Son olarak yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 18 bine yakın kişi, ihraç edilmişti. Bu durumun ardından yazılı bir açıklamaya yapan Özgür-Der Bingöl Şubesi Başkanlığı, OHAL'in iki yıldır sürdüğünü açıklandı.
Yapılan yazılı açıklamada, hukuk devletinin en temel özelliklerinden biri sayılan ‘yürütmenin kararlarına karşı yargı yolunun açık olması' prensibinin OHAL gerekçesiyle askıya alındığı belirtilirken; “Türkiye'de 2 yıldır haksız, hukuksuz kararlarla on binlerce insan mağdur edilmiştir. Ve birileri görmek, duymak, anlamak istemese de devletin güvenliği adı altında meşrulaştırılmaya çalışılan bu hukuk dışı tutum yüzünden sayısız insan aileleriyle beraber acı çekmektedir. Seçim kampanyası sırasında iktidarın 24 Haziran seçimlerinden sonra OHAL uygulamasına son verileceğine dair vaadi bu çerçevede yaşanan haksızlıkların telafisine yönelik bir umut ışığı doğurmuş; yürütmenin kararlarına karşı yargıya başvurma hakkının yeniden tanınmasının KHK'larla mağdur edilen çok sayıda kişinin maruz kaldığı haksızlığın giderilmesine yol açacağı beklentisi oluşmuştu. Ne var ki, 18 Temmuz tarihi itibariyle OHAL'e son verileceğinin açıklandığı bir vasatta yine bir KHK ile yeni ve büyük bir hukuksuzluğa daha imza atıldı. Yayınlanan 701 sayılı KHK ile 18.632 kişi kamudan ihraç edilirken, 12 dernek ve 3 gazete ve 1 televizyon kanalı kapatıldı. OHAL'in verdiği yetkiye dayanarak gerçekleştirilen son ihraç kararnamesi olduğu düşünülen bu KHK, devletin iki yıllık süreçte olağan hale getirdiği mağdur üretme alışkanlığının bir tür bağımlılığa dönüştüğünün de göstergesi oldu” ifadelerine yer verildi.
“İktidarı bu tür haksız, hukuksuz uygulamalara son vermeye çağırıyoruz”
Son KHK ile 18 bin kişinin ihraç edildiği belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Hiç kuşkusuz yine birileri çıkıp ne kadar titiz incelemelerle söz konusu personelin devletin güvenliğini çok yakından tehdit ettiklerinin tespit edildiğini iddia edeceklerdir! İktidara yakın medya organları suçlanan birtakım isimleri gündeme getirerek 18 bin küsur kişi hakkında toptan bir ‘riskli, tehlikeli şahıs' algısı oluşturmaya çalışacak ve aynı şekilde ‘ülkenin 15 Temmuz'da atlattığı büyük badire'den söz ederek ‘devletin bekası için alınması gereken tedbirlerin ehemmiyetine vurgu yapacaklardır! Oysa tüm bu savunma, haklı gösterme, meşrulaştırma çabaları iki yıllık OHAL sürecinde sebep olunan sayısız haksızlıklar ve mağduriyetler gibi bu son KHK'nın da sayısız mağdur doğuracağı, binlerce eve, aileye büyük acı ve sıkıntı taşıyacağı gerçeğini ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Soyut suçlamalarla, hukuki delil mahiyet taşımayan isnatlarla, yürütme yetkisini kullanan iktidar organının kendisini aynı zamanda yargı makamında görmesi anlamına gelen kararlar almasının yanlışlığı, aşırılığı, haksızlığı görmezden gelinemez. Haklarında yargı kararı bulunmayan insanları ‘suçlu' ya da ‘potansiyel suçlu' ilan etmek hukuksuzluktur! İnsanların delilsiz suçlanamamaları, yani masumiyetlerinin kabulü, en temel haklarından biridir. Hukuk devleti, vatandaşlarının çalışma haklarının, işlerinin ellerinden alınmaması, somut bir suç delili olmaksızın örgütlenme özgürlüklerinin gasp edilmemesi ilkesine riayet etmek zorundadır. Ne yazık ki, son kertede tipik bir yargısız infaz icraatı olmaktan öteye gitmeyen 701 sayılı KHK ile hukuk devleti olma ilkesi bir kez daha çiğnenmiştir. Binlerce insanın delilsiz, yargısız suçlanmasına ve aileleriyle birlikte mağduriyetlerine yol açan bu uygulamayı kınıyor; iktidarı bu tür haksız, hukuksuz, adaletsiz uygulamalara son vermeye çağırıyoruz!”