyor. Diyor ki, “Şehadet bir kaderdir. Herkese nasip olmaz. Allah onu bana nasip ederse kendimi çok şanslı hissederim. Benim endişem öldürülmem değildir. Benim endişem milletimdir. İslam cemaatinin durumudur.” Sonra şunu diyor, bu tarihi sözünü söylüyor bize; “bana kulluk edin dediler, ben de asın dedim” ve asıldı. Abdulkadir Molla gibi şehadete götürülürken arkasında ümmetin halini düşünen Müslümanların halini düşünen imansızlığa sürüklenen sürüklenmek isteyen milletini düşün bir yüreğe sahip olmak demektir şehit olmak. Hasan el Benna gibi İngiliz sömürgesin altına giren bir İslam ülkesi olan Mısır'da kahve kahve dolaşıp insanları Allah'a davet eden, küfürün taşeronlarını rahatsız eden, İslam cemaatini kurup kendini adayan ve bu uğurda şehit olmak demektir. Şehit olmak Seyit Kutup gibi işkenceler gören, zindana atılan ve susmayan Kur'an'ı anlamaya çalışan, tefsir eden, aktarmaya çalışan ve ipe götürülürken “eğer haklı yere asılıyorsam itiraz etmem hakka karşı hürmetsizliktir. Ama haksız yere idam ediliyorsam sizin gibi haksız yere asanlardan da yardım dilemek alçaklıktır” deyip ipe yürüyendir, Rabbine kavuşmanın bilincinde olandır.”